Son zamanlarda kendimizi İnternet ve televizyonun rahatlığına öylesine kaptırdık ki, dergilerin, kitapların hayatımızdaki yerini neredeyse unuttuk. Oysa bir derginin sayfalarını çevirmek, okuduğumuz yazıyı, fotoğrafı zihnimizde canlandırmak çok farklı bir duygu. Aylık, haftalık hatta günlük bir derginin bir sonraki sayısını beklemenin heyecanı ise bambaşka.
Eğer okunan bir nehir öyküyse sonrası, bir yazı dizisiyse gelen bölümü hep bizi merak içinde bırakır ve heyecanımızı arttırır. Tıpkı bir dönemlerin radyolu günlerine denk gelen "arkası yarın"lar gibi alışkanlık olarak, günlük hayatımızdaki yerini alır.
Bundan 79 yıl önce de bir dergi bu heyecanları taşımayı misyon edinmişti kendine. Tarih 1 Şubat 1924. Ulusal Kurtuluş Savaşından çıkmış Türkiye'de, yaklaşık yüzde seksenin okuma-yazma bilmediği halka, demokrasinin ne olduğunu anlatmayı, saltanattan Cumhuriyet devrine miras kalan; sosyal, kültürel ve ekonomik sorunları saptamayı ve bunlara çözüm bulmayı amaç edinen bir dergi, Resimli Ay, yayın hayatına başlar.
Sertel: Mecmuacılık aleminde yeni bir yol
Resimli Ay'ın yayınlanmasında öncü olan Zekeriya Sertel, derginin ilk sayısında derginin hedefini okuyuculara şöyle anlatır:
"Bizde şimdiye kadar iki şekil dergi çıkmıştır. Bunlardan birincisi, sayısı az bir okuyucuya hitabeden mecmualardır, yazılar yazarın edebi zevkine göre yazılır. Bir de ikinci sınıf mecmualar vardır ki, bunları para kazanmak ve şöhret sağlamak emeliyle kitapçılar ve amatörler çıkarırlar. Resimli Ay ne birinci ne de ikinci zümreye dahildir.
"Bizim hedefimiz okuyucuların, okuma ihtiyaçlarının doyurmak ve memleketimizde gerçek bir halk dergisi kurmaktır. Bizce bir makalenin değeri altındaki imzadan çok, okunmasındandır. Özellikle Resimli Ay'da yayınlanacak makaleler, hikayeler, genel olarak yazılar, yalnız dar bir zümrenin edebi zevkine cevap veren yazılar değil, fakat insanların hissi, fikri dimağı, bedii ihtiyaçlarını doyuran, genel nitelikte yazılar olacaktır. Bu şekil, mecmuacılık aleminde yeni bir yoldur."
Sertel'in değiştirilen mizampajı
Milli Mücadele döneminde dergiciliğe getirilen yeni bir anlayışın örneği olan Resimli Ay, birtakım teknik zorluklardan geçerek basın hayatına girer. Zekeriya Sertel, derginin mizanpajının o günkü mizanpajlardan farklı olmasını isterken, mürettiphane ustaları, yani bugünkü adıyla dizgiciler, bu fikre karşı çıkarlar.
Dizgiciler, Zekeriya Sertel'in hazırladığı sayfaları, Sertel matbaadan çıkınca değiştirir, kendi istedikleri, alışkın oldukları biçimde hazırlarlardı.
Biçim ve içerik olarak yayıncılığa farklı bir anlayış kazandıran bu dergi, 1924-1928 ve 1928-1930 yılları arasında iki ayrı dönem olmak üzere varlığını sürdürür.
Dergi, 1924'ten 1928'e kadar olan birinci devresinde gerçek bir demokrasinin kurulabilmesini ve sosyal problemlerin incelenmesini amaçlıyordu. Bu devrin fikir yazılarını Zekeriya Sertel ve Sabiha Sertel üstlenirken, edebi yazılar Mehmet Rauf, İbn-ül Refik, Ahmet Nuri, Reşat Nuri, Yusuf Ziya, Hakkı Sûha, Ercüment Ekrem, Hıfzı Tevfik, Sadri Ertem, Selim Sırrı, Mahmut Yesari, Yakup Kadri gibi yazarların oluşturduğu yazı kadrosu tarafından yazılır. Edebi ve fikir yazılarının yanında halkın genel bilgisini geliştirmeye yönelik yazılara da yer veriliyordu.
Realist edebiyat dönemi
1928'den 1930'a kadar olan ikinci devre ise yeni bir edebiyat biçimi olan realist edebiyatı gösteren bir devre olma özelliğini taşır. Bu devrede yazı ve hikayelerde ilerici ve sosyalist fikirler ön plana çıkar. Hikaye ve şiirlerin, toplumun gerçeklerini ortaya koymak amacıyla yazıldığı bu dönemde yazı kadrosunda da birtakım değişiklikler yaşanır. Nazım Hikmet, Sabahaddin Ali, Suat Derviş, Vâlâ Nureddin, Sadri Ertem ve diğer yazarlar da sol edebiyatın temsilcileri olarak yazı kadrosunda yerlerini alırlar.
Sınırlılıklarla "Sevimli"leşen Resimli Ay Günümüzde varlığını sürdüren basın üzerindeki baskılar kuşkusuz o yıllarda da vardı. Demokrasi çabalarını durdurmayı amaçlayan Takrir-i Sükûn Kanunu'ndan önce de demokrasi ve hürriyet çabaları engellenmeye çalışılıyordu. Hürriyet ve demokrasiyi kendisine ilke edinmiş olan Resimli Ay'da yayınlanan fikirler, birtakım sınırlandırmalar sonucunda okuyucuya aktarılıyordu. Derginin sahipleri bazı yayınları nedeniyle mahkemeye verilmiş ve mahkum olmuşlardı.
"Zekeriya'yı İstiklal Mahkemesinden çağırdılar"
Derginin yaşadığı baskıyı Sabiha Sertel, şöyle anlatır:
"Resimli Ay, demokrasinin, yapılan değişmelerin en büyük savunucusu idi. Fakat olaylar benim düşündüğüm gibi gelişmedi. Bir akşam iki polis, bir süngülü nefer kapıya dayandılar. Zekeriya'nın İstiklâl Mahkemelerinden çağrıldığını, yanına çamaşırlarını alıp, kendilerini izlemelerini bildirdiler.
"Hemen o gece, polis nezareti altında Ankara'ya götürdüler. Zekeriya ne suç işlemişti? İdareci çevrelerin yapılan tenkitlerden hoşlanmadığını biliyordum. Fakat hangi suçla mahkemeye gönderildiğini keşfetmek güçtü. Ertesi sabah çıkan gazetelerden, Cevat Şakir'in Resimli Perşembe'de yazdığı bir yazı yüzünden, Zekeriya'nın da imtiyaz sahibi olması nedeniyle götürüldüklerini öğrendim."
"Asker kaçakları nasıl asılır?"
Ancak bu tutuklanmanın asıl sebebinin Resimli Ay'ın ilk devresinde Cevat Şakir tarafından hazırlanan ve yayınlanan İttihatçılar döneminde asker kaçaklarına yönelik olan yazı olduğu öğrenilir.
Cevat Şakir, "Asker Kaçakları Nasıl Asılır?" başlıklı bu yazısında hapishane anılarına yer vermiştir. Zekeriya Sertel, Şakir'in bu yazısının o günkü olaylarla hiçbir bağlantısı olmadığını anlatır.
"Resimli" yerine "Sevimli"
Zekeriya Sertel'in tutuklanmasından sonra derginin ortaklarından Suudi Bey, mevcut sermayeye tek başına sahip olabilmek için birtakım oyunlara başvurur. Sabiha Sertel ise, Suudi Bey'in vergi kaçakçılığı yaptığını öğrendikten sonra dava açar. Böylece mahkeme sonuçlanana kadar derginin matbaası geçici süreyle kapatılır. Kanunlar gereği "Resimli Ay" adının da kullanılamayacağı ortaya çıkınca, derginin adı değiştirilir ve "Sevimli Ay" olur. İsim değişikliğine uğrayan dergi, matbaanın kapalı olması nedeniyle Tasfir-i Efkâr matbaasında basılır.
"Resimli Ay"a Dönüş
Zekeriya Sertel, 1925'te Cumhuriyet'in yıldönümü nedeniyle çıkarılan aftan yararlanır. Ve 1928'de derginin adını tekrar "Resimli Ay"a çevirir. Böylece, artık Resimli Ay'ın ikinci devresi başlar.
İstiklâl Mahkemeleri ve Takrir-i Sükûn Kanunu'ndan sonra gazetelerde sadece haber ve macera hikayeleri anlatılıyor; ülkenin kalkınmasına ve devrime ilişkin konular ele alınmıyordu. Atatürk'ün ilkeleri anayasaya girmiş; ancak bu ilkelerin amacı mecliste bulunanlar tarafından anlaşılmamıştı. Bir yandan Devletçilik ilkesi hedefinden saparak, sermayedarların gelişmesine hizmet eden bir yapıya dönüşürken; diğer yandan da işçilerin haklarını savunabilmelerinin engellendiği, sosyal sigortanın olmadığı ve emeğin sömürüldüğü bir yapı söz konusu idi. Ülkenin böyle bir seyir göstermesi nedeniyle Resimli Ay ikinci devresinde daha zor koşullar altında varlığını sürdürür.
Sabiha Sertel'in abileri ve Zekeriya Sertel'in ortaklığıyla "Resimli Ay Limited Şirketi"nin kurulması üzerine, Resimli Ay ve diğer dergilerle bayiler arasında sorunlar yaşanmaya başlar. Bayiler, dergileri anlaşılan fiyatın üzerinde satmak istiyor ve bunun kabul edilmemesi durumunda tehdit olarak dergileri satmıyorlardı.
Kadın tanık olamıyor
Dergi sahiplerinin bu durum karşısında anlaşarak bayilere ortak bir mektup göndermeleri sonucu bayiler, dergilere ve dergi imtiyaz sahiplerine dava açar. Açılan davada Resimli Ay ve Çocuk Ansiklopedisini temsilen bulunan Sabiha Sertel, diğer dergi sahipleriyle birbirlerine tanık olmayı kabul eder.
Ancak Sabiha Sertel'in tanıklığı kadın olması nedeniyle kabul edilmez. Bunun üzerine Sabiha Sertel kadının vatandaşlık hakkını savunan "Ben insan değil miyim?" başlıklı bir yazı yazar. Bu yazıyla gazeteler hareketlenir ve yazının Cumhuriyet gazetesinde de yayınlanması sonucu Sabiha Sertel'e savcılıktan çağrı gelir.
Savcının Sabiha Sertel'e Medeni Kanun'da kadının tanıklık yapabileceğine ilişkin herhangi bir maddenin makamına bildirilmediğini ve bundan sonra en ufak bir tenkitte tutuklanacağını söylemesi üzerine, Sabiha Sertel şöyle cevap verir:
"Resimli Ay ve Cumhuriyet'te çıkan bu yazılar, başımdan geçen bir olayı belirtmek, Medeni Kanun'un kadınlara verdiği hakların yürütülmesini istemek için yazılmıştı. Yazının hedefi şudur: Kişi kanunun verdiği hakkı kullanmasını ve istemesi bilmediği zaman, o hak kağıt üzerinde kalır. Bu yazı, eski şeriat zihniyetinin kafalarda bıraktığı son etkileri de yıkmak için yazılmıştır.
"Çeşitli itirazlara karşı, kanunun öyle olduğunda ısrar eden katibi adil, kanunu bilmiyor demektir. Katibi adiller, savcılar Medeni Kanun'u bilmezlerse, bu hakkın verilmesi hiçbir fayda sağlamaz. Bir yanlışı görmek ve göstermek, kaybolmuş bir hakkı istemek, hiçbir zaman kanunlara saldırı değildir."
Nazım da, Resimli Ay'da
1928'de Moskova'dan dönen Nazım Hikmet, Vâlâ Nureddin tarafından Zekeriya Sertel'e rica edilmesi sonucu Resimli Ay'a musahhih yani redaktör olarak alınır. Nazım Hikmet'in Resimli Ay'da çalışmaya başlamasından sonra onun tekniğini kullanarak şiir yazan genç şairler Nazım Hikmet'in etrafını sarar.
Nazım Hikmet'in beğendiği şiirlerin dergide yayınlanmasıyla birlikte Resimli Ay, sol yazarların toplandığı ve hikayelerini yayınladıkları bir dergi niteliğini kazanır. Toplumun sosyal durumunu, işçilerin, köylülerin, fakir halkın sorunlarını aktaran Sadri Ertem, Suat Derviş ve Sabahaddin Ali gibi yazarların yazıları dergide yayınlanmaya başlar.
Resimli Ay dergisi edebiyata nitelikli bir boyut kazandırmıştır artık. 1930'larda Nazım Hikmet'in Bahri Hazer ve Salkım Söğüt isimli şiirleri "The Viva Tonal Kolombiya" firması tarafından plağa alınır. Bu plaklar da, kahve, lokanta gibi kamusal mekanlarda halka dinletilirdi. Dolayısıyla Nazım Hikmet, Türk şiirine sadece serbest nazımı değil, aynı zamanda modern tekniği de getirmiştir. Bu durum sadece Türk Edebiyatı'na değil, Resimli Ay'a da yeni bir boyut kazandırır.
Putları Yıkmaya Çalışan "Sanat Toplum İçin" Anlayışı
Nazım Hikmet, Resimli Ay'da Zekeriya Sertel ile birlikte eski ediplere karşı "Putları Yıkıyoruz" başlığı altında bir yazı dizisi yayınlar. Bununla Hikmet ve Sertel, hak ederek ya da etmeyerek ün kazanan edebiyatçıları tahttan indirmeyi amaçlarlar. Hikmet ve Sertel'e göre yeniliklerin önünü kapadıklarını düşündükleri bu kişilerin başında Namık Kemal, Tevfik Fikret, Abdülhak Hamit, Hamdullah Suphi, Ahmet Haşim geliyordu.
Burjuva ediplerinin yazılarını burjuva aydınlarının anlayabileceğini, halkın anlayamayacağını savunan Nazım Hikmet'e göre edebiyatta realizm çok önemlidir. Nazım Hikmet, "Sanat, sanat içindir" anlayışına karşı çıkarak, sanatçının gerçekleri aktaran, halkı rüya aleminde değil de gerçekler içinde yaşatan kişi, sanatın da toplumun genel yararı için olduğunu savunur.
Resimli Ay Devri Kapanırken...
Sabahaddin Ali, Nazım Hikmet, Suat Derviş gibi ileri görüşlü yazarların Resimli Ay'da toplanmış olması polisin Resimli Ay'a olan dikkatini de yoğunlaştırır. Polis ajanlarının dergiye sokulması Resimli Ay Limited Şirketi'ne kâr için ortak olanları tedirgin eder. Bunun üzerine 'tedirgin ortaklar' Nazım Hikmet'in ve diğer sol yazarların dergiden çıkarılmasını ister. Zekeriya ve Sabiha Sertel'in bu duruma karşı çıkması sonucu ortaklık bozulur.
1930 yılının son aylarında ise gazetelerde Resimli Ay Limited Şirketi'ne ilişkin şöyle bir ilan yayınlanır:
"Son zamanlarda Resimli Ay Mecmuası neşriyatında memleket ve okuyucuların hiçbir ihtiyacının tatmin etmeyen köhne mevzulara, faydasız yazılara yer verildiğinin gören müessesemiz, baş muharrirlerinin vazifelerine nihayet vermiş ve bu mecmuayı kapatmaya karar vermiştir."
Sabiha ve Zekeriya Sertel derginin kurucuları olarak, derginin yayınını sürdürmesini isterler. Bunun üzerine 1 Ocak 1931 tarihinde çıkardıkları sayıda okuyucularına şöyle seslenirler:
"Biz Resimli Ay'ı yedi sene önce yayımlamaya başladık. Resimli Ay yedi senelik yayın hayatı içinde birçok zorluklarla karşılaştı. Bu zorluklara, hapis cezalarına, durmadan mahkemelerde yargılanmalara rağmen yayınlarına devam etti. Çünkü Resimli Ay, bir ideal mecmuası idi.
"Dergi, bu memleketin fikir ve edebiyat hayatında çok küçük bir rol oynamak, ıstırap çeken kitlelerin dertlerini dile getirmek, demokratik bir düzenin kurulmasını sağlamak amacıyla çıkıyordu. Karşılaştığı zorluklar onun azim ve iradesini sarsmadı. Mahkemeden mahkemeye düştük fakat son defada karşılaştığımız zorluk, Resimli Ay'ın çıkmasına engel olmayacaktır. Ortaklar bu isme sahip çıkmak istiyorlar. Resimli Ay bizimdir. Ve yayınlarına devam edecektir."
1931 başlarında son sayısını yayınlayan bu derginin yayınlanmasına engel olunur. Ortakların "imtiyaz şirketin malıdır" iddiasıyla mahkemeye başvurmaları üzerine Resimli Ay yayın hayatından çekilir. (SA/NM)
* Selma Arslantaş'ın çalışması Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi web sitesi Akıl Defteri bölümünde yayımlandı.