MAZLUMDER Genel Yönetim Kurulu üyesi Adem Seleş, Konya Şubesi Başkanı Mustafa Akmeşe ve Avukat Mustafa Atılgan'dan oluşan inceleme heyetinin 5 Ağustos'ta hazırladığı rapora göre, ilçeye sonradan gelen göçmenler ilçeyi terke zorlanıyor.
MAZLUMDER, yerel yöneticiler ile yerli halkın bazı göçmen ailelerin kasabayı terk etmesi gerektiği görüşünde olduğunu, ancak hiçbir kişi kurum ve kuruluşun insanların ikamet ve barınma hakkını ihlal edemeyeceğini, çalışma ve yaşam haklarını tehdit edemeyeceğini vurguluyor.
MAZLUMDER Tavşançıl'daki yerli ve göçmen Kürtlerin aralarındaki anlaşmazlık konusunda hukuki yollara başvurmalarını önererek, yetkililerin de bir toplumsal çatışmaya meydan vermeden gerekeni yapmasını istiyor.
Zorunlu göçler
Konya - Ankara yolu üzerinde, çoğunlukla Kürt kökenli yaklaşık 8 bin kişinin yaşadığı Tavşançalı'daki nüfusun 7 bin kadarı iki yüz yıl kadar önce, Doğu ve Güneydoğu bölgelerinden zorunlu göçle buraya yerleştirildi. Bin kadar nüfus 10 - 12 yıl kadar önce terör olayları nedeni ile Mardin, Siirt, Şırnak dolaylarından göç etmek zorunda kalan kimselerden oluşmakta.
MAZLUMDER raporunda şu saptamalara yer veriyor:
* Sonradan kasabaya göç eden insanlar, çoğunluğu Mardin çevresinden olması nedeni ile Mardinli olarak anılmaktadır.
* Sonradan göç eden Kürt kökenli vatandaşlar zamanla kasabada iş güç, mal mülk sahibi olmuşlardır.
* Önceden yerleşenlerle sonradan yerleşenler arasında zaman zaman sürtüşmeler olmasına rağmen önemli bir olay olmamış, taraflar birbirleri ile akrabalık ilişkileri kurmuşlardır.
Çocuk kavgasıyla başladı
* 26 Temmuz 2004 tarihinde 10-12 yaşlarında olan ve markette çalışan bir göçebe çocuğu ile lokantacı arasında başlayan tartışma, çocuğun babasının olaya müdahalesi ve lokanta çalışanlarının kavgaya dahil olması ile tüm kasabayı etkileyen bir gerginliğe dönüşmüştür.
* Olayların bu kadar çabuk gelişmesi ve büyümesinde aşiret kültürünün etkisi çok fazladır. Gerek yerliler gerekse göçmenler olayın geri planını irdelemeden aşiretlerine mensup olanın yanında yer almaktadır. Bu durum sağduyuyu azaltmakta gerginliği beslemektedir.
Yerel yöneticiler olayların üstünü örtüyor
* Yerel yöneticilerle görüşmelerde, yerel yöneticilerin olayın üstünü kapatmaktan yana bir tavırda oldukları gözlemlenmiştir. Mülki amirlerle, kolluk kuvvetleriyle yapılan görüşmelerde, bunlarında olayı basit göstermeye çalıştığı tespit edilmiştir.
* Kasabada oturan yerli ve göçmen vatandaşlara doğrulatılamayan bir iddia kolluk kuvvetlerince dile getirilmiştir; olayın patlak verdiği kavga sırasında olay yerine toplanan göçmen kadınlarının genelde yurtdışında çalışmaya giden yerli halkın kadınlarını hedef alan çok ağır küfürler ettiği söylenmektedir.
* Yerli halkın böyle bir küfre muhatap olmayı bile kabullenmediği için küfür olayından ısrarla söz etmediği, göçmenlerin ise, yapılan yanlışı kabullenmemek için küfür olayını yok saymaya çalıştığı ancak ortada bir küfür olayının olduğu kanaati edinilmiştir.
Göçmenler kasabayı terke zorlanıyor
* Kasabadan bazı göçmenlerin terke zorlandığı, evlerini ve işyerlerini boşaltmaya zorlandığı hem yerliler, hem göçmenler hem de yerel yöneticiler tarafından kabul edilmektedir.
* Göçmenler, tüm göçmenlerin terke zorlandığı iddiasındadırlar. Yerel yöneticiler ile yerli halk bazı göçmen ailelerin kasabayı terk etmesi gerektiğini söylemektedirler.
* Her iki durumda da bir barınma hakkı ihlali olduğu, bir çalışma hakkı ihlali olduğu, bir yaşam hakkına yönelik tehdidin olduğu tartışmasızdır.
* Hiçbir kişi kurum ve kuruluşun insanların ikamet ve barınma hakkını ihlal edemeyeceği, çalışma ve yaşam haklarını tehdit edemeyeceği tartışmasızdır.
* Eğer ortada cezalandırılması gereken bir fiil var ise, olay adli makamlar tarafında en seri şekilde takip edilerek en caydırıcı cezalarla cezalandırılmalıdır.
* Ama birkaç suçlu olabilecek şahısdan dolayı bütün bir ailesinin bütün bir sülalesinin cezalandırılmaya çalışılmasının hukuki hiçbir dayanağı yoktur.
* Yerli halk, cezalandırılmasını istediği şahısları adli makamlara şikayet etmeli, göçebe halk ise aralarında suçlu olabilecek şahısları koruma içgüdüsünü, aşiret mantığını terk ederek suçluların hukuk çerçevesinde cezalandırılmasına yardımcı olmalıdır. (YS)