İsrail'de yayınlanan Haaretz gazetesinden Amira Hass, "İsrail'in 'Meşru Müdafaa Hakkı' Muazzam Bir Propaganda Zaferi" başlıklı yazısında, Batılı liderlerin tutumunu ve söylemlerini eleştirdi.
İsrail'in Gazze'ye düzenlediği, bir hafta süren ve en az 140 kişinin hayatını kaybettiği saldırının ardından dün ateşkes sağlandı. Hass, makalesinde hem son saldırıyı hem de dünyada yaratılan "İsrail algısına" değindi:
"İsrail'in muazzam propaganda zaferlerinden biri, hem İsrail toplumu hem de 'İsrail'in kendini savunma hakkı olduğunu söyleyen' Batılı liderlerce, "Filistinlilerin kurbanı" olarak kabul edilmesidir."
"Propaganda o kadar etkili ki, İsrail'in güneyine ve Tel Aviv'e atılan roketler düşmanlık olarak kabul ediliyor."
"Roketler ya da 'kutsalların kutsalı' bir askeri cipteki hasar, daima başlangıç noktası olarak görülüyor. Ardından 2. Dünya Savaşı filminden alınmış korkutucu bir siren sesi efekti eşliğinde 'kurbanın kendini savunmasının' üst anlatısı yaratılıyor."
"Her gün hatta her dakika, bu üst anlatı İsrail'in, ülkenin tarihi kadar eski olan işgal zincirine bir yenisi daha ekleniyor."
Hass, zincirin halkalarını şöyle özetliyor: "Filistinli mültecilerin evlerine dönmesinin engellenmesi; Filistinlilerin 50'lerin başında Negev çölüne, bugünlerde de Ürdün'e sınırdışı edilmesi; Yahudiler için kurulan yerleşimler; İsrail bütçesindeki ayrımcılık; hayatını kazanmaya çalışan Gazeli balıkçıların vurulması ve 1948'den beri süren bunlar gibi birçok uygulama..."
Direnmek, Filistinlilerin DNA'sında var
İsrailli gazeteci, İsrail'in doğasındaki adaletsiz hakimiyete direnmenin, her Filistinlinin yaşamının ayrılmaz bir parçası olduğunu yazıyor.
"Batı'daki ve özellikle ABD'deki yönetimler, İsrail'in bir 'kurban' olarak tanıtılması konusunda işbirliği içerisinde."
"8 Kasım'da, saldırıların başlamasından iki gün önce cipin içerisindeki İsrail askerleri, Gazze'deki Abasan köyünde arkadaşlarıyla futbol oynayan 13 yaşındaki Ahmed Ebu Dakka'yı öldürdü. Askerler çocuktan sadece 1,5 kilometre uzaktaydı. 10 Kasım'da İsrail askerleri yaşları 16 ile 19 arasında değişen dört sivili daha öldürdü."
"Batılı liderler bundan haberdar olmalıydı. Ayrıca kendilerine gelen sayısız raporda, İsrail'in 569 evi ve binayı yok ettiği de yazıyor olmalı. Bu yıkımdan 1014 Filistinli etkilendi."
İsraillilerin "kendi cehaletlerinin içinde yuvarlandığını" söyleyen Hass, tüm bu bilgilere, gerçekten ilgilenenler tarafından kolayca ulaşılabileceğini yazdı.
"Ama İsrailliler bilmemeyi tercih ediyor. Bu iradi cehalet, İsrail'in kurban olduğu algısının yaratılmasının temel taşı. Ama cehalet cehalettir: İsrailliler, kendilerinin işgalci bir güç olarak neler yaptıklarını bilmek istemiyor."
"1993'te Filistinliler İsrail'e bir hediye verdi: Birlikte bir gelecek inşa etme planı. Filistinliler, tüm maddeleri zeki İsrailli avukatlarca yazılmış Oslo Anlaşması'nı ve sadece asgari taleplerinin gerçekleşmesini kabul ettiler. Filistinliler, Gazze ile Batı Şeria'nın tek bir devlet olarak kabulünü talep etmişti."
Hass, İsrail'in bu şartlara bile uymadığını ve Hamas'ın yükselişiyle Hamas'ın "ayrı devlet" yönündeki tercihini destekler göründüğünü yazdı.
"Gazze bir devlet değil. Gazze İsrail'in işgali altında, İsrail ve Hamas'ın tüm sözlü akrobasilerine rağmen... DNA'larında baskıya karşı direniş olan Filistinliler bölünmüş şekilde yaşıyor."
"Batı Şeria'da, Filistinli aktivistler, silahlı direniş içermeyen yeni bir muhalefet bulma çabasında. Ancak İsrail ordusu tüm direniş biçimlerini sertlikle yok ediyor."
Hass, İsrail'in, genç Filistinlilere aynı şekilde karşılık vermekten başka çare bırakmadığını söylüyor. (AS)