Yüksek Öğretim Kurulu'nun (YÖK) 21. kuruluş yıldönümü nedeniyle yaptığı açıklamada Ensaroğlu, YÖK'ün kurulduğundan beri "kendisini kuran iradenin mantığına çok uygun biçimde hep militarist ve baskıcı yöntemlerle bu amacına ulaşmaya çalıştığını" savundu. Ensaroğlu, "YÖK'ün yok ettiği akademik özgürlükler, sadece öğretim üyeleri, araştırma görevlileri ve öğrencileri değil, tüm toplumu ve geleceğimizi derinden etkilemekte ve karartmaktadır" dedi.
Ensaroğlu şunları dedi:
* 12 Eylül darbesinin ürünü olan YÖK'ün, 1402'likler diye adlandırılan kurbanlarının uğradığı haksızlıklar 16 yıl boyunca tam telafi edilmemişken YÖK, 28 Şubat post-modern darbesinin kararlarının uygulanmasına da gönüllü olarak öncülük etmiştir.
Tatmin olmayan YÖK
* Üstlendiği misyonun gereği olarak YÖK, sadece bilim insanlarının önünü kesmekle tatmin olmamış; üniversite öğrencilerinin taleplerine de hep baskı ve yasaklarla karşılık vermiştir.
* Bu yüzdendir ki öğrencilerin örgütlenme özgürlüğünün kısıtlanmasına karşı çıkanlar da, yönetime katılmak isteyenler de, harçlara, kantin veya yemek uygulamalarına tepki gösterenler de, başörtülü okumak isteyenler de, Kürtçe seçmeli ders almak isteyenler de hemen soruşturmaya uğramış ve okullarından atılmışlardır.
YÖK'ün "olumlu" yanı
* YÖK'ün tek olumlu(!) yanı, kısa dönemli taktik istisnaları olmakla birlikte, baskı ve kısıtlamalarında stratejik hiçbir ayrımcılığa girmemesi olmuştur. Ne yazık ki bu olumlu yanı da üniversiteli gençlik tarafından henüz yeterince değerlendirilebilmiş değildir.
* YÖK'ten kurtulmanın; özgür ve özerk üniversiteye kavuşmanın yolu, üniversiteli gençliğin üniversitelerdeki tüm baskı ve yasaklara karşı hep birlikte karşı durmasından geçmektedir. (HA/BB)