En tipik örneklerden birini 30-31 Mayıs 2005 tarihlerinde Mardin'de düzenlenen Yerel Medya Eğitim Seminerinde yaşadık. AKP Genel Başkan Yardımcısı Mersin Milletvekili Dengir Mir Fırat 30 Mayıs günü "açış konuşması" yaptı. AKP'liler herkesi 45 dakika bekletti. Mardin'de öğrendik kendisi Mezopotamya Gazeteciler Derneği Onursal Başkanı imiş... Karışmak gibi olsun. Dernek, yeniden düşünmelidir. Gazetecilere önerim "onursal başkanlık" payesinin gerekçeleriyle birlikte ilk genel kurullarında gözden geçirmeleridir... Gazeteci derneklerinde "onursal" üyelikler zor verilir. Daha doğrusu çok zor verilmelidir. Niçin seçtiğinizi ve olup bitenleri yeniden düşünmelisiniz.
Milletvekili Fırat "gazetecilerin hapis yatmasından" yana. Üzerindeki montu ve spor kıyafetiyle katıldığı toplantıda yaptığı konuşmasına Cumhurbaşkanı dahil olmak üzere hiçbir sorumsuz alanın kalmaması gerektiğini söyleyerek başladı. "Cumhurbaşkanının sorumsuzluğundan" yakındı Dengir Mir Fırat.
"Hepsinin yargı denetiminin içine alınması gerekir. Biz bunu baştan beri savunuyoruz. Bir Cumhurbaşkanının mevkii, bütün cumhuru temsil etmesi gerek. Hiçbir demokratik ülkede devlet adına yapılmış olan hiçbir eylem ve görevin yargı denetiminin üzerinde olmaması gerekir. Bizim değerli basınla anlaşamadığımız noktalar bunlardır." (Mardin İletişim Gazetesi 31 Mayıs 2005)
Anlaşamadığımız noktaların başında neler geliyormuş da bilmiyormuşuz? Bu konuşmanın bu bölümü ve tamamı, kendisiyle toplantıya gelen dört veya beş takım elbiseli ve kravatlı AKP milletvekili ile "bir kısım gazeteciler" tarafından hararetle ve şiddetle alkışlandı...
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne atıf yaparak konuşmasını çok seviyorlar. Zihniyetleri "hukuk devletinin laik ve demokratik" olmasını reddediyor. O yüzden yeni Türk Ceza Kanununu da çok seviyorlar. Gazetecilerin yargılanması ve mahkum edilmesi onları hiç rahatsız etmeyecek. Mardin'de yaptığı konuşma sırasında AKP hükümeti olarak AB yolunda Kopenhag kriterlerini değil daha da ötesini hedef seçtiklerini belirterek, "Eğer özgürlüklere inanıyorsak, Avrupa Birliği insan hakları sözleşmesine inanıyorsak, oradaki 90'ıncı veya 35 inci maddeleri değil, ondan önceki otuz beş maddeyi de nazara almamız gerekir" dedi. (Zaman gazetesi 31 Mayıs 2005)
"Avrupa Birliği insan hakları sözleşmesi" adlı bir sözleşme yoktur. Önce Avrupa Konseyi ile Avrupa Birliği'nin ne olduğunu öğrenin. Sizin Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi diye dilinize doladığınız sözleşmenin adı; "İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Sözleşmesi"dir. 4 Kasım 1950'de Roma'da kabul edilmiştir. 11 Mayıs 1994 tarihli 11 Numaralı Protokol ile değiştirilmiştir. 59 madde ve protokollerden ibarettir. Milletvekili Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin kaç maddeden ibaret olduğundan bihaber. Önce oku. Sonra öğren. Sonra Konuş. Dili sürçtü desek, denmez. Çünkü Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç ondan önce konuşmasına ve yazılı program gözünün önünde olmasına rağmen, konuşmasında iki kez "Cemiyet Başkanı Sayın Güreli" diye hitap eden adamın dili sürçmüş mü olur? Daha TGC Başkanının kim olduğunu bilmeyen adam TGC seminerinde konuşuyor... Üstelik Mezopotamya Gazeteciler Cemiyeti Onursal Başkanı...
Yine hem Zaman gazetesinde ve hem de Mardin İletişim gazetesinde yayınlanan haberlerde Milletvekili Fırat'ın söyledikleri yayınlandı. Diyor ki:
"Vatandaş hakaret ettiği zaman hapis yatacak ama siz kalem sahibi iseniz hapis yatmayacaksınız. Böyle bir şey yok, böyle bir şey olmaz. Madem dokunulmazlıkların kaldırılmasını talep ediyoruz. O zaman adalet önünde herkesin eşit şekilde yargılanması gerekir."
Mardin ve çevre illerinden gelen gazetecilerin önünde "gazetecilerin suç işleme imtiyazı" istediği gibi bir izlenim veren ve baştan sona hatalı olan konuşması için tepki gösterdik. TGC'nin önceki Başkanı Sayın Nail Güreli ile birlikte konuşmasını kestik ve itiraz ettik. "Yanlış konuşuyorsunuz" dedik. Hakaret, hakarettir. Suç olmasın diyen yok. Seminerde kalmasını ve tartışmayı önerdik. Çok yoğun programı varmış. Kendisini alkışlayanlarla birlikte, kendilerini koruyan iki araba çevik kuvvet ve korumalarıyla, çok yoğun programlarına, bu kez kravatlı ve takım elbiseli katılmak üzere oluşturdukları on on beş arabalık konvoylarıyla gittiler. Aslında biz o konuşurken itirazlarımızdan sonra toplantıyı terk etmeliydik. Ama kültür miraslarını korumaya çalışan Mardin kentine ayıp olurdu. Mardin'i Mardin yapan ve konuşmasında basın özgürlüğünün demokrasi için ne kadar önemli olduğunu belirten Vali Temel Koçaklar'a saygısızlık etmiş olurduk.
Aynı seminerde ekonomi haberciliğini anlatan Taylan Erten gazetecilerin görevlerinin ne olduğunu tek cümleyle özetledi:
"İktidarların sorumsuzluk alanlarını kısıtlamak zorundayız."
Mardin'deki gazeteciler bu cümleyi unutmasınlar. Siyasileri alkışlamak zorunda değilsiniz. Çok yoğun programlarına karşın toplantıya katılan Milletvekili Fırat ve arkadaşları da alkışlar kadar haklarındaki sert eleştirilere alışmalıdırlar. ABD Başkanı Abraham Lincoln'un dediği gibi "Bazı insanları zaman zaman kandırabilirsiniz, bazı insanları her zaman kandırabilirsiniz. Ama herkesi her zaman kandıramazsınız." (Fİ/EÖ/TK)