Gazeteciler Haluk Kalafat ile Elif Akgül bianet’te 2015, 2018 ve 2019’da yayımlanan altı haberden dolayı “Türk milletini alenen aşağılama (TCK 301/1)” suçlamasıyla bugün hakim karşısına çıktı.
Çağlayan’daki İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinde 13.30’da başlaması gereken duruşma üç saatlik gecikmeyle 16.30’da başladı. Duruşma listesinde 32 dava dosyası beşer dakika aralıkla konulmuştu.
Davanın 27 Nisan’daki ilk duruşmasında yaşanan dört buçuk saatlik gecikme üzerine Akgül ve Kalafat’ın avukatları dosyaya mazeret sunmuştu.
Bugünkü duruşmada Akgül ve Kalafat’ı avukatları Veysel Ok ve Doğuşcan Aydın Aygün savundu.
Ayrıca duruşmayı Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu izledi.
Kimlik tespiti sonrasında söz alan Veysel Ok ifade aşamasına geçmeden önce bir itiraz sunmak istediğini söyledi. “Dosyayı incelediğimizde, dosyayı görmeksizin düşme kararı vermeniz gerektiğini fark etik” dedi.
Soruşturmanın 2019’da CİMER’e yapılan şikayetle başladığını söyleyen Ok, “Adalet Bakanlığından soruşturma izni 2021’de istenmiş. İddianame 9 Aralık 2021’de hazırlanmış. Tensip zaptı ise Aralık 2022’de düzenlenmiş. İnternet haber siteleri Ekim 2022’de Basın Kanunu’na tabi tutuldu. Bu nedenle soruşturmada zaman aşımı gerçekleşti. Davada müvekkillerin savunması alınmadan haklarında derhal düşme kararı verilmesini talep ediyoruz” dedi.
Duruşma savcısı Mehmet Ateş, zaman aşımı süresinin internet haber siteleri için Ekim 2022’den itibaren uygulanacağını belirterek talebin reddini istedi.
Hakim Ali Çalı, Akgül ve Kalafat’a bianet’in resmi bir haber kuruluşu olup olmadığını, savcılığa mevkute beyannamesi verip vermediğini sordu. Gazeteciler artık bianet’te çalışmadıklarını belirtip, konu hakkında bilgilerinin olmadığını söyledi.
Bunun üzerine Hakim Çalı talebi reddederek, iddianameye karşı savunmaları almaya başladı.
Hakimden dosya yoğunluğu eleştirisi
İlk olarak Elif Akgül söz aldı. Akgül duruşmanın başlama saatini eleştirerek ifadesine başladı.
“Hem ilk celse hem de bu celse duruşmaların yoğunluğu nedeniyle gecikti. Dosya yükünüzü anlıyorum ama bu benim adil yargılanma hakkımı engelliyor. İlk geldiğimde rahatsızdım. 3 saattir bekliyorum. İlk geldiğim durumdan daha kötü sağlığım” dedi.
Mahkeme hakimi ise buna karşılık “İlk ben isterim. 1000 dosyayla ancak böyle oluyor” dedi. Akgül ardından şöyle konuştu:
“12 yıldır gazetecilik yapıyorum. Bunun 10 yılı basın ve ifade özgürlüğü davalarını takip ederek geçti. Yargılandığım bu dosyaya benzer çok dava takip ettim. Şimdi de ben yargılanıyorum.
Soruşturma aşamasında ifademi alan savcı ‘senin bu dosyada ne işin var’ dedi. Sadece İngilizce bir kitabın Türkçe olarak tanıtımını yaptım. Dava açıldığında iddianameyi okudum ama ‘iddianameyi anladın mı’ diye sorarsınız hiçbir şey anlamadım. Çünkü suçlamaya ilişkin bir gerekçe yok. İddianame savcısı haberimden parçalar koyarak bunların suç olduğunu iddia etmiş. Hakaret olarak hangi cümlemin, yüklemin, edatın suç olduğuna ilişkin bir anlatıma yer vermemiş. Belirtme zahmetine girmemiş.
Bunun iki nedeni var. İddianameyi yazan savcı ya 'hakaret' sözcüğünün anlamını bilmiyor ya da kötü niyetli. Anayasa Mahkemesi’nin cumhuriyet savcılarının gazetecilerin yazmış olduğu metinleri yorumlayarak suç isnat edemeyeceği yönünde kararları var. Herhangi bir kuruma, devlete, millete hakaret etmedim. Yaptığım gazeteciliktir. Gazetecilik de suç değildir.
Dört yıllık süre ve zaman aşımı vurgusu
Ardından söz alan avukatı Doğuşcan Aydın Aygün, internet sitelerini resmi statüye kovuşturan yeni yasayı hatırlatarak Veysel Ok’la aynı talepte bulundu.
“Ne soruşturma süresinde başlamış ne de iddianame süresinde düzenlenmiştir” dedi.
Ayrıca AİHM’nin Erbakan-Türkiye kararını hatırlatarak “Soruşturma ve iddianame arasında geçen 4 yıldan fazla süre dahi alındığında ifade özgürlüğünü kısıtlayan ve AİHS’yi ihlal eden bir durumla karşı karşıyayız” diye konuştu. Kovuşturmanın düşmesine karar verilmesini istedi.
Kalafat: Haberde bir hakaret göremiyorum
Aygün’ün beyanından sonra Haluk Kalafat söz aldı. “İddianameyi okuduğumda Elif gibi ben de suçlamanın ne olduğunu anlamadım” dedi.
2015’te bir kitap hakkında yaptığı söyleşinin suçlama konusu yapıldığını söyleyen Kalafat, “O kitap bugün de satışı olan, yasaklı olmayan bir kitap. İddianamede suç olarak ifade edilen alıntılar içinde hakarete neden olacak bir sözcük bulamadım. İddianamede zaten hangi sözlerin suç olduğu belirtilmiyor. Yaptığım bir haberciliktir, gazeteciliktir. Basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilir. Beraatımı istiyorum” diye konuştu.
Ok: Amaç gazeteciliği yargılama ve mahkum etmek
Kalafat’tan sonra tekrar söz alan Veysel Ok, mevkute beyannamesi verilmesinin ayrı bir usul olduğunu, bianet’in internet gazetesi sayılmasının mevkute beyannamesine bağlı olmadığını söyledi.
Ancak yine de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına bu konunun sorulması için dilekçe yazılması talebinde bulundu.
Ayrıca “Hiçbir gazeteci, yurttaş devletle aynı görüşü savunmak zorunda değil. AİHM ve AYM kararları dururken iddianame hazırlanmasının gazeteciliği yargılama ve mahkum etme amacı dışında bir amaç taşımadığını düşünüyoruz” dedi.
Savcı ceza istedi
Bunun üzerine Savcı Ateş tevsi tahkikatı taleplerinin olmadığını belirterek, esas hakkındaki mütalaanın hazır olduğunu söyledi. Ateş mütaalasında Kalafat ve Akgül’ün TCK 301’den cezalandırılmalarını istedi.
Akgül ve Kalafat bunun üzerine mütalaaya karşı savunma yapmak için süre talebinde bulundu.
Mahkeme de talepler doğrultusunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılarak bianet’in mevkute beyannamesi verip vermediğinin sorulmasına ve internet haber sitesi vasfı taşıyıp taşımadığının araştırılmasına karar verdi.
Davada bir sonraki duruşma 20 Şubat 2024’te görülecek.
(HA)