Onlardan birisi Çok yoğun ve sıkıntılı bir hizmeti özveriyle yerine getiriyoruz. Bunun karşılığında devletin bize vermeyi uygun gördüğü ücret ise bizi yaşatacak düzeyde değil. Bir çoğumuz geçinebilmek kendi olanaklarıyla ek işler yapıyor.
Bu bir suç aslında ama öyle. Bir zamanlar bir başbakan "benim memurum işini bilir" demişti. Bizler o işbilen memurlardan değiliz ve olmak da istemiyoruz diyordu.
Kayıt içi garantisi
Ücretli çalışan kesime 80li yıllardan sonra hakkı olan ücreti ödeyen hiçbir iktidar görmedik. İktidarın en tepesinde duranlara göre memurlar işini bilmeliydi.
Bildiler de...
Bir bölümü kayıt dışı ekonomik faaliyetlerle çözdü sorununu.
Devlet ise hem kendi işine geldiği için, hem de sözde onlara yardımcı olmak üzere daha garantili(?) ve kayıt içi bir yolu önerdi.
Döner sermaye ve kazanılan
Sağlık kuruluşlarının hemen hepsinde "döner sermaye" kuruldu ve işletilmeye başlandı. Sağlık kurumlarının gereksinimleri için eskiden genel bütçeden gönderilen ödenekler zaman içinde sıfırlandı ve kurumların gereksinimlerinin kazanılan paralardan karşılanması istendi.
Sağlık çalışanı o zaman kadar sağlık hizmeti yapmayı bilirdi. Bu dönemden sonra para kazanmayı da öğrendi. Döner sermaye gelirlerini arttırmayı da öğrendi. Kaçakları azaltarak döner sermayeye giren parayı arttırmayı da öğrendi.
Peki bu para nereden geliyor dersiniz? Yine devletten.
Bu para Emekli Sandığı, SSK ve Bağkur ile diğer sağlık sigorta sistemlerinden verilen hizmet karşılığı ödenen paralardan oluşuyor.
Yaygınlaşan hak
Bu bir felsefe değişikliği anlayacağınız. Devlet artık her türlü hizmeti bedeli ödenmek kaydıyla verdirmek istiyor. Bu sağlığı hak olmaktan çıkaran bir yaklaşım. Paran kadar sağlık yani.
Sağlık alanında eskiden bunu bir tek doktorlar uyguluyordu. Part time yani hem devlet hastanesinde hem de muayenehanede çalışan hekimler bunu uyguluyorlardı. Hatta bir hak olduğu savunuluyordu. Hak yaygınlaştı. Diğer sağlık çalışanları da bunu öğrendiler.
Sağlık çalışanları verdikleri hizmet için para almayı öğrenince bunu niye devlete bırakalım, biz alalım diye düşündüler ve ek yöntemler icat ettiler.
Ama bu koşulda da hastanenin hizmetini döndürmek mümkün olmayınca bilgisayar teknolojisinin de yardımıyla verilen her hizmet kaydedilmeye başlandı ve karşılık olarak işi yapanlara da küçük paylar verilmeye başlandı.
Dahası bu payların artırılmasını isteyenlere mesleğin kuralları yerine ticaretin kuralları öğretildi ve uygulamaları istendi. Eskiden boğaz enfeksiyonunun ilaç dışı maliyeti yalnız muayene ücretiydi; sonradan buna kan, idrar tetkikleri, hatta radyolojik incelemeler eklendi.
Dolayısıyla maliyeti de, bundan pay alan sağlık personelinin payları da yükseldi. Böylelikle Döner sermaye payı denilen olay genelleşti, birinci basamak sağlık hizmeti veren sağlık ocaklarına kadar yaygınlaştı.
Artan paylar
Bu arada bir de vatandaştan sosyal güvenlik kurumlarının ödediği miktar dışında bir de katkı payı alınmaya başlandı. Bu ise hizmeti alana bir ek yük getiriyordu. Bu ek yükü azaltacak formüller de bulundu. Bu da sağlık hizmeti verenlerin paylarını artırdı.
Şişli Etfal Hastanesindeki eylemde yer alan sağlık çalışanı şöyle diyordu: bize de pay düşüyordu. Bu pay az da olsa gelirimize belirli bir destek oluşturuyordu. Yaklaşık 6 aydır bu paydan mahrumuz. Döner sermayemiz işliyor, para kazanıyor, çeşitli işler için orada oluşan gelir kullanılıyor, hatta bu paradan yeni yatırımlar bile yapılıyor. Ama sıra bize gelince para yok deniyor ya da çeşitli gerekçelere sığınılıyor. Doğru dürüst bir ücret sistemi olmadığı için döner sermayenin katkısına muhtaç hale geldik.
Aynı çalışan sağlık hizmetinin bir hak olduğunu karşılığında bir şey alınmasının doğru olmadığını, hastalardan, yakınlarından ve hatta güvenlik kuruluşlarından yaptığımıza karşılık olarak ödenen bir parayı almak istemediklerini söylüyor.
Sağlık çalışanların sendikaları ve meslek örgütleri de bu uygulamaya teorik düzlemde karşılar. Ama özlük hakları gündeme geldiğinde bu konu yine de eylem nedeni olarak ortaya çıkabiliyor.
Çaresizlik ve masumiyet
Örgütlerin sorumluları da Bizler hakça belirlenmiş ücretlerimize razıyız. Böyle olmasının da sorumlusu biz değiliz, bizi bu noktaya getirenler, hükümetler, yöneticiler; hastadan alınan paraya muhtaç edenler utansın diyerek çaresiz ve masum olduklarını ortaya koyuyorlar .
Dahası Şişli Etfaldeki sağlık çalışanları protesto eylemine hasta ve yakınlarının da alkışlarıyla destek olduklarını belirterek başhekimlerine bu haklı talebimizi hâlâ duymazlıktan gelmeyin, madem bu para hakkımız neden vermiyorsunuz? diyorlar. Yani hizmeti alanlar da bir anlamda bu işi destekliyor.
Bu konuşmadan sonra bir kez daha düşünmeden edemedim: Acaba döner sermaye payı almak gerçekten bir hak mıdır? Peki ya sağlık hizmeti alma hakkı? (MS/NM)