1701 sayılı BM kararı öncelikle, öngördüğü kabarık asker sayısıyla gözleri doyurmaya çalışıyor: UNIFIL'in sayısı 2 binden 15 bine çıkarılacak ve 15 bin Lübnan askeriyle birleştirilerek uluslararası barış gücü ya da karma ordu oluşturulacak. Karara göre karma ordu İsrail ordusunun Güney Lübnan'dan geri çekilmesiyle eş zamanlı olarak İsrail ordusunun yerini alacak ve Hizbullah'ın İsrail'e saldırılarının sona ermesi görevini üstelenecek.
Ancak durum gösteriyor ki, bu çok uluslu güç ne İsrail'in güney Lübnan'dan geri çekilmesini ne de Hizbullah'la çatışmaların sona ermesini temin edebilir. Kararı sorgulamadan önce UNIFIL'in tarihçesine kısaca göz atalım. Türkçesi Lübnan'daki Geçici Birleşmiş Milletler Gücü (United Nations Interim Force in Lebanon) olan UNIFIL, 425 sayılı BM kararıyla 1978'de kurulmasından bu yana adı konmamış bir "ebediyete" mahkum olmuş durumda.
İsrail, UNIFIL'den önce, Lübnan'daki bir FKÖ gerillasının bir İsrailli sivili öldürmesinden sonra Lübnan'a girmiş ve 2000'de askerlerini geri çekene kadar o topraklarda varlığını sürdürmüştü. O zamanlarda da UNIFIL İsrailli askerlerin geri çekilmesi ve Lübnan hükümetinin bölgede hakimiyetini sağlaması için yetkilendirilmişti.
Öncelikle, İsrail bu kararla Hizbullah saldırılarına karşı kendini savunma hakkını saklı tutuyor. Fakat bu hakkın Hizbullah'ın olası saldırılarına karşı "önleyici saldırılar" yapma hakkını içerip içermediği belli değil. Hizbullah tarafından yapılacak bir saldırı ihtimalinde karma ordu içindeki Lübnan ordusunun müdahale etme kapasitesi şüpheli.
Öte yandan kararla BM, görev bölgesinde yeni çatışmaları önlemek için "gerekli her tedbiri" almaya ve şiddet kullanmaya yetkili kılınıyor. Ancak karar BM yasasının 7. bölümüne dayanmadığından çok uluslu BM gücünün uygulamaya yetkili olduğu şiddetin koşulu ve izin verilen ölçü belirsiz. Bu nedenle UNIFIL, kendi personelini korumak amacıyla, çatışmalara girmekten kaçınmayı tercih eder. Hizbullah'ın silahsızlanması noktasındaysa tam bir çıkmaz söz konusu.
Birincisi, Hizbullah'ın, intiharı anlamına gelen silahsızlanmaya uymakta son derece çekinceli olacağı herkesin malumu. İkincisi, UNIFIL dahil hiçbir güce silahsızlandırma yetkisi verilmiş değil. Çok uluslu güce silahsızlandırma yetkisinin verilmiş olması, Hizbullah gözünde İsrail'le aynı konuma gelmesi anlamına gelir: yetki verilmiş güç Hizbullah'ın saldırısına maruz kalır. Ayrıca, silahsızlandırma çok uluslu gücün tüm Lübnan toprağında yetkili kılınmasını gerektirebilir. Bu da topyekün savaş anlamına gelir. Üstelik Hizbullah'a silah sağlamakla suçlanan İran ve Suriye'ye karşı herhangi bir yaptırım uygulaması öngörülmüş değil.
Kara harekatında kayıplara uğradıktan sonra halkın desteğini kaybetmeye başlayan İsrail hükümeti topu çok uluslu güce, daha doğrusu tekrar saldırıya geçmeden önce meşruiyetini sağlayacak BM'ye atıyor. İsrail'in kısa süre sonra, uluslararası gücün "yetersizliği" ya da Hizbullah'ın silahsızlanması nedeniyle karara uymayı reddetmesi çok yüksek bir ihtimal.
Bu senenin sonunda görev süresi dolacak olan BM Genel Sekreteri Kofi Annan, BM kararının uygulamasında diplomatik açıdan kilit pozisyona sahip. Kofi Annan ve İsrail denince akla manidar Annan Kahvesi (Coffee Annan) geliyor.
Annan'ın adı İsrail'de çoktandır, 1967'den beri İsrail işgali altında bulunan, Suriye'ye ait Golan Tepeleri'nden Bental Tepesi'nin zirvesinde, turistlerin uğrak yeri olarak bilinen "Coffee Annan" ile anılıyor. Oradan işgal altındaki tüm Golan Tepeleri'ne ve Suriye sınırına derinlemesine bir bakış mümkün. Birkaç kilometre ötede ise UNIFIL karargahı duruyor... (MS/KÖ)