Liman, Tersane Gemi Yapım-Onarım İşçileri Sendikası'nın (Limter-İş) Deniz Ticaret Odası Başkanı Metin Kalkavan'ın, Tuzla tersaneleriyle ilgili "İşlediğin çelik, pamuk değil. Biz tekstil atölyesi değiliz. İşçinin ölebileceğini bilmesi lazım"" sözleri üzerine açıklama yaptı:
"Elbette, tersaneler tekstil atölyesi değildir, işçilerimiz de çelikle dövüştüklerini bilmektedirler. Ve bu işçiler ölümlerin kader olmadığını, zulüm ve sömürü düzeninin daim olmayacağını da biliyorlar. Ama bunu patronlar da biliyor ki, büyük bir panik halinde tehditler ve işçi yaşamına ilişkin ilgisizlikle demeçler veriyorlar."
Limter-İş açıklamasında "Tersane patronlarının, işçilerin grev iradesiyle, yaşamlarını savunma konusundaki kararlılıklarını gördüklerini, emekçi kamuoyunun neo-liberalizme karşı birleşik güçlü bir ses ortaya koyduklarını, yaşam hakkının savunulması konusundaki bu birleşik iradenin patronları paniklettiğini" belirtti.
40 bin tersane işçisinin ailesi bir tek gece rahat uyuyamıyor
" 'Tersanelerin içinden sorumluyuz, dışından nasıl sorumlu oluruz?' diyor, sayın Kalkavan. Tersanelerin dışında ölen işçiler değil söz konusu edilen, söz konusu olan; Ali İhsan Çam, Onur Bayoğlu, Hisamettin Burcu, Mustafa Yardım, Salman Gözpınar gibi sizin tersanenizde ve diğer tersanelerde ölen 98 candır. Ağabeyinizi örnek verdiğinize göre demek ki siz rahat uyuyorsunuz ama 40 bin tersane işçisinin ailesi bir tek gece rahat uyuyamıyor. Üstelik de gündüzleri yaşadıkları endişe cabası."
"Bu ölümler durmalı, duracak da. Bunun yolu tersane işçilerinin, her biri aynı zamanda birer öneri de olan, taleplerinin kabul edilmesinden geçiyor. O zaman işçi aileleri rahat uyuyabilir." (NZ/EZÖ)