Leipzig şehrinde devam eden DOK Leipzig belgesel ve anime film festivalinde, 2 Kasım akşamı düzenlenen Türkiye konulu ikinci panelde memleketin belgesel dünyası masaya yatırıldı, geleceğiyle ilgili öngörüler yapılmaya çalışıldı.
Aynı günün sabahı, tamamlanmak üzere olan belgesellerle ilgili DOK Preview: Training programında Türkiye'de 20 yıl boyunca gazetecilik yapmış olan Jérôme Bastion hakkında Dönüş - Retour adlı İtalya yapımından, ayrıca yönetmenliğini Reyan Tuvi'nin üstlendiği Savaş'ın Gölgesinde adlı belgeselden kısa da olsa bir kısım görüntüler izledik.
Türkiye'den yapımlar kısmında gösterilen Kazım Öz'ün mevsimlik işçilerle ilgili He Bû Tune Bû adlı belgeseli, son yıllarda ortaya çıkmış en yetkin eserlerden biri olarak Leipzig'de de takdir edildi.
Bizi sevindiren bir diğer haber Saz adlı belgeselin hazırlık çalışmalarının hızla devam ettiğiydi. Yönetmenliğini Stephan Talneau, yapımcılığını Cay Wesnigk'in üstlendiği belgeselin prodüksiyonu ZDF'le ortak gerçekleştirilmiş. Arte ile işbirliği halinde ve Filmförderung Hamburg Schleswig-Holstein'ın desteğiyle ortaya çıkacak olan yapımda Petra Nachtmanova'nın başlarda nispeten yabancısı olduğu saz kültürü ile özellikle İran ve Anadolu coğrafyalarında yakınlaşma sürecine tanık olacağız.
Türkiye'de gazeteci olmak
Kısa bir süre öncesine kadar Türkiye'de gazeteciliğini sürdürüp, mesleğinin prensiplerine olan inancını koruyan Fransalı Jérôme Bastion, özellikle insan hakları odaklı habercilik yapıyordu. Tahmin edilebileceği üzre muhalif tüm gazeteciler gibi devletin hedefi haline geldiği gibi, idealistçe bağlı bulunduğu misyonunu bile sorgular hale geldi. Batı dünyasının doğuya bakış açısını genişletmek için uğraşırken yorgun düştü ve Fransa'ya, en azından şimdilik geri döndü.
Gazetecilik yapmak üzere Türkiye'ye gelen İtalyalı genç bir kadın, Valeria Mazzucchi'nin imzasını taşıyan Dönüş - Retour adlı belgeselde, Jérôme'un yakın dostu Hrant Dink'in öldürülmesinden, Dilek Doğan'ın evine yapılan polis baskınının görüntülerine, son yılların en çarpıcı olaylarına bir kez daha tanıklık edeceğiz.
Gezi direnişi hakkında çekmiş olduğu belgeselle hatırlanan ve gazetecilik ruhunu da layıkıyla yansıtan Reyan Tuvi'nin son belgeseli savaş mağduru bir coğrafyaya odaklanıyor. Suriye ile Türkiye sınırında yaşananlar, Kobane ile sınır arasında kalan bir köy ve bilhassa çatışmalar sonrasında, yaşanan yıkıma rağmen tekrar hayata dönmek için Kobane'de girişilen mücadele insandaki direniş gücünü bir kez daha kanıtlıyor.
Panelde tanıdık simalar
Konuşmacı olarak Londra ARTvoltage'dan Başak Çallıoğlu, Emek Bizim İstanbul Bizim İnisyatifinden Fırat Yücel, Yeni Film Fonundan Zeynep Güzel ve yönetmen Kazım Öz'ün katıldığı panelin moderatörlüğünü DOK Leipzig Türkiye filmleri programının küratörü Özge Calafato yaptı.
Salonda dinleyici olarak bulunanlar arasında Onur Bakır, Hale Güzin Kızılaslan, Cem Kaya, Leyla Toprak, Rüzgâr Buşki, Reyan Tuvi gibi simalar da vardı.
Panelde Emek sinemasının yerine inşa edilen alışveriş merkezindeki sinema salonuna yönelik direniş ruhu kararlılıkla ifade buldu, bir baskı ve sansür mekanizması olarak kayıt tescil belgesinin karşısında olunduğu belirtildi.
Panelde antidemokratik uygulamalarla yönetilen Türkiye'de sanatta özgürlükten bahsetmenin imkansız olduğu bir kez daha teyit edildi, muhalif odakların tasfiyesine yönelik pratiğin hukuk tanımadan sürdürüldüğü hatırlatıldı.
Barış için verilen mücadelede sinemacıların da teşhir edilip, hedef tahtası haline getirildiği ve tehdit edildiği anlatıldı.
Avrupa Birliği'nin ve Almanya'nın Türkiye politikasında keskin değişimler olması gerektiğinin, bireylerin benmerkezci ve oryantalist bakış açısından çok daha pragmatik yaklaşımlara artık kavuşmasının şart olduğu belirtildi.
Bağımsız sinema faaliyetlerinin devam edebilmesi için Türkiye'de devlet desteğinden ümidini kesmiş olan kesimlerin tüm gezegenden demokratik düşünceli kişi ve kurumlarca desteklenmesinin acil zarureti de ifade edildi.
"Çoğunluktan farklı olana tahammülü olmayanların memleketi Türkiye'de özellikle Kürt olmanın zorlukları hepimizce malum. Yılmaz Güney'in yıllarca maruz kaldığı baskı ve sansür, inişli çıkışlı biçimde sonraki yıllarda da devam etti, şu anda da Kürtlere yönelik ayrımcılık ve zulüm had safhaya ulaşmış durumda".
Kazım Öz panelde bulunan bir seyircinin sansürle ilgili sorusuna, 90'lı yıllarda Fotoğraf adlı filminin başına gelen trajikomik bir anekdotla cevap verdi. Dahil edildiği bir festivalin kataloğunda, Öz'ün doğum yeri Dersim olarak yazıldığından seyircilere dağıtılmış olan katalog son anda toplatılmış, Dersim'in üstü çizilerek yerine Tunceli yazıldıktan sonra tekrar dağıtılmış.
Memleketin doğusunda devletin köyleri, kasabaları, şehirleri yerle bir etmeye devam ettiğini, ülkenin yeniden inşasında her yerin bir şantiyeye döndüğünü, insanların topraklarından zorla sökülerek göçe zorlandığını hazır bulunanlarla paylaşan Öz, devletin şu anda toplumun tümüne yönelik bir mühendislik projesine giriştiğini, insanların baştan şekillendirimesi gibi imkânsız bir projeyle uğraştığını belirtti.
Tüm bu konuşmaların Almanya'da ve özellikle mazide koca bir sinagogunu, hatta kentin simgesi halindeki bir kilisesini yerle bir edip tekrar inşa eden Leipzig'de ifade bulması manidardı. (MT/HK)