"Savaş ve çatışma ortamlarının en çok kadınları etkilediği"bir gerçek. PKK lideri Abdullah Öcalan'a yönelik "adaletsizliğin ortadan kaldırılması" ve "uluslararası bir mahkemede yargılanması" talebini imzalayan üç kadın derneği sözcü/temsilcisinin görüşlerine başvurduk.
Barış Anneleri İnisiyatifi'nden Müesser Güneş, bianet'e yaptığı açıklamada, "1996 dan beri barış çalışması yapıyoruz. Barış annelerin çıkışı 30 yıllık bir kirli savaşın sona erdirilmesi içindir. Barış anneleri bu savaşın mağdurları olarak kurulmuştur" dedi.
Bizler, Barış anneleriyiz
Kuruluş amaçları, köyünü, yerini, yurdunu kaybetmiş kadınların, sürgün edilmiş kadınların barışçıl taleplerini duyurmak. Barış anneleri kendilerini "dört bin köyün yakılıp yıkıldığı, binlerce faili meçhul yaşandığı, kendi kültürünü ve dilini kaybetmiş Kürt halkının temsilcisi Kürt anneleri" olarak niteliyor.
"Bizler, tüm bunların yanı sıra evlatlarımızı da kaybetmişiz. Bazı anneler 4-5 evladını kaybetmiştir. Bazılarımız eşini, akrabasını kaybetmiştir, kişiliğini şahsiyetini kaybetmiştir. Bu acılarımızla beraber bizler hep, tarafsız bir şekilde barışı destekledik," diyor Güneş.
"Arap, Rum, Ermeni, Kürt, Türk ayrımı yapmadan, herkesin evladını kendi evladımız gibi gördük. Barış anneleri olarak, Türk annelerinin destekledik, acılarını kendi acımız gördük"
Güneş, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne giriş sürecinde de barış için çözüm yolu yaratmak amacıyla "çalmadık kapı" bırakmadıklarını söyledi.
"Yılda 20 kez meclise, tüm aydınlara gitmişiz. Bize destek vermelerini sağlamak amacıyla yabancı konsolosluklara gitmişiz. Avrupa Parlamentosuna gitmişiz. Yüzlerce Avrupa parlamenterleriyle görüşmüşüz.
" Amacımız hep; Türklerle Kürtlerin arasındaki barışını sağlamaktı.Bize bu yeterli gelmediği için, dünyadaki 150 kadar Sivil Toplum Kuruluşlarına başvurarak, dünyaya açılmışız. Barış anneleri olarak bu barış ağımız halen de devam ediyor".
Barış Anneleri İnisiyatifi Sözcüsü Müesser Güneş'e göre Kürtlerin kişiliğini hiç kimse tanımadı ve gelişmesi için çaba sarf etmedi , bir kişi hariç.
"Kürtlerin kişiliğini tanıyan ve gelişmesi için çaba sarf eden bir kişi vardır. Kürtleri Kürt yapan şahsiyet yapan Abdullah Öcalan'dır.Kürt bölgesinde milyonlarca kişi Öcalan'ın arkasından akın ediyor. Bunu kimse engelleyemez. Bu Kürtlerin gerçeğidir. Kürtler de Öcalan'ı önder seçmiştir. Kürtlerin iradesi şu anda hapishanededir. Avukatlarıyla bağlantısı kesiktir. 1,5 aydır kimseyle görüştürülmemektedir. Diğer taraftan kan da olup oluk akıyor. Hem Kürtlerin, hem de Türklerin cenazesi geliyor".
Akan kanın sebebi, PKK lideri Abdullah Öcalan'a uygulanan tecrittir. Müesser Güneş, TC'ye, Genelkurmay'a, Kürt aydınlarına ve Türk annelerine sesleniyor:
"TC Devletinden ve genelkurmaydan isteğim var, çağrım şudur:
Kürtleri dikkate alsınlar. Operasyonu durdursunlar. İki taraflı bir ateşkes sağlansın. Kürtlerin muhatabı Öcalan'dır. Öcalan'ı muhatap alırlarsa, barış gelişir. Kürt bölgesine Öcalan'sız bir barış gelmeyeceğine inanıyoruz. Milyonlarca kişi Öcalan'ın arkasındadır. Kimse geri adım atmaz, kimsenin de geri adım attırmaya gücü yetmez.
Bir çağrım da Kürt aydınlarına;
"Barış anneleri olarak biz onlardan destek istedik. Hiç karşılık görmedik. Köşelerine çekildiler. Bir yazar-aydın olarak görevlerini yerine getirsinler barışa katkı sunsunlar, barışı sağlasınlar.
Türk annelerine de çağrım var;
Türk annelerine sesleniyorum. Biz onların çocuklarını da kendi çocuklarımız olarak görüp, koruyoruz. Gelsin bize destek versinler. Kürt ve Türk anneleri olarak barışı sağlayalım"
"Tecridin derinleştirilmesi çözümü ortadan kaldırdı"
Kürt kadın hareketinin Kürt mücadelesinin ayrılmaz bir parçası olduğunu söyleyen Demokratik Özgür Kadın Hareketi'nden Evrim Yılmaz, Gündem Gazetesi'ndeki metindeki "Kürtler Adaleti İstiyor" talebine arka çıkıyor.
"Hep adalet istedik. Uzun zamandır adalet mücadelesini yürüttü. Bizler, her alanda antidemokratik uygulamalarla karşılaştık. Gerek dil, kimlik, özgürlük gerekse de cins mücadelesi ve kültür alanlarında. Her alandaki antidemokratik uygulamalara karşı mücadele yürütüldü. Mücadelede sona gelmiş durumdayız"
Bazı karanlık güçler devrede
Yılmaz bianet'e yaptığı açıklamada, "Artık çözüme kavuşulması, somut pratiklere kavuşulması gerekiyor. Uzun zamandır çatışmalı bir ortam vardı. Yer yer buna savaş denildi. Mağdur olan biz Kürtler ve kadınlar oldu. Tüm Türkiye de bu mağduriyeti yaşadı" dedi.
Çözüme dayalı mücadele uluslararası kamuoyu kadar, Türkiye'de de kabul gördü Evrim Yılmaz'a göre. Ancak son operasyonlar, asker ve gerilla cenazelerinin kaygı uyandırdığını söylemeden geçemiyor Yılmaz: "Bazı karanlık güçler, Türkiye'yi eski sürece döndürmek istiyor".
"Türkiye'nin AB'ye girme süreci ve gelişen demokratikleşme böylesine bir umudu doğurdu. Ancak son zamanlardaki gelişmeler, uluslararası gerici taraflar ve AKP hükümetinin tutucu ve statükocu yaklaşımı, bu çözümün önünde engel haline geldi. Bunu daha çok saldırılarla, imha ve inkar politikalarıyla gösterdiler"
Yılmaz: Türk ve Kürtlerin muhatabı Abdullah Öcalan
Demokratik Özgür Kadın Hareketi adına konuşan Yılmaz, Abdullah Öcalan'a uygulanan tecridin derinleştirilmesinin çözüm zeminini ortadan kaldırdığını söyledi:
"Özellikle Kürtler tarafından, en önemli çözüm araçlarından olanaklarından biri olan İmralı sistemi, Kürt halkının lideri üzerindeki tecridin derinleştirilmesi, çözüm zeminini ortadan kaldırmıştır. Bu durum devletin tüm kurumlarını, demokratik güçleri ve kadınları ciddi anlamda kaygılandırıyor. Onun içinde hem yetkili güçlerin, hem de demokratik güçlerin buna bir tavır ve tepki koyması gerekliliğine inanıyoruz. Çağrımız da bu temeldedir. Taraf olarak da, 'Kürt ve Türklerin muhatabı Abdullah Öcalan'dır,diyoruz"
Sorunun çözümündeki anahtar Öcalan'dır
Göç-Der, 1990 yılında, köy boşaltmalarının gündeme gelmesiyle kuruldu. Başkanı Şefika Gürbüz, "Kürtler Adalet İstiyor" ana fikirli metindeki imzacı derneklerin, hep sorun kaynaklı kurulduğuna dikkat çekerken şunları söyledi:
"Kamuoyuna sunarken Kürt sorunu çerçevesinde düşüncelerimizin aktarılması hedeflendi. Kürt sorununun çözümsüz kalması, Kürt sorununun etrafında biriken dernekleri de zor durumda bırakmıştır. 2002 yılına kadar yaptığımız tüm eylem ve etkinliklerde güvenlik güçlerinin müdahalesiyle karşılaştık"
Köye dönüşte sıkıntı var, yaylalar yasaklandı
Gürbüz, "Operasyonlarının başladığını hepimiz biliyoruz, köye dönüşlerde sıkıntılar var. Yaylalar yeniden yasaklandı. Demokratik çerçevede sorunların çözülmesi gerektiğini düşünüyoruz" dedi.
Öcalan'ın Kürt sorununun çözümünde görüşülmesi gereken tek ve birinci muhatap olduğu Gürbüz'ün de işaret ettiği nokta. Öcalan'sız bir çözüm olmadığını düşüncesinde ve Öcalan'ın anahtar rol olduğu kanısında. Ve "Öcalansız çözümün gerçek bir çözüm olmayacağına inanıyoruz. Kürtlerin istediği çözüm Öcalan'ın da istediği bir çözümdür" dedi.
Antidemokratik uygulamalara son verilmeli
bianet'e açıklamada bulunan tüm Kürt kadın derneklerinin sözcülerinin ortak çağrısı, Kürtler üzerindeki antidemokratik uygulamalara son verilmesi, operasyonların bir an önce durdurulmasını ve Öcalan'ın tecridinin kaldırılması, yolunda. "Bu, Türkiye demokrasisinin de önünü açacaktır" dediler.
1999'da başlayan barış sürecinin, 6 yıl çatışmaları durduğunu anımsatan Gürbüz "Göreceli de olsa bu barış sürecinin değerlendirilmesi gerekirken, değerlendirilmedi"diyor ve PKK'deki ayrışmayı da operasyonlara bağlıyor: "Operasyonların başlamasıyla PKK'de de ayrışmalar başladı. Operasyonlar başlamasaydı, bunlar olmazdı. Bu nedenle iki tarafa da seslenmek gerekiyor" (AD/EK)