Üstelik bu cümlenin bir yazı başlığı olması, kendimi daha da kötü hissetmeme sebep oldu.
Kurthan Fişek, 18 Ağustos 1999 tarihli Hürriyet'teki yazısına bu başlığı koyarken körlerin, topalların ne hissedeceğini düşünmedi belli ki...
Yazdığı yazının kime ne hissettireceğini düşünmek zorunda olmasa da, bir yazar kullandığı her kelimenin, her anlamını düşünmek zorunda değil midir?
Yazının yazılmasının üzerinden ne kadar zaman geçtiğini, bu yazıyı yazmaya başlayınca fark ettim.
Yazılmasının üzerinden epey zaman geçmiş olması içimi ferahlatmadı, çünkü hala yazılıyor böyle yazılar.
Bizi aşağılayan atasözü ve deyimler hala yazarların çoğu tarafından kullanılıyor. Üstelik ayrımcılık karşıtı olduğunu söyleyen yazarlar bile yapıyor bunu.
Kurthan Fişek'i hiç tanımayan biri okusa yazısını, kendisinin komünist olduğunu düşündürecek cümleler olması da ayrıca dikkate değer.
"'Ulan komünist!' dedi, 'Komünist olmasaydın, seninle ne güzel anlaşırdık...'
Láfımı tutmayı pek bilmem... 'Keşke bütün faşistler senin gibi olsaydı abi... Ben de seni çok seviyorum...'"
Körün topalı, herkesin tuttuğunu becerdiği bir ülkede yaşıyoruz(****)...
Kör etrafını göremez... Neyi tutarsa onu yapar.
Topal da, tek tek basaraktan kaçarken, kovalayanlardan kaçamaz...
N.B. (nota bene-önemli not): Atasözüdür, görme, duyma, yürüme özürlü bütün dostlarımdan tekrar-tekrar özür diliyorum..."
Yazının sonundaki not için, "Özrü kabahatinden büyük!" diye düşünenler, bir zahmet bu düşünceleriyle ayrımcılık yapıp yapmadıklarını sorabilirler mi acaba kendilerine?
Bir de sakatlara "özürlü" diyenler, böyle diyerek ayrımcılık yapmış olup olmadıklarını sorabilirler mi?
İyi ki, özür cümlesindeki dostlarından biri değilim, benden özür dilememiş oluyor Kurthan Fişek; ve benim gibi milyonlarca kişiden.
Öfkelenip öfkelenip yazıyorum.
Yazmak öfkemin kıvamını azaltıyor bazen ama öfkemi yok etmiyor.
Ayrımcılığa karşı yeterince mücadele edemiyoruz belki.
Ayrımcılık yapanların da yaptığı yanına kalıyor.
Türkiye'nin imzaladığı uluslararası sözleşmelere göre suç olmasına rağmen, bildiğim kadarıyla kimse ayrımcılık yaptığı için cezalandırılmadı Türkiye'de.
Birileri cezalandırılsa, belki insanlar başlangıçta cezadan korktuğu için olsa da, zaman içinde ayrımcılık yapmamayı öğrenirler.
Böyle düşünerek karar verdim: Suç duyurusu yapacağım Kurthan Fişek hakkında.
Geçenlerde Diyarbakır'da bir evde 2 kişinin öldürüldüğü bir operasyondan sonra Valilik açıklamasını da hatırlattı bana Kurthan Fişek'in özrü.
Valiliğin açıklaması şöyle: "Hücre evinde bulunan şahıslara uzun süre Kürtçe ve Türkçe olarak megafonla 'teslim ol' çağrısında bulunuldu." (NG/NM)