Çağrıcıların bu zenginliği salona yansımadı. Kimi konuşmacılar gelmedi. Kimi konuşmacıların tabanı yoktu. Elbette konuk sayısı sınırlıydı ama insan bir-iki işçi temsilcisi filan görmek istiyor yine de. Ayrıca, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ile Adalet ve Kalkınma Partisinden (AKP) ve Avrupa Birliğinin (AB) yolu Diyarbakırdan geçer diyen Anavatan Partisinden (ANAP) de kimse yoktu.
Yine de bu genişlikte bir çerçevenin Kürt sorununun demokratik çözümü için bir araya gelmesi ve bunu dillendirmesi çok önemli. İş, bunu nasıl gerçekleştireceğimize kalıyor.
Öte yandan örneğin Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İŞ) Başkanı Salim Uslunun yer aldığı düzenleme komitesinin hazırladığı kapanış konuşmasında da sorunun demokratik çözümüne dikkat çekmesi ve gündemdeki pişmanlık yasasını eleştirmesi konferansın önemli sonuçlarından biri oldu.
İlk gün ve ikinci gün
Konferansı ilk gün ve ikinci gün diye değerlendirmek doğru olur. Katılımcılar, basının ilgisi ve konuşmaların içeriği açısından iki gün arasında önemli farklar vardı. İlk gün Mehmet Bekaroğlundan Mehmet Altana Osman Kavalaya kadar farklı çevrelerden kişiler konferansta bulunurken, bu konuklar ikinci gün yoktular. Yeri gelmişken belirteyim, ünlü ve meşgul konuklar arasında hem en iyi hazırlıkla gelen, hem de iki gün boyunca her bir konuşmayı büyük dikkatle izleyen Baskın Orandı.
Konferansın ufak çatışmaların başladığı, daha büyüklerine de gebe olduğu, kritik diyebileceğimiz bir dönemde yapılması çok önemliydi. Ama ilk günkü konuşmalarda bu durum hemen hemen hiç dile getirilmedi. Konuk konuşmacı olarak söz alan Veysi Sarısözenin konuşması bu açıdan önemliydi.
İlk gün ile ikinci günün havası ve konuşmalar çok farklıydı. İlk gün sadece bir konuşmacı, bir de konuk konuşmacı KADEKten söz ederken, ikinci gün hem konuşmacılar hem de forum bölümünde söz alanlar KADEKten ve taleplerinden söz ettiler.
Kadın da yok, Kürt de
İlk gün konuşmacılar Kürt de değildi, kadın da. Aralara serpiştirilmiş birkaç Kürt de kimlik, hukuk, kültür gibi şeylerden söz edecek bir çerçevede seçildiği için, bugünün somut taleplerini dile getirmekten uzaktılar. Kendi alanları nedeniyle orada bulunan iki konuşmacı kadından da, elbette bugün kadınların sürdürdüğü mücadeleyi yansıtmaları beklenemezdi.
Kürt sorununun önemi konusunda bütün konuşmacılar ve konuk konuşmacılar birleştiği halde, bugünün somut talepleri etrafında birleşmeyi, klasik deyimle taşın altına elini sokmayı göze alan çevre sayısı çok azdı.
Partili sosyalistlerin dışında sosyalist sol temsilcisi olarak sadece iki konuk konuşmacı vardı. Ezilenlerin Sosyalist Platformu ve Haklar ve Özgürlükler Cephesi çevresinden iki konuşmacının, somut talepler için mücadeleye hazır oldukları anlaşıldı. Öte yandan Kürt özgürlük hareketine karşı yapıcı bir tutum takınmaları dikkat çekiciydi.
ÖDP Genel Başkanı Hayri Kozanoğlunun yaptığı konuşma ve bu konuşmada KADEK Genel Başkanı Öcalanın kimi taleplerinden söz etmesi önemliydi. Her ne kadar daha sonra partili arkadaşları Kozanoğlundan farklı bir tablo çizseler de, Kozanoğlunun konuşması özellikle Kürtler arasında heyecan yarattı.
HAK-İŞ Genel Başkanı Salim Uslunun konferansın düzenleyicilerinden olması da, oturum yönetmesi de çok önemliydi ve konuşması da dikkat çekiciydi. Zincirleme kaza benzetmesi yaparak Kürt sorununun emeğin sorunlarını nasıl etkilediğini söyledi. Ama biliyoruz ki, konferansı düzenleyen kurum başkanları sözlerini tabanlarıyla yeterince paylaşamıyorlar.
Demokratik Halk Partisi (DEHAP) Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ve Özgür Parti Genel Başkanı Ahmet Turan Demirin serinkanlı ve çözüme yönelik konuşmaları umarım ilgili her kesim tarafından dikkate alınır. (FK/BB)