Beş Kürt kurumu yaptıkları ortak basın açıklaması ile Diyarbakır ziyaretini sürdüren Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün gelenekselleşmiş ret ve inkar politikasının aşılmasında, soruna çağdaş çözümlerin bulunmasında, barışçıl demokratik zeminlerin oluşturulmasında ön açıcı bir rol oynamasını istedi.
"Son Milli Güvenlik Kurulu bildirisinde ifadesini bulan tekçi statükocu anlayışın çözümsüzlükte ısrar olduğunu" vurgulayan kurumlar, Kürt kimliğinin kabul edildiği, anadilde eğitim hakkının tanındığı çağdaş bir anayasa yapılması talebini tekrarladı.
Çözüm için toplumun tüm kesimlerinin görüşlerini özgürce açıklayabilmesinin önemini vurgulayan kurumlar, "Bizler Kürt sorununun adil ve demokratik çözümüne yönelik en uç önerilerin bile tartışılabileceği bir ortamın yaratılmasını talep ediyoruz" dediler.
"Irkçı ve şoven bir tutum ancak şiddet yanlılarını sevindirir"
Hak ve Özgürlükler Partisi (HAK-PAR) İl Başkanı Arif Sevinç, Katılımcı Demokrasi Partisi (KADEP) İl Başkanı Civanroj Ceyhan, Kürt Devrimci Demokratlar Hareketi Sözcüsü A. Halim İpek, Dicle Fırat Diyalog Grubu Sözcüsü Muhittin Batmanlı ve Demokrat Kürtlerin Arayışı (Lêgerîn) Sözcüsü Tahsin Sever, yaptıkları ortak açıklamada şu ifadelere yer verdi:
"Şiddete dayalı politikalar yerine diyaloga, hoşgörüye ve karşılıklı anlayışa dayalı bir politikayı öne çıkarmak, barışçıl demokratik kanalları açmak bugünkü siyasetçilerin önceliği olmalıdır.
Mevcut politik ve idari yapı, sorunları çözmek bir yana çözümsüzlük üzerine kuruludur. Bu yapının değişmesi ve evrensel hukuk normlarına göre yeniden düzenlenmesi, dünyada ve bölgedeki değişim sürecinin de bir gereğidir.
Bugün değişim talebi giderek daha fazla hissedilmekte, dillendirilmektedir. Bütün mağdur kesimler gibi Kürtler de eski statüyü kabul etmemekte, değişim istemekte ve çözüm önerilerini sunmaktadır.
Çözüm önerilerine karşı yasakçı ve baskıcı bir yaklaşım çağdaş bir tutum değildir.
Sorunun muhatabı Kürt halkıdır. Farklı politik yapı ve kurumların ve şahsiyetlerin çözüm önerilerini ortaya koymasından daha doğal ne olabilir?
Anadilde eğitim talebi gibi tamamen insani bir talep karşısında bile 'bölünme' fobisi ile ırkçı şoven bir tutumla fırtınalar estirmek, taleplerin aklıselimle tartışılmasının önünü almak ancak, şiddet yanlılarını, statükocuları sevindirir.
Türkiye bu sorunu çözmek istiyorsa Birleşmiş Milletler Örgütü'nün, Avrupa Birliği'nin, Avrupa Güvenlik Konseyi'nin ve diğer uluslar arası kurum ve süreçlerin barış, demokrasi, istikrar, birlikte yaşama ve halkların hakkı gibi konularda oluşturdukları normları yol gösterici olarak değerlendirmeli, benzer sorunları yaşayan ülkelerin çözümlerini referans almalıdır." (BB)