Dünya dillerinin üçte birini ve çeşitli konuşma ve yazma sistemlerini barındıran bir kıta, insafsız küreselleşmeye yeniliyor. Bu etnik dilbilimcilerin Asya için tuttuğu yas.
Tayland'daki Chiang Mai Üniversitesi Güneydoğu Asya tarihi öğretim görevlisi Rujaya Abhakorn "Küreselleşme Güneydoğu Asya'ya dil becerileri kazandırdı, fakat farklı dillerde değil, yalnızca bir dilde, o da küreselleşme çağında başarının anahtarı olarak görülen İngilizce," diyor.
Küreselleşmenin dili: İngilizce
Bu gerçekten doğru, sömürgeci İngiliz İmparatorluğuna hizmet eden ve şimdi bilgi, ekonomi ve İnternet'i yönlendiren İngilizce, zalim bir kral gibi tüm açgözlülüğüyle kültür ve gelenekleri yok ediyor.
Avustralya Ulusal Dil ve Edebiyat Enstitüsü yöneticisi Profesör Joseph Lo Bianco "Verimlilik, gelişme, büyüme ve beşeri sermaye; farklılığa müsamaha göstermiyor. Küreselleşmiş modernleşme, bilginin mekan kültür ve dil farklılıklarını tanıyarak verilmesini gerektiriyor" diyor.
Abhakorn ve Lo Bianco, bu ay Singapur Ulusal Üniversitesi'nin Asya Araştırma Enstitüsünün gerçekleştirdiği "Asya'daki dil eğilimleri" konulu konferansın katılımcılarıydı. Tartışma, Asya'daki küreselleşme çeşitleri ve ana bir dili olan ekonominin diğer dilleri tehdit edip etmediği üzerine odaklandı.
Genel olarak katılımcılar, dilin oluşturduğu tehlikenin en ciddi olarak, fiilen tüm ekonomik sektörleri kapsayan ve bölgesel küreselleşmenin en gelişmiş olduğu yerlerde görüldüğüne dikkat çektiler.
Böyle bir durum karşısında, Endonezya'nın kuzeyindeki Kalimatan bölgesindeki "Hovongan" ve Attapeu'nun güneyindeki Laos bölgesindeki "Sou" gibi dillerin geleceği tehlikede görünüyor. Hesaplamalara göre, yaklaşık bin kişinin kullandığı bu iki dil, Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tanımına göre "yok olma tehlikesi altındaki" diller sınıfına giriyor.
Cakarta'daki "Tempo" gazetesinin kurucu editörü Goenawan Muhammed konferansta okuduğu metninde "Dilimiz yok oluyor, şeklini, kokusunu, rengini ve formunu yitirdi, yaşamı renklendiren gürültü ve şamatası kaybetti," diyor.
Hatta dillerin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olmadığı yerlerde bile, bu dillerle İngilizce arasında karşılaştırma yapılıyor.
Hindistan'daki Hindistan Dilleri Merkezi yöneticisi Dr. Udaya Narayan ülkenin çeşitlilik politikasını ve dilbilimsel siyasetini araştırdı.
Singh, "Hintlilerin yüzde sekseninin bir yada birden fazla Hint dili konuşuyor olmasına ve Hintçe'nin yaklaşık olarak yüzde altmış tarafından anlaşılmasına rağmen, uzun bir yazınsal tarihi, dilbilgisi geleneği ve zengin bir mirası olan bir çok farklı dil hala mevcut ve tüm modern iletişim araçlarında kullanılıyor," diyor.
IPS'e yaptığı açıklamada Singh "Hindistan'da bir çok dilin kullanılması sadece ekonomik nedenlerden değil, aynı zamanda çatışmalardan kaynaklanıyor," diyor.
Hindistan'ın resmi dili Hintçe. Fakat Singh "Hintçe konuşulmasını destekleyen ve İngilizce'nin kullanılmasına karşı çıkanlar ve bölgesel dilleri destekleyip İngilizce'yi Hint ülkeleri arasında alternatif bir bağ olarak görenler arasında her zaman gizli bir mücadele olduğu gibi açık bir düşmanlık var," açıklamasını yapıyor.
Küreselleşme, "McDonaldisation" olarak adlandırılan kültürün Hollywood filmleri, Amerikan oyuncakları, fast food ve pop müzik gibi kültürel ürünler aracılığıyla toplumlara yerleşmesini sağladı.
"Dilbilimsel olarak kayıp en çok Asya'da yaşanacak"
Asya Araştırma Enstitüsü yöneticisi Anthony Reid, medyanın günümüzde potansiyel küreselleşme güçlerinden biri olmasına rağmen, eskiden radyo ve ucuz teyplerin Endonezya, Doğu Malezya, Filipinler, Burma ve Hindistan'ın ulusal olmayan dil topluluklarına yardım ederek faydalı olduğundan bahsetti.
Reid "Yazılı ifade yok olurken, radyo ve teypler dilin sözlü ifadesinin standartlaşmasını ve güçlenmesini sağladılar. Diaspora'da tenha bölgelerde yaşayan insanlar dahi taşınabilir kasetçalarlar ve birkaç kasetle kendi müzik kültürleriyle temaslarını sürdürdüler," diyor.
Yeni haberleşme sistemlerinin, yerel kabile dillerini ekolojik devamlılığa ve bu dilleri insan hakları çerçevesinde politik olarak tanıyacak süreçlere uzanacağı yorumunu yapan Bianco "90'larda dünyanın dilbilimsel mirasının kaybı büyük bir oranda Asya'da gerçekleşti," diyor.
Bitki ve hayvan türleri gibi, yok olma tehlikesinde olan diller de küçük bölgelerde sınırlı. Biyolojik farklılığı olan ülkelerin yüzde sekseni aynı zamanda en çok sayıda yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan dilleri barındırıyor.
Bu dilleri koruma ihtiyacı hiçbir zaman daha acil olmamış. Oysa dünyadaki yok olma tehlikesi altında olan bitki ve hayvan türlerinin çoğu yalnızca dilleri de yok olmakta olan belli insanlar tarafından biliniyor.
Singapur Ulusal Üniversitesi Profesörü Chua Beng Huat araştırmalarında "Yine de paralel küreselleşmeler var. İnsan, kendini küreselleştiren endüstrinin bilinçli çabasını görebiliyor. Çin ağırlıklı nüfusu nedeniyle Singapur'un kültürel olarak yerleştirildiği Doğu Asya'da batılılaşma/Amerikanlaşma fikrine karşı çıkılıyor.
Chua, Japon pop müziği veya Kore dizileri meraklıları bunları izlemenin Holywood'u izlemekten daha kolay olduğunu söylüyorlar: "Belki beyaz olamazsın ama kendini Singapur'dan Tayvan'a götürebilirsin, baskın dil İngilizce değil, nerede montaj yapıldığına göre değişen faklı bir Çince. Bu programlar gerçekten küreselleşmeye karşı milliyetçi bir tepki mi?
Singapur Ulusal Üniversitesi Doçenti Anne Pakir " Küreselleşmeye verilen geleneksel tepkilerden biri İngilizce'nin "glocal" olması, yani küreselleşirken yerel kökleri muhafaza etmek. Pakir "glocal" İngilizce'nin uluslararası statüde olan fakat aynı zamanda yerel kimliği ifade eden bir dil olduğunu söylüyor.
Şimdiden Asyalılar İngilizce'yi herkesten fazla kullanıyor ve Asya İngilizcesi çeşitleri her yıl artıyor. Bunu bir işgal, yıkıcı bir güç olarak görmeye devam edenler "Dilin senin kaplanındır," diyen eski bir Malezya sözüyle teselli olabilirler.(PT)
* IPS'den çeviren Pınar Tokur, ara başlık ve vurgular bianet'e aittir.