Çağlayan'ın başında olduğu bakanlığın sorumluluğundaki standın organizasyonu, geçtiğimiz yıl olduğu gibi, bu yıl da TÜYAP (Tüm Fuarcılık Yapım A.Ş.) tarafından üstlendi. Daha önceki yıllarda ise bir süre bu işi Türkiye Yayıncılar Birliği (TYB) yürütmüştü.
Fuarın ilk günü Türkiye Ulusal Katılım standında düzenlenen açılış kokteyline katılan Kültür Bakanı, standı beğenmediğini açıklamış ve diğer ülkelerin standlarını örnek göstererek, "utandım" demişti.
"Acemi ve bilgisiz bakan"
Ancak, Çağlayan'ın eleştirilerine karşı çıkan TÜYAP yöneticileri, zayıf katılımın sorumlusunun bizzat Kültür Bakanlığı olduğunu ileri sürüyorlar.
Bakan'ın sözlerine çok şaşırdığını açıklayan TÜYAP Genel Koordinatörü Deniz Kavukçuoğlu, "Herhalde ilk kez bir kitap fuarına geliyor. Sözlerini bilgisizliğine ve acemiliğine veriyorum" dedi.
Türkiye Ulusal Katılım standında TÜYAP ve Kültür Bakanlığı görevlilerinin büyük bir gayretle çalıştıklarını söyleyen Kavukçuoğlu, Kültür Bakanlığı'nın bütçelerini kıstığını ve eksiklik olarak görülen her şeyin bu durumdan kaynaklandığını açıkladı.
Yaşar Kemal ve Orhan Pamuk
TÜYAP sorumluları ve düzenlenen programlara katılmak üzere fuarda bulunan yazar ve yayıncılar tarafından "haksız" ve "ağır" bulunan bu eleştirilere hak verenler de var.
Bu kesim, özellikle "20. Yüzyılda Yabancı Dillere Çevrilmiş Türk Yazarları" ve "20. Yüzyılda Almanca'ya Çevrilmiş Türk Yazarları" başlıklı dizinlerin çok zayıf olduğu görüşünde birleşiyor, eserleri birçok dile çevrilen Yaşar Kemal ve Orhan Pamuk gibi tanınmış yazarlara programda yer verilmemesini eleştiriyorlar.
"Oraya büyük para yatırılıyor"
Bu konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz Türkiye Yayıncılar Birliği Genel Sekreteri Metin Celal da eleştirilere hak vererek şöyle konuştu:
* Bakan bence son derece haklı. Oraya büyük bir para yatırılıyor. Ve sonuç itibarıyla orada gördüğümüz ülke standı, hem genel görünüm olarak, hem de işlevsel olarak bizi memnun edecek bir durumda değil.
* Burada yapılan iş, ülkemizin kültürel değerlerini, esas olarak tabii ki edebiyatını, yazarlarını, yayıncılar aracılığıyla tanıtmaktır. Oradaki organizasyonu bir fuarcılık firması yaptığı için bunların bilinebileceğini ummuyoruz.
* Yapabilecekleri bu kadar. Onu yapmaya çalışmışlar. Kötü niyetliler demiyorum, iyi niyetliler. Ama bakan burada haklı. Türkiye'ye düşen, diğer ülkelerin yaptığını incelemek.
* Bakan Hırvatistan'ı örnek veriyor. Gidip bakmak lazım ne yapıyorlar. Geçen sene Yunanlılar çok güzel çalıştılar, hala çalışıyorlar. Onlardan örnek alıp yapmak lazım. Biz de yıllardır zaten bunu öneriyoruz. Buraya gelip para harcıyorsak, o paranın değerini verecek şekilde harcayalım."
"İki başlı görünüm"
Fuar organizasyonunun daha önceki yıllarda, bir süre TYB'ye verilmişti. Geçtiğimiz yıl, bu iş TÜYAP'a verilerek, TYB devre dışı bırakılmıştı.
Celal, durumu, " İstemihan Talay döneminde, 'Biz yapmak istiyoruz' dediler. TÜYAP'la yapmaya başladılar. Hangi gerekçe var bilemiyoruz. Basında da birtakım şeyler okuduk, umuyoruz o okuduğumuz şeyler doğru değildir" sözleriyle açıklıyor.
"Geçen yıl, TYB'nin kendi standıyla fuara katılımı da bakanlığın cevabının gecikmesinden kaynaklandı, biz de standla ilgili anlaşmaları yaptığımız için, bağımsız olarak katılmak zorunda kaldık. "
Celal, "Ama o görünüm de iyi değildi. İki başlı bir görünüm... Sonuçta iki tane Türkiye standı oluyor. Bu yıl da beklemeyi tercih ettik. 'Bakalım ne olacak?' diye. İşte ne olduğunu da gördük" derken, TYB'nin gelecek yıllarda Türkiye standının organizasyonunu üstlenmeye aday olduğunu belirtiyor.
"O bizim arzumuz. Bir atasözümüz vardı. "İş bilenin, kılıç kuşanın". Burası yayıncıların fuarı, yayıncıların yaptığı bir girişim olması lazım. Zaten bu fuarda ülkesinin kültür bakanlığının temsil edildiği tek stand da bizimki. Bunu da düşünsünler."
Misafir ülke sorunu
Öte yandan fuar müdürünün Türkiye ve Çin gibi problemli ülkelerin de önümüzdeki yıllarda "misafir ülke" olarak katılabileceğine dair açıklamasının değerlendirilmesi gerektiği belirtiliyor.
Türkiye'deki AB süreci kapsamındaki yasal değişiklikleri ilgiyle izlediği belli olan fuar yönetimi, misafir ülke programının hazırlanmasına politik muhalefetin de katılması şart koşuyor.
Bu talep, mali sorunlar yüzünden insan hakları, düşünce ve yayın özgürlüğü alanlarındaki engellerin geçmiştekinden daha esnek ele alındığı eleştirilerine de yanıt olarak görülüyor.
Öte yandan Türkiye'nin neden misafir ülke olamadığı sorusuna yanıt aranan bir ankete göre, bu konudaki olumsuz durumdan devlet ve kültür-sanat çevreleri eşit oranda sorumlu.
İstanbul Bilgi Üniversitesi'nce yapılan ankete katılanların yüzde 36'sı "Türkiye Frankfurt Kitap Fuarı'nda neden konuk ülke olamıyor?" sorusuna "Kültür-sanat çevlerinin bu konudaki ilgisizliği" yanıtını vermiş.
"Misafir Ülke" anketlerde
"Devletin bu konuda yayıncılara gerekli yardımı yapmaması" tezini doğru bulanların oranı da yüzde 36. Diğer yanıtlar da şöyle:
* Türkçe'nin evrensel yayıncılık dili olarak kabul görmemesi: yüzde 8
* Konuk ülke olmak için başvurunun zamanında yapılmaması: yüzde 4
* Hepsi: yüzde 16
Türkiye'nin bu alanda geçmişte büyük bir fırsat kaçırdığını açıklayan TYB Genel Sekreteri Metin Celal'in açıklamasına bakılırsa, ankete katılanların sadece yüzde 4'ü tam olarak haklı. Şöyle diyor Celal:
"Devletimiz üç yıl önce cevap vermiş olsaydı, bugün burada Litvanya yerine Türkiye misafir ülke olacaktı. Orada Frankfurt Kitap Fuarı yönetiminin hiç kusuru yok. Bizim kusurumuz var. 1,5 yıl devlet cevap vermedi ve biz burada konuk ülke olamadık." (GK/NM)