Üç buçuk yıl boyunca aradığı oğlunu, yeniden görme umudunu, sonunda onu "Gölcük 17 Ağustos Kimsesizler Mezarlığı"nda bulup tükettiğinden beri böyle hissettiğini anlatıyor kendisi de deprem enkazından 16 saat sonra çıkarılan Cebeci.
Emine hanım "Gölcük Engelliler Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği"nin kurucularından, "Kocaeli Özürlüler Meclisi"nin de Başkanı. Deprem öncesinde de engellilere yardımı borç bilirmiş ama depremden sonra, sağ fakat sakat kalanların hayata tutunmasına adamış yaşamını.
17 Ağustos depreminin yıldönümünde aradığımda mezarlık dönüşü yakalıyorum onu.
Bir annenin yok olan umudu
"Canlı olarak hastaneye götürüldüğünü biliyorum... 20 yaşında bir adam nasıl kaybolur?" diye anlatmaya başlıyor.
Ama olmuş işte... Oğul Serdar'ın (Yapıcı) hastaneye götürülmesine tanık olanlar, onun Gülhane Askeri Tıp Akademisi'ne (GATA) götürülürken bilincinin açık olduğunu, annesini sorduğunu söylüyorlar.
Sonra Serdar'ın izine rastlanmıyor. Gölcük Askeri Hastanesi'nin "bize üç günün hesabını sormayın. Biz o günlerde kimi nereye yolladık bilmiyoruz, kayıt tutmadık" dediği söyleniyor. Askeri kayıtlardan, o günlere dair elde edilebilen tek bilgi, ölenlerden yalnızca 18'inin kimliğinin bilinmediği ve onların da kimsesizler mezarlığına gömüldüğü yolunda.
Eşini de depremden 9 yıl önce trafik kazasında yitirdi
Emine hanım umutla aradığı oğlunu 3,5 yıl sonra bir kimsesiz mezarında bulduğunda, aslında onu hayata sarılı tutan kişisel umutlarını da yitirmiş. Umudunun, oğlu Serdar'ı aile mezarlığına kaldırdığı gün sona erdiğini söylüyor: "Artık kendim için yapacak bir şeyim kalmamıştı."
Eşini depremden dokuz yıl önce bir trafik kazasında yitirmesinin ardından Emine hanım için oğlu Serdar yaşama tutunduğu tek dal olmuş.
"11 yaşındaydı oğlum babasını yitirdiğinde. Bir tuhafiye dükkânım vardı. Oradan gelen gelirle yaşayıp gidiyorduk. Ta ki 17 Ağustos'a kadar" diyor. 40'lı yaşları sürerken trafik kazasında kocasını, Gölcük depreminde de oğlunu yitiren Emine hanım bugün 50 yaşlarında.
Depremden önceki Emine ve sonrası
Milattan Önce ya da Milattan Sonra dercesine ayırıyor Emine Cebeci 17 Ağustos öncesi ve sonrasını. 17 Ağustos'un üzerinden hiç yedi yıl geçmemiş, sanki deprem şu an olmuşçasına bezgin, bitkin ve üzüntülü sesiyle konuşuyor.
"O geceyle bugünkü Emine arasında uçurumlar var. Hem de ufak tefek değil, kocaman uçurumlar. 17 Ağustos'ta, depremden bir dakika önce hayat dolu, umutları olan, çocuklarını evlendirmeye heves eden bir anne vardı. Bugün bu umutlarını yitirmiş, şu an kendisi için değil başkalarına yararlı olabilmek için çalışan bir anne var."
Kendisi gibi acıyla yoğrulmuş diğer anne, baba, evlatlar gibi yaşama tutunmaya çalışıyor. Gölcük Engelliler Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği'nin kuruluşuna katılıyor: "Onlarla tutunuyorum hayata. Annesini evladını yitirmişler için bir şeyler yapmaya, sakat kalmışların acısını dindirmeye, onlara umut aşılamaya çalışıyorum."
Yaşama tutunmak
"17 Ağustos'u Gölcük her yerden farklı yaşadı" diyor Emine Cebeci. "Gölcük ağır yaralar verdi. Yok olmuş bir şehrin içinden canlı çıktık. Geride kalanların bir çoğu sakat kaldı. Büyük bir felaket yaşadık. Bu yaşadıklarımızdan sonra hayata tutunmak kolay değildi. Küllerimizden yeniden doğduk, şimdi de mücadelesini veriyoruz."
"20 yaşında evladını toprağa veriyorsun, kocanı, karını, evladını. Kolay mı?" diye soruyor. Serdar'ını anlatıyor kelimeler gırtlağında boğum boğum düğümlense de. "Bizimki sıradan bir anne evlat ilişkisi değildi. Biz arkadaştık. Her şeyi paylaşan, konuşan anne oğulduk" diyor.
Sonra 1999'un 17 Ağustos gecesi gelip çatıyor ve tüm umutlar, beklentiler Gölcük gibi yerle bir oluyor. "Kalan sağlar bizimdir. Sakat da olsalar bizimdir" diyor Emine hanım.
Tekerlekli sandalye mahkumu depremzedeler
17 Ağustos öncesi iki ayağı üstünde duranların, 17 Ağustos sonrası yaşama nasıl küstüğünü anlatıyor Emine hanım.
"Bir Nagehan var" diyor. "Onun mücadelesi çok zor oldu. Babasıyla depremden sağ çıkmıştı ama annesini kaybetmişti. Tekerlekli sandalyeye bağlı kalınca sorunlarını, dertlerini anlatacak kimsesi kalmamıştı.
"Baba var ama ne kadar annenin yerini tutabilir ki? Yaşama küsmüştü. Onunla yolum kesişti. Derneği kurduktan sonra onun küskünlüğünü gidermek için çalıştım. Şimdi engellilerin umuduyla ayakta duruyorum."
Emine hanım aynı zamanda "Kocaeli Özürlüler Meclisi Başkanlığı"nı yapıyor. Aramayla geçen 3,5 yıldan ve deprem acılarıyla yoğrulmuş yedi uzun mücadele günlerinden sonra "Yalnızca onlar için mücadelem sürüyor. Kendim için düşündüğüm bir şey kalmadı" diye konuşuyor.
"Kadınlar boş boş oturmayın!"
17 Ağustos öncesi, deprem öncesi yaşamını "Engelliler derneğinde değildim, ama görme engellilerinin yanındaydım," diye anlatıyor Emine Cebeci.
"Esnaflık yapıyordum. Gün gelir dükkânımı kapatıp ihtiyacı olana koşardım. Mücadeleciydim" diye konuşuyor."
Kadınlara sesleniyor Cebeci: "Evde boş boş oturmayın istiyorum. Birileri için çalışın. Bir sivil toplum kuruluşunda, bir kadın örgütünde ya da insanlara yardım edeceğiniz yerlerde çalışın.
"Birilerinin elinden tutun. Sokakta olanları, acıları ve sorunları olanları evden, televizyon izler gibi izlemeyin. Bir gün sizin de yardıma ihtiyacınız olduğunda o insanları yanınızda bulursunuz. Sakın unutmayın."
Emine hanım 20 yaşındaki gencecik oğlunu toprağa vermesine rağmen "Ben yaşıyorsam, yapıyorsam, yardım ediyorsam sizler neden yapmayasınız. Eğer bir şeyler yapmasaydım kendime bile yardımım olmazdı" diye sesleniyor kadınlara. (AD/EÖ)