Hakikat Adalet ve Hafıza Merkezi, 2015-2021 tarihleri arasında hak savunucularına yönelik saldırıları içeren raporunu dün (10 Mayıs Salı) Postane İstanbul’da kamuoyu ile paylaştı.
Raporun sunumun ardından düzenlenen panelde hak savunucuları raporun bulgularını ve sivil alanın daraltılması üzerine değerlendirmelerini paylaştı.
TIKLAYIN - “Silahımız yok, savunmaya çalıştığımız haklarımız var”
Hak savunucuları ve hukukçuların bir araya geleceği panelde 6 yıl içinde sivil toplumun maruz kaldığı yargısal ve idari tacizlerin yanı sıra medyada yer alan karalama kampanyalarına, hak savunucularına yönelik yaşanan hak ihlallerine, sivil alanın daraltılması veya daraltılmasına dönük hazırlanan yasal düzenlemelere de yer verildi.
Keskin: Polis dışında silah görmedim
İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, raporun kapsadığı 6 yıllık incelemeler ek olarak bugün daraltılan sivil alana dair değerlendirmelerini gazete ile olan dayanışmasından dolayı “silahlı örgüte üye olmak” iddiasıyla ceza aldığını söyledi. Keskin şöyle dedi:
“Ömrümde polis silahı dışında silah görmedim. Ve şu anda silahlı örgüt üyesi sayılıyorum. Yılları bulan cezalar verildi. Ancak buna rağmen hiçbir yere gitmeyeceğim. Çünkü bizim gitmemizi istiyorlar. Cezaevine hiçbirimiz girmeyelim ama bizi bununla korkutuyorlar. Birinin de bunu göze alması lazım. Başka çaremiz yok” diye konuştu.
"Ayrıca salt AKP’ye karşıtlığı üzerinden yapılana muhalefetin bizi doğru bir yere götürmeyeceğine inananlardanım. Bize devleti unutturdular. Bir sol parti lideri, çıkıp şunu diyebiliyor; 20 yıllık AKP iktidarını yıkacağız ve eski güzel günlerimize döneceğiz. O eski günler bizim için hiç güzel değildi. O nedenle iktidar ve muhalefet birbirine benziyor. Bu nedenle birçok şeye cevap veremiyorsun.”
Kronoloji
Hafıza Merkezi, sivil alanın nasıl daraldığına dair çerçeveyi raporun özellikle ilk ve ikinci bölümünde yer alan analizlerdeki kronoloji ile çiziyor.
2013'te gerçekleşen Gezi Parkı Protestoları; “Sivil alanı daralma eğiliminin Türkiye’de etkilerini göstermeye başladığı zaman Gezi protestolarına kadar götürülebilir. Polisin barışçıl göstericilere karşı aşırı güç kullanması, sivil alandaki hareketi sahasını sınırlandırıcı bir yaklaşım benimsendiğinin ilk sinyallerini vermişti.”
Mart 2015- İç Güvenlik Paketi olarak bilinen tasarının yasalaşması; “Yasa, kolluğun yetkileri ciddi anlamda genişleterek oplumda herkesi “makul şüpheli” haline getirdiği gibi, barışçıl gösteri hakkının önüne de engeller koydu. Nitekim daha sonraki tarihlerde, yıllardır İstanbul İstiklal Caddesi’nde düzenlenen 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü, LGBTİ+ Onur Yürüyüşü ve Cumaresi Anneleri/İnsanları’nın Galatasaray Meydanı’ndaki ourma eylemleri, ser polis müdahaleleri ile engellenmeye başlandı.”
5 Haziran 2015: Diyarbakır’da ’e HDP’nin seçim mitinginde bombalı saldırı düzenlenmesi.
7 Haziran 2015 seçimleri: “AKP yüzde 40,8 oy alarak iktidara geldiği 2002 yılından beri ilk kez TBMM’inde sahip olduğu çoğunluğu kaybetti. HDP ise tarihinin en yüksek oy oranı olan yüzde 13,1 ile TBMM’ ye 80 milletvekili sokmayı başardı.”
17 Temmuz 2015: “Çözüm süreci Cumhurbaşkanının, AKP ve HDP’ lilerin katılımıyla 28 Şubat 2015 tarihinde açıklanan Dolmabahçe Mutabakatı’nı tanımadığını açıklamasıyla sona erdi.”
Bombalı saldırılar: “Seçimlerin ardından 20 Temmuz 2015’eki Suruç kaliamında ve 10 Ekim 2015’eki Ankara Katliamı’nda olmak üzere çeşili yerlerde tekrarlanarak Türkiye’yi bir şiddet dalgasına sürükledi.”
1 Kasım 2015: “Birçok kişinin hayatını kaybettiği ve yaralandığı bu dehşet dolu ayların ardından seçimler yenilendi ve AKP tek başına iktidara geçti.”
Sokağa çıkma yasakları: 2015-2016 yılları arasında Güneydoğu’ da toplam 11 il ve en az 45 ilçede ilan edilen sokağa çıkma yasakları ve yürütülen polis/asker operasyonları sırasında sivil alanağır saldırıya uğradı.
15 Temmuz 2016: “Yaşanan darbe girişimi ve hemen akabinde OHAL ilan edilmesi.”
20 Mayıs 2016: “Haklarında fezleke hazırlanmış milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin anayasa değişikliği teklifi TBMM’de 376 oyla kabul edildi. Özellikle HDP’li milletvekillerini etkileyen dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin bu değişiklik sonrası aralarında HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın da bulunduğu birçok kişi hakkında dava açıldı, birçoğu tutuklandı ve yargılanarak ceza alanların milletvekillikleri düşürüldü. “Bu gelişmeler, seçme ve seçilme hakkına ciddi bir biçimde zarar vererek, belirli bir siyasi muhalefeti neredeyse tamamen ortadan kaldıracak şekilde sivil alana ağır darbe vurdu”
OHAL süreci ve Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK): “Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan KHK’lerde sivil alan yoğun saldırılara maruz bırakıldı. AYM kararı uyarınca yargı denetimine tabi olmayan KHK’ların çoğu, olağanüstü halin gerekli kıldığı konuların bütünüyle dışında düzenlemeler getirerek, sivil alandaki hükümet karşıtı tutum ve eleştirileri bastırmak amacıyla kötüye kullanıldı. Meclis tarafından kabul edilerek yasalaşan KHK’ların bazılarıyla hâkim ve savcılar dahil kamudan toplu ihraçlar gerçekleştirildi, sivil toplum örgütleri ve medya kuruluşları kapatıldı ve mal varlıklarına el konuldu. Kapaılmayansivil oplum kuruluşları ise, yaraılan korku iklimi nedeniyle faaliyetlerini düşük profilli tutmak zorunda bırakıldı ve otosansür uygulamaya itildi.”
674 sayılı KHK: “OHAL dönemi KHK’ları ile Cumhurbaşkanına belediyelere kayyum atama, valilere ise belediyelerin taşınır mallarına el koyma ve çalışanlarını görevden uzaklaşırtma yetkileri verildi. Bu KHK’nın uygulanması sonucu yine en çok HDP’nin bileşeni olan Demokraik Bölgeler Partisi'nden (DBP) seçilen çok sayıda belediyeye kayyum atanmasının yanı sıra, bu belediyelerde çalışan birçok işçi de görevinden ihraç edildi. Aynı zamanda yüzlerce belediye başkanı ve belediye meclisi üyesi tutuklanarak yargılandı ve bazıları cezalandırıldı. Seçme ve seçilme hakkının tekrar ağır bir biçimde ihlal edildiği kayyum uygulaması sonraki yıllarda da devam ederek, sivil alandaki önemli bir siyasi muhalefeti ciddi anlamda baskı altına almak için kullanıldı.”
Nisan 2017: “Referandumda önerilen anayasa değişikliklerinin kabul edilmesiyle Cumhurbaşkanlığı Hükümeti Sistemi’ne geçildi. Yapılan değişikliklerle Cumhurbaşkanına, OHAL ilan etme olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda kanun hükmünde Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi (CBK) çıkarma ve ayrıca Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun üyelerinin büyük bir kısmını atama yetkileri tanındı. Kuvvetler ayrılığını ve bilhassa yargı bağımsızlığını ciddi bir biçimde aşındırarak, kamu gücünü Cumhurbaşkanının elinde topladığından dolayı çokça eleştirilen bu sistemde, sivil alanı baskı altına almak için kullanılan yöntemlere yenileri eklenmiş oldu.”
Şubat 2020: “Halk sağlığı açısından makul ve gerekli olsa da birçoğu aşırıya kaçarak sivil alanın halihazır daraltılmış halini daha da kötüleştirdi. Salgına dair kamu politikalarında şeffaflık sağlanmadığı gibi, bilgi edinme ve yayma özgürlüğü de sert bir biçimde kısılandı vepandemi edbirlerini eleştirenler misillemelerle karşılaştı.”
Mart 2021: “İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanlığı kararı ile çekilmesiyle, sivil alan, bilhassa kadın ve LGBTİ+hakları için mücadele edenleri hedef ahasına oturarak bir kez daha muazzam bir biçimde tahrip edildi…Toplumsal cinsiyete dayalı her türlü şiddeti önleme amacı taşıyan ve bağlayıcı nitelikteki ilk insan hakları sözleşmesi olan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından Sözleşme’nin “Türkiye’nin toplumsal ve ailevi değerleri ile bağdaşmayan eşcinselliği normalleştirmeye çalışan bir kesim tarafından manipüle edildiği,” şeklinde ayrımcılık içeren bir açıklamayla gerekçeli indirildi.
2018 Dernekler Yönetmeliğinde değişiklik: Kişisel/kurumsal bilgilerin Dernekler Bilgi Sistemi (DERBİS) üzerinden bildirilmesi zorunlu kılındı. İnsan Hakları Derneği ve Mülkiyeliler Birliği Derneği, bu değişikliğin iptali için dava açıldı. Danıştay, kişisel verilerin korunması ilkelerine aykırı olduğu ve böyle bir değişikliğin ancak kanunla yapılabileceği gerekçeleriyle ilgili yönetmelik maddelerini 15 Nisan 2021’de iptal etti.
26 Mart 2020 : Aynı değişiklikler Dernekler Kanunu’nda düzenlendi.
Panelden detaylar*İnsan Hakları Mücadelesinin Kriminalize Edilmesi başlıklı birinci oturumda İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin, Rosa Kadın Derneği Başkanı Adalet Kaya, Haydarpaşa Dayanışması’ndan Tugay Kartal ve Kaos GL Derneği’nden Kerem Dikmen yer aldı. *Sivil Alanın Yasalarla Daraltılması başlıklı ikinci oturuma Yurttaşlık Derneği’nden Emel Kurma, Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı’ndan Rona Kotan, Sivil Toplum Geliştirme Merkezi’nden Tezcan Eralp Abay ve Özlem Zıngıl Moderatör olarak katıldı. *Son olarak ise, “Karalama Kampanyaları ve Hedef Göstermeler” başlığı ile üçüncü oturuma Oturuma Marmaris Kent Konseyi’nden Halime Şaman, Tarlabaşı Toplum Merkezi’nden Selmin Cansu Demir ve Gezi Davası avukatlarından Tora Pekin katıldı. Panelin moderatörlüğünü ise Hafıza Merkezi’nden Banu Tuna üstlendi. 67 hak savunucusunu incelendiği raporda yargılanan hak savunucularının “Örgütü Üyeliği”, “Örgütü Adına Suç İşleme”, “Örgüte Yardım Etme”, “Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik Etme” ve “Cumhurbaşkanına Hakaret Etme”, “Örgüt Propagandası Yapma” ile “2911 Sayılı Toplantı Gösteri Yürüyüşü Kanununa Muhalefet Etme” gibi suçlamalarla baskı altına alındığını kaydedildi. |
(HC/EMK)