20 Haziran Dünya Mülteciler Günü nedeniyle bianet'e konuşan Çorabatır, ülke içinde iradesi dışında yer değiştirmek zorunda kalanların da teknik olarak "mülteci" olduğunu söyledi.
BMMYK Türkiye Ofisi'ne göre, Türkiye'de 2001 yılında 5 bin 192, 2002 yılında 3 bin 794, 2003 yılında 3 bin 966, 2004 yılında ise 3 bin 898 kişi iltica başvurusunda bulundu.
2005'in ilk beş ayında ise bu rakamın bin 255 kişi olduğunu belirten Çorabatır, "Bunların hepsi mülteci değil. Sığınma başvurusu yapmış kişiler ve başvuruları incelenenler var. Yapılan inceleme sonrasında mültecilik başvurusu kabul edilmiş olanlar, üçüncü bir ülkeye yerleştirilecek" dedi.
"Sığınmacı ve mülteci ayrı"
Sığınma ve mültecilik kavramlarının, 1951 Cenevre Sözleşmesi'nde açıklandığına dikkat çeken Çorabatır, "Bu sözleşmeye göre Türkiye, resmi olarak Avrupalı olmayan mültecileri sözleşmenin sağladığı korumanın dışında tutarken, yine de talep edenlere geçici sığınma hakkı vermekte" dedi.
"Sığınmacı" kavramının "sığınma talep eden" anlamına geldiğini belirten Çorabatır, "mülteci" kavramını da Cenevre Sözleşmesiyle tanımlıyor:
"Mülteci, ırkı, milliyeti, siyasi görüşü veya ait olduğu sosyal ve dini inançları gibi nedenlerle kendi ülkesinde korunmadan yararlanamayan ve korku içinde yaşadığı için, zulüm görmemek için ülkesini terk eden kişidir. Böyle bir kişi bir ülkenin sınırlarından içeri girdiğinde 'sığınma talep eden kişi' olur.
Başvuruda bulunduğu ülkenin yetkili mercii, bu kişinin talebini görüşürken -ki biz buna insani koridor- de aynı statü devam eder. Ne zaman başvuru kabul edilir o zaman bu kişi mülteci olarak tanımlanabilir".
Metin Çorabatır, mülteciliğin illa da üçüncü bir ülkeye iltica talebiyle, iki ülke arasında yaşanan bir sorun olarak tanımlanamayacağını belirterek, sorularımızı şöyle yanıtlıyor:
Bu, 'kendi ülkesinde de mülteci olanlar var' mı demektir?
Evet. Bosna'da yaşananlar buna örnektir. Kendi ülkesinde de,özgürlüğü tehlikede olduğu için yerini zorla, kendi iradesi dışında terk eden, ülkesinde yerinden edinilen kişiler var. Bosna'da bir kısım insanın kendini güvenlikte hissetmediği için, yine kendi ülkesinin sınırları içinde göç etmiştir. Onlardan bir kısmı Türkiye ve Almanya'ya göçmüşlerdir.
Bu durum, Türkiye'deki Güneydoğu'daki göçleri de içeriyor mu? Onlar da mülteci sayılabilir mi?
80'li yıllarda, Güneydoğu'da meydana gelen olaylar yüzünden pek çok sivil yer değiştirdi. Ülke içinde Mersin, Adana gibi yerlere, ya da Almanya ve Irak'a gibi ülkelere, yurtdışına gidenler, sığınma isteyen mülteciler oldu. Ülke içinde de bu kavrama giren insanlar var. Teknik olarak onlar da mültecidirler.
Ofis olarak sizin bu mültecilere katkınız ne oluyor? Köye dönüş projelerinde taraf mısınız?
Türkiye de yerinden edinen kişilerle ilgili "köye dönüş" başlığı altında projelerle insanların yerlerine dönmesi teşvik ediliyordu. Ancak projenin maliyeti yüksek olunca Türk hükümeti Avrupa Birliği ve BM'den uluslararası destek istedi. Biz Birleşmiş Milletlere bağlı mültecilerle ilgili bir örgüt olarak görev icabı o kişilere yardım ediyoruz. Ancak bu sürece bizim dahil olmamız, yani "köye dönüş" projesinde taraf olmamız için hükümetlerin talep etmesi gerekiyordu. Biz de öyle dahil olduk.
Sizce Türkiye'de, köye dönüş projesine dahil ne kadar "mülteci" var?
"Hükümetin söylediğine göre bu rakam 350 bin civarında. Sivil toplum kuruluşlarıysa mülteci konumunda olan insanların 3-4 milyon civarında olduğunu söylüyor. Türkiye hükümeti bu proje dahilinde kime yardım edileceğine ilişkin karar vermesi için Hacettepe Üniversitesi'ne bir araştırma yaptırıyor. Zira genç nüfusun ve kadınların köye dönmek istemediği belirtiliyor. 2006 yılında sona erecek bu araştırmaya göre "köye dönüş" projesinde yeni bir aşamaya geçilecek.(AD/EÜ)
Öte yandan BMMYK'nin raporlarına göre 2004 yılı içinde, Asya'da 6 milyon 187 bin 800; Afrika'da 4 milyon 285 bin 100; Avrupa'da 4 milyon 242 bin 300; Latin Amerika ve Karayipler'de 1 milyon 316 bin 400; ABD'de 978 bin 100; Okyanusya'da da 74 bin 400 kişinin, göçle mülteci durumuna düştüğüne işaret ediliyor.