Kadınlar, pek çok ülkede 20'inci yüzyılda erkeklerle eşit seçme ve seçilme hakkına sahip oldu. Ancak, deneyim, kadınların fırsatlardan ve kaynaklardan erkeklerle eşit olarak yararlanamadığı erkek egemen toplumlarda, seçme ve seçilme hakkının, telafi edici önlemler alınmadıkça kadınların siyasi ve diğer karar organlarında eşit ve etkin olarak temsil edilmesini sağlayamadığını gösterdi. Kadınlar, karar mekanizmalarında bulunmadıkça sorunlarının çözülmediği anlaşıldı.
1970'li yıllarda Avrupa ülkelerinde başlayan dünya kadın hareketi, kadınların karar organlarında etkin temsilini sağlamak üzere, toplumda yaşadıkları eşitsizliği telafi edici bir önlem olarak, kadın ya da cinsiyet kotası için mücadele verdi.
Kadın ya da cinsiyet kotası, siyasi ve diğer karar organlarında kadınların etkili olabilecekleri, haklarını savunabilecekleri oranda temsil edilmelerini garanti eder. Bilimsel bulgulara göre bu asgari temsil oranı ya da "kritik eşik" yüzde 30'dur.
Kadın ya da cinsiyet kotası uygulama zorunluluğu, önce Kuzey Avrupa ülkelerinde siyasi partilerin tüzükleriyle getirildi. Kota hem partilerin her düzeydeki yönetim onganlarında hem de, yerel, bölgesel ve ulusal seçimler için hazırlanan parti aday listelerinde uygulandı. Sonuçta kadınların en az yüzde 30 - 40 oranında temsili saglandı.
Kota, yalnızca partilerin aday listelerinde en az yüzde 30 kadın bulunmasını zorunlu kılmamalı, kadın adayların listenin başından itibaren, en az yüzde 30 kadın adayın seçilebilmesini garanti edecek şekilde sıralanmalıdır.
Bu sıralama, bir kadın, bir erkek aday şeklinde eşit bir "fermuar" sistemiyle olabileceği gibi, en az yüzde 30 kadın aday seçilmesini garanti edecek başka yöntemlerle de sağlanabilir. Örneğin, ikiden fazla adayın aynı cinsiyetten olmaması ama ilk iki adaydan birinin kadın olması gibi.
Kadın kotası ile cinsiyet kotası arasındaki fark, birincisinin kadınların en az belli oranda (örneğin yüzde 30) temsilini şart koşarken, temsil oranına üst sınır koymamasıdır. Cinsiyet kotası ise hem kadınların, hem de erkeklerin temsilini belirlenen en alt (örnegin yüzde 30) ve en üst (örneğin yüzde 70) oranları arasında sınırlamaktadır.
Kadın hareketinin hedefi eşit temsile ulaşmak, yani kadınların ve erkeklerin nüfustaki oranları kadar yani yüzde 50 ve yüzde 50 olarak temsil edilmesidir. Bu temsil eşitliğine ulaşıldığında, geçici bir özel önlem olarak kadın / cinsiyet kotasına gerek kalmayacaktır.
Kota sayesinde kadın temsil oranının yüzde 45'e ulaştığı Danimarka'da partiler tüzüklerinden kadın / cinsiyet kotası zorunluluğunu kaldırmaya başlamışlardır. Fransa ve Belçika gibi ülkeler yüzde 50 ya da nüfusa oranlı / eşit kota uygulamasını anayasa ve yasalarda yapılan değişiklikle yasal zorunluluk haline getirmişlerdir.
Kota uygulaması çeşitli ülkelerde yaygınlaştıkça, farklı seçim sistemlerinin kadın / cinsiyet kotası uygulamasını olumlu veya olumsuz etkilediği görülmüştür. Partilerin çok adaylı listelerle yarıştığı nispi temsil seçim sistemi kadın / cinsiyet kotası uygulaması açısından en yararlısıdır.
Tek adaylı dar bölgelerde uygulanan çoğunluk sistemi ise kadın / cinsiyet kotası uygulaması açısından kimi zorluklar getirmektedir. Yine aday listelerinde tercihli oy kullanma olanağı kadın / cinsiyet kotasının uygulamasını zorlaştırmakta ve eğer gerekli önlem alınmazsa, erkek adayların tercihli oylarla kota gereği yapılan aday sıralamasını bozarak seçilmesine olanak vermektedir. Ne var ki, her durumda iyi düşünülmüş önlem ve yöntemlerle kota başarıyla yaşama geçebilir. Bunun için yeterli dünya deneyimi birikmiştir.
Bugün tüm kıtalardan 81 ülkede parti tüzükleriyle veya anayasal ve / veya yasal zorunluluk olarak kadın / cinsiyet kotası uygulanmaktadır. Siyasi karar orgarlarında kadın temsil oranı hızla yükselmektedir. Bu ülkelerin önemli bir bölümü, Türkiye'den daha düşük ekonomik ve toplumsal gelişme düzeyindedir ve / veya çok partili demokrasi deneyimi çok daha azdır.
Aday listelerinde kadın / cinsiyet kotası uygulamayan Türkiye, TBMM'de yüzde 4,4, yerel meclislerde yüzde 1 kadın siyasi temsil oranıyla 2004'te 163 ülke arasında 150'nci sıradadır.
KA-DER'in Erkek Demokrasi'den Gerçek Demokrasiye adlı çalışmasından