Geçen 8 Mart’tan bu yana, Türkiye gündeminde en çok kadınlar konuşuldu belki de.
Kadınlar derken, kadınların ne yapıp yapamayacağı, ne giyip giyemeyeceği, kısacası kadınlar üzerinde denetim mekanizmalarıydı konuşulan.
Ve genellikle erkekler konuştu bunu. Kadınlara da kimi zaman tepki vermek, sokağa çıkmak kimi zaman dalga geçmek düştü.
Peki neler konuşuldu? Buradan buyrun…
Kadının giysisi erkeği gerdi
Kadınların kılık kıyafeti o kadar çok konuşuldu ki… Dekolteleri ayrı, mini etekleri ayrı, başörtüleri ayrı…
Kimseye karıştığımız yok ama o ne dekolte!
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, katıldığı “Ne var ne yok” isimli TV programında şunları söyledi:
“Bir hanım aşırı dekolteyle bir yere giderse kabul edilebilir mi? Dün bir bu merkez medyadan bir kanalda bir yarışma bu programı vardı. Bir baktım, bir sunucu yani öyle bir kıyafet gitmiş ki, olmaz böyle bir şey. Dünyanın her yerinde umuma açık yayın yapan televizyonlarda bunun bir hassasiyeti vardır. Kimsenin kıyafetine karıştığımız yok. Ama böyle çok aşırı neredeyse bir gece kıyafetiyle gelip de sen böyle çok seyredilen bir kanalda sunuculuk yapabilir misin? Dünyanın hiçbir yerinde hoş karşılanmaz. Hollywood’da bile ‘uçuk olmuş’ derler.”
Hemen ardından ATV’de Veliaht programını sunan Gözde Kansu’nun işine son verildi.
RTÜK de kıyafeti “müstehcen” buldu.
Başörtüsü, etek, çarşaf…
Demokratikleşme Paketi’nin açıklanmasıyla kamu çalışanları kılık kıyafet yönetmeliğindeki başörtüsü yasağının kalkacağı kamuoyuna duyuruldu. Yasak asker, polis, hakim ve savcı meslekleri içinse devam edecek. Paketin duyurulmasının ardından erkeklerde bıyık ve favoriyle ilgili kısıtlamaların da kalkacağı, kadınlara yönelik kısıtlamalara da “sosyal hayata uyum” kriteri getirileceği, böylece mini etek ve çarşaf giyilmesinin önüne geçileceği basına yansıdı.
Müslüman kadınlar asker, polis, hakim ve savcılar için yasağın devam etmesini eleştirdi, başörtülü kadınların önündeki tek engelin kıyafet yönetmeliği olmadığına dikkat çekti.
Kadın örgütleri, Demokratikleşme Paketi’nde kadınlarla ilgili düzenlemenin başörtüsüyle sınırlı olmaması gerektiğini, kadınların hayata eşit katılımı için düzenlemelere ihtiyaç olduğunu dile getirdi.
Pantolon da başörtüsü de mecliste!
Kadın milletvekillerinin TBMM Genel Kurul çalışmalarına pantolonla katılmasına imkan veren teklif kabul edildi. İçtüzükteki değişiklik henüz tamamlanmadan, meclise pantolonla gelen kadın vekiller Bağımsız Diyarbakır Milletvekili Leyla Zana ile HDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel oldu.
31 Ekim 2013’te ise 14 senenin ardından meclise ilk defa başörtüsüyle girildi.
AKP Konya Milletvekili Gülay Samancı, Kahramanmaraş Milletvekili Sevde Beyazıt Kaçar, Denizli Milletvekili Nurcan Dalbudak ve Mardin Milletvekili Gönül Bekin Şahkulubey, hacca gitmiş, döndüklerinde başörtüsü takmaya karar verdiklerini açıklamıştı.
O gün Mecliste birçok ilk yaşandı; kürsü konuşmalarına feminist söylem damgasını vurdu. CHP “Başörtülüler de başörtüsüzler de bizim bacımız” dedi; MHP kadın kimliği üzerinden yapılan baskılara tepki gösterdi.
Başbakan "Kadının beyanı esastır" dedi!
Başbakan Erdoğan, Gezi direnişi sırasında Kabataş’ta başörtülü bir kadının 70-80 kişilik (daha sonra 300’e kadar çıktı bu sayı), üstü çıplak, deri eldivenli bir grubun saldırısına uğradığı iddiasını ortaya attı. Saldırı olmadığına dair görüntüler ortaya çıkınca ise, “Beşiktaş Camii’ne ayakkabıyla girdiler, bira içtiler” iddiasını Kabataş’la karıştırarak, olayı ““Bira şişesiyle başörtülü kızımıza saldıranlara o paralel yapı birlikte hareket ediyor” noktasına vardırdı.
Türkiye’de bir ilk yaşandı ve iktidar, senelerdir feministlerin savunduğu ancak işletemediği “Kadının beyanı esastır” ilkesinin en ateşli savunucusu haline geldi. Haftalarca her yerde bu kavramın anlamı tartışıldı.
İstanbul Feminist Kolektif, konuya ilişkin bir açıklama yaparak “Başbakan Tayyip Erdoğan’a sesleniyoruz! Sen konuştukça kadının beyanı esas olmaktan çıkıyor. Sen sus kadınlar konuşsun!” dedi.
Kızlı-erkekli tartışmalar…
Trabzon İl Milli Eğitim Müdürü Tamer Kırbaç, “Erkek öğrencilerle kız öğrenciler aynı binada altlı üstlü kalıyor. Aynı merdivenleri kullanarak uyumaya gitmeleri inanın beni 2 yıldır rahatsız ediyor” dedi.
Üç ay sonra Başbakan “Denizli ilinde şahit olduk. Yurtların yetersizliği beraberinde çeşitli sıkıntılar doğuruyor. Üniversite öğrencisi genç kız, erkek öğrenci ile aynı evde kalıyor. Bunun denetimi yok. Muhafazakar demokrat yapımıza bu ters. Vali Bey’e bunun talimatını verdik. Bunun bir şekilde denetimi yapılacak” açıklaması yaptı.
Tartışmaların cılkı çıktı; Muammer Güler’den “"Terörle ilgili yaptığımız çalışmalara da terör örgütlerinin öğrencileri elde etmede kız-erkek ilişiklerini kullandıkları bir vakadır” açıklaması bile geldi.
Kadın ve erkek öğrencilerin birlikte yaşadığı evlere baskınlar yapıldı, “hassas komşu şikayet mekanizmaları” kuruldu, öğrencilere Kabahatler Kanunu’ndan ceza bile kesildi.
Sonrası bol bol karikatür ve “kızlı-erkekli” eylem, pankart slogan…
TRT “Bay gıda mühendisi” arıyor
TRT-Diyanet, Türk Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği’nden (TMMOB) Gıda Mühendisleri Odasına 21 Kasım’da yayınlanacak “Yeni Güne Merhaba” programına çıkacak erkek bir gıda mühendisi talebinde bulundu.
Meslek odası, TRT’ye gönderdiği cevapta bunun ayrımcı bir talep olduğunu ve programa katılmayacaklarını söylerken, bu ayrımcılığın gerekçelerini sordu.
TRT Genel Müdürlüğü’nden Osman Gökmen imzalı cevapta, TRT’nin sağlık, mühendislik, günlük yaşam gibi konularda erkek konuklar; psikoloji, çocuk, sanat, yemek, el becerileri, evlilik gibi konularda ise kadın konuklara ağırlık verildiği söylendi.
Kadın mühendisler TRT’nin cinsiyetçi yaklaşımına bir şarkıyla cevap verdi.
“Direne direne doğuracağız”
TRT1’deki Ramazan Sevinci Programı’nda konuşan Avukat Ömer Tuğrul İnançer, “Hamileliği davul çalarak ilan etmek bizim terbiyemize aykırıdır. Böyle karınla sokakta gezilmez. Her şeyden önce estetik değildir. 7-8 aydan sonra anne adayı biraz hava almak için beyinin otomobiline biner, biraz dolaşır. Sonra akşamüstü çıkarlar... Şimdi ise maşallah, kanatlısı kanatsızı televizyonlarda uçuşuyor. Ayıptır ayıp. Bunun adı realizm değildir. Bunun adı terbiyesizliktir” dedi. Program sunucusu da “Allah razı olsun” cevabını verdi.
Sosyal medya, İnançer’e ve TRT’ye #direnhamile hashtag’iyle cevap verdi. Kadınlar “Direne direne doğuracağız”, “Gezine gezine doğuracağız” sloganlarıyla sokağa çıktı.
Mecliste küfürler kadın vekillerce protesto edildi
Meclis çalışmaları her zamanki gibi bol küfürlü, uçan tekmeli, burun sıkmalı geçti.
AKP Tokat milletvekili Zeyid Aslan, kadın gazetecilere "Ben sizin bacak aranızı çekip gazeteye bastırsam, bunların gerçeği bu diye ahlaksız olurum değil mi?" diye taciz etti.
Bütçe görüşmelerinin devam ettiği AKP’li Tokat milletvekili Zeyid Aslan ve CHP’li Muharrem İnce küfürleşti.
Zeyid Aslan, Yargıçlar Sendikası Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu'na masanın üzerine çıkarak uçan tekme attı.
AKP İstanbul Milletvekili Metin Külünk ile CHP İzmir Milletvekili Erdal Aksünger yumruklaştı, Külünk CHP Kayseri Milletvekili Şevki Kulkuloğlu’nun burnunu sıktı.
CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç eski Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’e TBMM Genel Kurulu'nda "Acaba Atatürk bu Cumhuriyeti kurmasaydı hangi tarikat mensubu bir kitlenin, bilmem kaçıncı hanımı durumuna düşerdiniz?" dedi.
AKP İstanbul vekili Oktay Saral, 'Sen sus' diye diyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan'a yumruk attı.
BDP Grup Başkanvekili İdris Baluken ile MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri de yumruk yumruğa gelen vekiller arasında yer aldı.
Kadın milletvekilleri meclisteki küfürlü dil ve üsluba karşı bir araya geldi. Genel Kurul'da kullanılan küfürlü üsluptan rahatsız olan kadın milletvekilleri, tepkilerini kırmızı fular takar dile getirdi.
Kafalar karışık; çocuk gelin mi pedofili mi?
Çocuk yaşta evlilik tartışması Siirt'te 13 yaşında anne olan, 14 yaşındaki Kader Erten'in doğum sonrası evinde vurulmuş halde ölü bulunmasıyla yeniden Türkiye kamuoyunun gündemine geldi.
"Çocuk gelin" kavramını kullanmak bu eylemi meşrulaştırır mı? Erken evlilikler pedofili mi? gibi sorular sosyal medyadan televizyonlara, mail gruplarından gazetelere her yerde tartışıldı.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam da konuyla ilgili anne babaların bu evliliklere masumane izin verdiklerini söyledi. Tartışma büyüdükçe büyüdü...
28 yıldır bu konuda çalışmalar yapan Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği bu konudaki tartışmalara açıklık getirmek için açıklama yaptı, bu sorunu 'çocuk evlilikleri', 'küçük yaşta evlendirmeler', 'erken evlilikler', 'zorunlu evlilikler' gibi farklı kavramlarla görünür kıldıklarını söyledi ve yetkililere sorunun çözümüne yönelik sorular sordu. (ÇT)
* Bu derlemede bize yardım eden stajyerlerimiz Fatma Zehra Kucur ve Yasemin Aykaç'a teşekkür ederiz.