Koç Üniversitesi'nden bir grup öğrenci hazırladıkları bir metinle, üniversitede taşeron işçilerin işten çıkarılmasına karşı üniversite bileşenlerinin birlikte başlattığı mücadeleyi anlattı:
“İşçi kıyımına hazırlanıyor” başlıklı haberler ile gündeme gelen Koç Üniversitesi’nde taşeronlaşmaya karşı mücadele başladı. Süreç kötü çalışma koşullarına dikkat çekmek amacıyla imza toplayan bir işçinin yaka paça dışarı atılıp "ücretli izin" adı altında işten çıkarılmasıyla başladı. Taşeron firmayla Koç Üniversitesi’nin anlaşamaması üzerine işçilerin toplu olarak işten çıkarılıp taşeron firma tarafından başka çalışma sahalarına gönderilmesi kararıyla sonuçlandı. Ancak işten çıkarılan çalışanların evlerine çok uzak, vardiya sistemleri farklı, hatta işçi açığı bile olmayan yerlere gönderildikleri, bir kısmının ise tazminat sorunları yaşadığı süreç içerisinde Koç Üniversitesi’nden de baskı gördükleri ortaya çıktı.
İşçiler bu konuya tepki gösteren bir grup öğrencinin, öğretim üyelerinin ve idari personelin desteğini alarak harekete geçtiler. 27 Mart’ta Sosyal-İş Sendikası’ndan avukatlar ve örgütlenme uzmanlarıyla, 28 Mart’ta ise taşeron firma yetkilileriyle görüşen işçilerin temel ve kitlesel talebi okuldaki işlerine devam etmek yönünde oldu. Görüşü alınan avukatlar ise Koç Üniversitesi'nin dilediği takdirde tüm işçileri kadrolu olarak istihdam edebileceğini, yahut yeni anlaşma yapacağı taşerona tüm işçileri çalıştırmaya devam etmesini hukuken şart koşabileceğini belirttiler.
Yönetimden çalışanlara psikolojik baskı
28 Mart Perşembe günü mesai sonrasında öğrenciler ve öğretim üyeleriyle birlikte düzenlenen dayanışma toplantısına katılmak isteyen çalışanlar, özel güvenlik tepkisinden çekindiği için yaklaşık elli kişilik bir öğrenci ve öğretim üyesi grubu tarafından karşılandı ve toplantı saatine kadar alkışlar eşliğinde bir arada beklediler.
İmza topladığı için işten çıkarılan bir işçi, aynı toplantıya katılmak üzere okula geldiğinde özel güvenlik tarafından önce zorla dışarı çıkarıldı fakat öğrencilerin ve öğretim üyelerinin güvenliğe yaptığı baskılarla tekrar içeri alınması sağlandı.
Yaklaşık beş yüz kişinin katılımıyla gerçekleşen toplantıda işçiler çalışma hayatı boyunca pek çok zorlukla karşılaştıklarını, hastayken çalıştırıldıklarını, iş kaynaklı sağlık problemleri yaşadıklarını, çanta arama, zorla belgelere imza attırma, savunma yazdırma gibi muamelelere maruz kaldıklarını belirttiler.
Geçen sene 250 olan işçi sayısının 160’a indirildiği ve geçtiğimiz haftadan itibaren işçilere iş çıkış belgelerinin sunulduğu, atama belgelerinin baskı altında imzalatıldığı, yapılan itirazların ve verilen dilekçelerin ise kabul edilmediği dile getirildi. İşçiler artık yollarına taşeron firmayla devam etmek istemediklerini, Koç Üniversitesi bünyesinde kadrolu olarak işe alınmak istediklerini ve bu yolda mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceklerini söylediler. Toplantının sonucunda işçilerden, öğrencilerden, idari personelden ve öğretim üyelerinden oluşan bir komite oluşturulması, 1 Nisan Pazartesi günü kitlesel bir eylem örgütlenmesi ve eylemden sonra işçilerin yeni sözleşmelerini baskı altında imzaladıklarına dair dilekçe vermeleri kararlaştırıldı. Sloganlarla sona eren toplantıda yer alan konuşmalardan dikkat çekenler ise şöyle:
“Rektörlük bölümünde on yıldır çalışıyorum. Evrak taşıyorum. İmza topladığım için beni okuldan uzaklaştırdılar. 53 gün mazeretli izin verildi. Bugün toplantı için okula geldiğimde güvenlik beni dışarı çıkardı. Öğrenci arkadaşlar beni tekrar içeri aldı. Talebimiz Koç Üniversitesi’nde kadrolu çalışabilmek.”
“İşe servis elemanı olarak başladık ama yaptığımız iş sadece çaycılık ve mutfak değil. Yeri geldiğinde hocalarımızın fotokopilerini çekiyoruz, mailleriyle uğraşıyoruz, seminerlerini hazırlıyoruz, postalarını dağıtıyoruz. Biz her işi yapıyoruz, asgari ücret almamıza rağmen rahatsızlık duymuyoruz, bizden neden rahatsızlık duyuldu bunu öğrenmek istiyoruz. Gidecek miyiz, hakkımız verilecek mi haberdar değiliz. Biz işimizi yapıyoruz, Koç’u seviyoruz, burada kalmak istiyoruz. Ama tek şartla, biz taşeron istemiyoruz. Tek isteğimiz insan gibi yaşamak, Koç bizi bünyesine alsın. Çok mu zor?”
"Taşeron kalksın artık"
“Koç Üniversitesi’nde yurtlar bölümünde çalışıyorum. Önceden bir binaya iki personel düşüyordu, şimdi iki binaya bir personel. Performansın düştüğünü iddia ediyorlar, ama iki binaya bir personel bakarken performansın aynı olmasını bekleyemeyiz. Şimdi de emeklerimizi göz ardı edip bırakın gidin diyorlar. Taşeron kalksın artık. Koç Üniversitesi’nde devam etmek istiyoruz. Atandığımız yeri aradığımızda kontenjan dolu cevabını alıyoruz. Zorla imza attığımız evraklar var.”
“Beş senedir tuvalet çalışanıyım. Rektörlükte çalıştım, spor salonunda çalıştım, ağır kaldırmaktan bel fıtığı ameliyatı oldum. Taşeron istemiyoruz, Koç personeline geçmek istiyoruz.”
“Biz dört yıldır çalışıyoruz. Fakülteler, yurtlar, her yere baktık. Bize zorla imza attırıp da siz hakkınızı alamazsınız, atama yapıldığınız yere üç gün içinde gitmezseniz hakkınız gider dediler. Neden bir açıklama yapılmadı? Topkapı’ya atandım. Sarıyer’den Topkapı’ya kaç vasıta değiştiriliyor biliyor musunuz? Taşerona lanet olsun diyorum. Üç aylık çocuğumu bırakıp geldim buraya, taşerona hakkımı vermem. Bizim hakkımızı versinler, biz bunu istemiyoruz. Başka yerlere gittiğimizde biz sizi istemiyoruz diyorlar, açıklama yapılmıyor. Açıklama istiyoruz. Size karşı bir hatamız mı oldu? Hırsızlık mı yaptık? Her şeyi dört dörtlük yaptık, bize düşeni yaptık. Onlar niye kendine düşenleri yapmıyorlar? Hakkımızı versinler, süründürmesinler. Zorla imza attırıp, gittiğimiz yerden geri döndürülmek istemiyoruz.”(BK/HK)