Kobanî davası Sincan Cezaevi Kampüsündeki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görülüyor.
TIKLAYIN - Adalet, siyaset ve hukuk: Kobani Davası
Davada, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü ve HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 108 kişi yargılanıyor.
3 bin 530 sayfa ve 324 klasörden oluşan iddianamede 108 siyasetçi için “Devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma” ile 37 kez “insan öldürme” başta olmak üzere pek çok suçtan ceza isteniyor.
“Polis ve MİT’in bir kumpası olduğunu düşünüyorum”
MA’nın haberine göre, tutuklu siyasetçi Zeynep Ölbeci, bugünkü duruşmada esasa dair savunmasına başladı.
Savunmasını Kürtçe yapan Ölbeci, “Kadın faaliyetlerim nedeniyle yargılanıyorum” dedi.
Ölbeci, her kadının kadın özgürlüğüne dair çalışmalarda yer alması gerektiğine işaret ederek, “Daha önce bana yöneltilen bu tip suçlamalardan dolayı hiç tutuklu yargılanmadım. Bu davada tutukluluk devam gerekçesi gizli tanıklara dayandırıldığı için tutuklu yargılanıyorum. Özellikle evlenmemiş olmam, örgüt üyesi olarak suçlanmama yol açtı. Hakkımda ifade veren şahıs benim özel hayatıma ve kişiliğime de dil uzatmaktadır. Bunun polis ve MİT’in bir kumpası olduğunu düşünüyorum. Benimle uzaktan yakından ilgisi olmayan tanıkları karşıma çıkardılar ama ‘Firar’ adlı gizli tanığı bir türlü karşıma çıkarmadılar” diye kaydetti.
“Bu eril sisteme rızam olmadı”
Faaliyet yürüttüğü kadın kurumlarının yasalar kapsamında çalışmalarını sürdürdüğünü vurgulayan Ölbeci, “Böyle olmasaydı biz nasıl sayısız konferans, etkinlik düzenleyebilirdik? Nasıl binlerce polisin gözü önünde, başkentte eylem ve çalışmalarımızı yapabilirdik” diye sordu.
Toplumsal örgütlenmelerin ihtiyaçlara göre ortaya çıktığına dikkati çeken Ölbeci, şunları söyledi:
“Egemenlerin yol açtığı taciz ve tecavüzler nedeniyle kadınlar karşı durma ihtiyacı duymuşlardır. Kadınların örgütlenmelerinin amacı, eril zihniyete ve bu baskılara karşı kendilerini korumak olmuştur.
Peki, ben bir Kürt kadını olarak neden kendimi örgütleme ihtiyacı duydum? Hiçbir zaman bu eril sisteme rızam olmadı, erkeğin benim için uygun gördüğü yaşama rızam olmadı. Çocuk doğurmak, beslemek konusunda rızam olmadı. Kadının kendi düşüncelerini dile getirememesi ve sadece erkeğe hizmet etmesi düşüncesine de rızam olmadı.
Yaşamın içinde olan şiddeti kabul etmedim, etmem de. Bu topraklar üzerinde kurulan bu sistemde kadınlar nefes alamaz duruma gelmiştir.
“Kadınlar örgütlendiği zaman suçlanıyorlar”
Erkekler tarafından katledilen kadınlar eğer örgütlü olsalardı, yaşama ihtimalleri yüksek olacaktı. Kadınlar örgütlendiği zaman da suçlanıyorlar. Biz bu katliamlara, haksızlıklara karşı ne yapalım? Reva mı görelim, kabul mü edelim?
Dünyanın dört bir yanındaki kadınlar gibi Ortadoğu’daki kadınlar da haksızlık ve hukuksuzluklara karşı örgütlendi. Ortadoğu coğrafyasındaki yoksulluktan dolayı eril zihniyetin başlattığı savaş, alın yazısı gibi ele alınıyor. Bu karışıklıklardan en çok kadın ve çocuklar etkileniyor.
Tüm dünya gördü ki bu karışıklık IŞİD vahşeti ile en üst seviyeye geldi. Kadınların yaşamı IŞİD vahşetiyle cehenneme döndü. Hangi kanun bu zebanilerin katliamlarına karşı durmanın suç olduğunu söyleyebilir?
Kürt kadınlarına yapmış olduğu vahşeti protesto etmek nasıl suç sayılabilir? Bizim katlimiz, onlar için cennete gitme yolu olmuş. Kobanî düşseydi bu dava da açılmayacaktı. Bu dava IŞİD başarılı olmadığı için açıldı."
Duruşma devam ediyor. (AS)