Yasa sivillerin, askeri kişilerle birlikte askeri nitelikte bir suç işlemedikleri sürece, normal mahkemelerde yargılanmalarını olanaklı kılıyor. Ancak yasaya göre sivil mahkemeler, Askeri Ceza Kanunu hükümlerine atıf yapabilecek.
Dilipak'ın askeri davasında "direnç" bozuldu
Bu durum, önceki Askeri Ceza Kanunu'nun 95/4-5 maddesi uyarınca ve basın yoluyla "astlık üstlük münasebetlerini zedelemek" iddiasıyla suçlanan gazeteci Abdurrahman Dilipak'ın sivil bir mahkemede yargılanmasının da yolunu açıyor.
Dilipak, "Türkiye'de Cuma" dergisinde yayınlanan "Paşalar Laf Dinlemezse" başlıklı yazısından nedeniyle en az üç yıl hapis istemiyle yargılanıyordu. İlk yargılamada Askeri Yargıtay, 3. Kolordu Askeri Mahkemesi'nin "sivil mahkemede yargılansın" talebini bozunca Dilipak yeniden askeri mahkemede yargılanmaya başlamıştı.
En son Askeri Mahkeme, daha önce verdiği "sivil mahkemede 301'den yargılansın" şeklindeki kararında direndi. Şimdi Askeri savcı ikinci kez kararı temyiz etmezse gazetecinin davası nihayet sivil bir mahkeme olarak Bağcılar Asliye Ceza Mahkemesi'nde sürecek.
Kısıtlı sivilleşme sadece "barış zamanında"
Yasa, 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kanunu'nun 'Müşterek Suçlar' maddesini değiştirmediği için bundan sonra da bazı kapsamlarda siviller askeri mahkemede yargılanabilecek. Ayrıca, sivillerin askeri mahkemede yargılanmamasına dönük iyileştirme, sadece "barış zamanında" geçerli.
Asker kimlikli kişilerle siviller birlikte askeri nitelikte bir suça karışmakla suçlanırlarsa suç tanımı Askeri Ceza Kanunu'nda yapılmışsa Askeri Mahkemede yargılanacaklar; bu kanunda yapılmamışsa sivil bir mahkemede yargılanacaklar.
Yeni yürürlüğe giren yasa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararıyla sivil mahkemelerde "yeniden yargılama" yolu askerlere de açılıyor.
Buna göre bir asker hakkında, AİHM'de lehte karar çıkarsa söz konusu kişi, bir içinde yeniden yargılanmayı isteyebilecek. Bu hak, askeri mahkemede yargılanan ve cezalandırılan sivilleri de kapsıyor.
Gerekçe: Gerçek adil yargıyla ortaya çıksın
1961 yılında çıkan ve zaman zaman bazı küçük değişikliklerle bu güne kadar gelen yasanın gerekçesinde şu görüşlere yer veriliyor:
"Türkiye, BM düzeyinde insan hak ve hürriyetlerine ilişkin sözleşmeleri ve İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmeyi (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini) kabul etmiş ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) bireysel başvuru hakkını tanımıştır. Bu sözleşmelerde, adil yargılanma hakkı ve bunun gerekleri olan suçsuzluk karinesi, susma hakkı, silâhların eşitliği ilkeleri ve savunma hakları gibi hükümler yer almaktadır. Bu hükümler, bugün artık Türk iç hukukunun uyulması zorunlu kısımları hâline gelmiştir. Söz konusu sözleşme hükümleri, mahkemelerimiz tarafından doğrudan uygulanmakta, Anayasa Mahkemesince de destek norm olarak kullanılmaktadır.
"Çağdaş hukukta ve ceza muhakemeleri usulü hukukunda egemen olan temel strateji, sosyal düzenin korunmasıyla bireyin temel hak ve özgürlüklerine saygı arasında bir denge kurulması suretiyle gerçeği ortaya çıkarmak ve adil yargılama ilkesine uyarak adil yaptırımlara hükmedip uygulamaktır." (EÖ/KÖ)