Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in müfredat değişikliği ve okulların eğlenceli etkinliklerle açılacağı açıklamaları, bu yıl için beklentileri arttırıyor.
Milliyet Gazetesi'nin bugünkü haberine göre, Şenol ve Tahir, okullarına devam edebilmek için, tekerli sandalye ile üst kattaki sınıflarına çıkmanın bir yolunu bulmak zorunda.
"Okula kırmızı formayla gitmek istiyorum"
Taksim'de va Tarlabaşı'nda "okulların açılması ve beklentilerini" sorduğumuz öğrenci ve veliler yeni müfredattan umutlu olduklarını söyledi; kalabalık sınıflardan yakındı; okula yemek götüremeyen arkadaşlarını, koleje gitme isteklerini anlattı.
Selma Arlı Hasköy İlköğretim Okulu 5. sınıf öğrencisi.
"Sınıfımız 52 kişi ama kalabalık olması daha iyi, arkadaşlarımın hepsini görebiliyorum. Sabahları 6'da kalkmak zor olduğu için okulun öğlen 3'te başlamasını isterdim. Zor problemleri çözmeyi ve matematik dersini çok seviyorum" diye kendini anlatıyor.
"Yemeklerimizi kendimiz getiriyoruz, ama bazı arkadaşlarımız hiç yemek getiremiyor. Sırayla onlar için de yemek getiriyoruz ya da yemeklerimizi paylaşıyoruz. Ama biraz utanıyorlar, kendilerini kötü hissediyolar.Okula önlükle değil, kırmızı formalarımız var, onla gitmek istiyorum ama bu yıl yine önlük giyeceğiz".
Selma'nın kardeşi Muzaffer, okulun bahçesini küçük buluyor. İki sene önce okula bilgisayar gelmesi için para toplanmış, bu sene bilgisayarların gelmesini istiyor.
Kolej daha güzel...
Işıl Sencerli de okulun daha temiz olmasını istiyor. Işıl'ın dedesi Erol Sencerli, torunun okula kendisi götürüyor. Ama Her gün Tarlabaşı'ndan Taksim'e kendi başına okullarına gitmek zorunda kalan çocukların trafik nedeniyle tehlikede olmasına üzülüyor.
"Taksim'deki okulların çoğunda Doğu'dan göç etmiş ailelerin çocukları var. Okula uyum sorunu yaşıyorlar. Maddi durumları kötü ve okul masraflarını karşılayamıyorlar. Öğretmenler de onlarla daha çok ilgilenmek istiyor, ancak sınıflar çok kalabalık.
Çocukların o ağır çantalarla okula gitmesini hiç istemiyorum. Milli Eğitim Bakanı müfredatın değişeceğini ezber yerine oyuna dayalı eğitim olacağını söyledi. Bu sözler bizi umutlandırıyor. Çünkü torunuma bir şey öğretmek istediğim zaman, ezbere çok alıştığı için anlaşamıyoruz".
Üçü kendi çocuğu, beş küçük çocukla Taksim'de ayakkabı alışverişine çıkan Hasan Durmaz, orta okula kadar okumuş.
"Çocuklar okulda ne öğreniyor?" diye sorunca, "Hep Atatürk'ü öğreniyorlar" diyor.
Avize imalatı yapan Durmaz, maddi imkanı olsa, çocuklarını koleje yollamak istiyor. Öğretmenlerin çocuklarla ilgilenmesi nedeniyle koleji aile ortamına benzetiyor.
İhlas Koleji'nde okuyan Ezgi Demir, ilkokul birinci sınıfı devlet okulunda okumuş. "Kolej daha güzel, sınıflar, tuvaletler daha temiz" diyor.
Tarlabaşı'nda oyun oynarken konuştuğumuz Mustafa'yı okula ablası götürüyor. Ablası Tanzime ise 3. sınıfa geçmiş.
Annesi Türkçe bilmediği için konuşamıyoruz. Babaları ise, "Ablası ve liseye giden abisi Mustafa'yla ilgileniyor. Okulda ne yaptıklarını ise bilmiyoruz" diye konuşuyor. (ÖG/EÜ)