İstanbul 24. Asliye Hukuk Mahkemesi, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkındaki 22 Nisan 2014'teki meclis grup toplantısında yaptığı konuşmada, Rıza Sarraf'a hakaret ettiği iddiasıyla açılan tazminat davasını karara bağladı.
Hürriyet’in haberine göre bugün görülen dördüncü ve son duruşmada Kılıçdaroğlu’nu mahkum etti.
İddia: Sarraf’a hakaret ve iftira
Sarraf'ın avukatı Gizem Naz Gündoğan ile Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik’in katıldığı duruşmada Gündoğan “Davalı Kılıçdaroğlu], kamuoyu önünde müvekkilime yönelik, hakaret ve iftira niteliğindeki ‘soyguncu, rüşvetçi, sahtekar’ diyerek, eleştiri mahiyetinde kabul edilemeyecek sözlerle siyasetçi olmayan müvekkile saldırıda bulunduğundan talebimiz yönünde karar verilmesini istiyoruz" iddiasında bulundu.
Savunma: Rüşvet verildiği tapelerde sabit
Çelik ise savunmasında Kılıçdaroğlu'nun grup toplantısında sarf ettiği söylemlerin, mahkeme kararıyla elde edilen telefon dinlemelerinde ve mahkeme dosyalarında sabit olduğunu ifade etti.
Avukat Çelik, “Davacı siyasetçi değilse de bakanlarla usulsüz ilişkide olduğu tüm kamuoyunca bilinmektedir. Yine hakim kararıyla tespit edilen tape kayıtları uyarınca bakanlara rüşvet verdiği sabittir. Yine bunlara göre Zafer Çağlayan'a rüşvet vermek için 700 bin dolarlık saat verdiği ortadadır. Ayakkabı kutularında paralar verildiği aşikardır. Tüm bunlar dosya kapsamında sabit ve tüm kamuoyunca bilinmektedir. Bu haksız davanın reddine karar verilmesini talep ediyoruz" diye konuştu.
Davayı karara bağlayan mahkeme hakimi, davayı kısmen kabul ettiğini belirterek, Kemal Kılıçdaroğlu'nu 5 bin TL manevi tazminata mahkum ettiğini açıkladı.
Ne olmuştu?
Sarraf, Kılıçdaroğlu hakkında 22 Nisan 2014'teki grup toplantısında yaptığı konuşmada kendisine yönelik "sahtekar, rüşvetçi ve soyguncu" kelimelerini sarf ettiği iddiasıyla Kılıçdaoğlu'na kişilik haklarına saldırıda bulunduğu ve hakaret ettiği gerekçesiyle 100 bin TL manevi tazminat davası açmıştı.
Kılıçdaroğlu ne demişti?
Kılıçdaroğlu 22 Nisan 2014'teki grup toplantısında şunları söylemişti;
“Bir yabancının dört tane bakanı nasıl satın aldığını gördük. Rıza Sarraf'ın heykelini dikmek lazım. Hani Zafer Çağlayan anıtı var ya, saat anıtı. Onun yanına bir tane dikmek lazım. Ama yetmez. Bir tane de İçişleri Bakanlığı'nın önüne dikmek lazım. İçişleri Bakanı da Rıza Sarraf'ın önüne yatsın. Hani diyordu ya 'sana bir şey olursa ben önüne yatarım' Bir tane de Maliye Bakanlığı önüne dikilsin. Bu adam cari açığı kapatmış ya. O heykelde de cebine para sıkıştırsın.
"Başbakanlığın önüne de heykel dikmek lazım. Sarraf'ın elinde çikolata kutusu Başbakanlığa giderken. Şimdi parlatıyorlar. Rıza Sarraf'ın aile fotoğrafında da önemli bir yeri var. Balkon konuşmasında bütün soyguncular oradaydı. Sarraf da orada olsun. Rüşvetin yeni adı cari açığı kapatma. Ben merak ediyorum bu adam sanayiciydi de haberimiz mi yoktu. Rüşvetin adı cari açık oldu şimdi. Çıkarıyorsunuz Reza Zarrab'ı arkasında fon olarak Türk Bayrağı kullanılıyor. En ağrıma giden budur. Bir sahtekarın arkasına Türk Bayrağı koyularak onu meşru gösterme asla mümkün olmamalıdır." (EA)