Kemal Kılıçdaroğlu'nun Halkların Demokratik Partisi'ni (HDP) TBMM'deki Grup Salonu'nda ziyareti günün en önemli konusuydu. Türkiye 15 Temmuz'un ardından Erdoğan yönetiminin parlamentoyu HDP ve diğerleri diye fiilen bölen ve HDP'nin meşruiyetini tanımazdan gelen oldu bittiyi de sona erdiren bu ziyareti tartışıyor. Kılıçdaroğlu'nun ziyaretinin hemen ardından Almanya yayın kuruluşu WDR'nin Köln RadyosuTürkçe servisinin COSMO podcast yayınına konuk olan HDP Onursal Genel Başkanı Ertuğrul Kürkçü ziyaretin sonuçlarını ve ima ettiklerini değerlendirdi.
Özgün kaydı dinlemek için görsele tıklayın
*. * *
COSMO-Toplantıyı ve açıklamaları nasıl buluyorsunuz?
Kürkçü- Toplantının beklendiği gibi geçtiğini, çok fazla ayrıntıya girilmemiş olduğunu görüyoruz. Genel ilkeler etrafında [...] bir mutabakat sağlanmış: İnsan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü, adalet, özgürlük. Bunlar zaten paylaşılmadıkça siyaset yapılamayacak hususlar. Fakat o kadar geriye düşmüştük ki tek adam rejiminde, sonuç olarak tekrar buraya dönmüş olmak bir büyük başlangıç olarak görülebilir.
Tabii ikinci [yanıtı] beklenen şey, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde HDP ne yapacak? Eminim ki, bu bir savuşturma değil. Kumaşı biçmeden önce bir kez daha dokuz kere ölçecek: Hem parti hem müttefikler hem de Kürt halkını dinleyecek parti, ve günü geldiğinde bu açıklamayı yapacak.
Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları
Kürtlerin desteğini kolaylaştırdı
Fakat Kemal Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları, eğer HDP'den bir destek istiyorsa bunu zorlaştırmadı, kolaylaştırdı. Ancak kolay olması mutlak olması anlamına gelmiyor. Bunu göreceğiz. Kürtçenin ifade özgürlüğü konusunda amasız fakatsız konuşmuş olması önemli. Yetmez fakat önemli. Buradan başlanabilir. O açıdan bence olumlu bir görüşme diyebiliriz.
Düne dönecek olursak, dünkü Newroz etkinlikleri, yaklaşan seçimi göz önünde bulundurursak ne anlatıyor, Kürt seçmen ve Kürt hareketi kararını verdi mi?
Kürkçü-Kürt halkı Tayyip Erdoğan'ı devirmeye kararlı olduğunu beş yıldır anlatıyor. Önüne gelen bütün fırsatlarda Tayyip Erdoğan'ın tek adam rejimine, MHP- AKP-Ergenekon diktatörlüğüne karşı son derece kararlı bir duruş sergiledi. Bugün Türkiye'de faşizmin mutlak kurumsal hâkimiyeti tesis edilmediyse bu kararlı duruş sayesindedir. Bunu [dün] bir kere daha gösterdi. Ve ayrıca bir şey daha ekledi: Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması teması yükseltildi. Ben bu açıdan mevcut olanın sınırları içerisinde değil bu sınırlar genişletilerek devam edilmesi konusunda kararlılık gösterisi okudum.
HDP ve Kürt seçmenin bu seçimde bir kilit rol oynayacağına vurgu yapılıyor. Bunda HDP'nin meclisin üçüncü büyük parti olmasının da payı şüphesiz çok büyük. [...] Kürt siyaseti seçimlerde sadece rakamsal açıdan mı önemli muhalefet için sizce yoksa siz Kılıçdaroğlu'nun dinlediğinizde bir samimiyet gördünüz mü?
Bir tek bu konuşmayla bunu ölçemeyiz. [...] Sizinle şimdi [Köln'de] konuşuyorum. Çünkü hukuksuzca yapılan anayasa değişikliğiyle dokunulmazlıklarımızın kaldırılması ve hepimizin birden rejimin giyotini altına itilmiş olmamızın bunda çok belirleyici bir rolü var. Ve bu kararın alınmasında Kemal Bey'in şahsi rolü var. Dolayısıyla tek bir renkle bu süreci anlatamayız. Fakat bugün geldiği yerde bu temel talebi görmeden siyaseten ilerlenemeyeceğine dair bir idrak bu sözlere yansıyor. Bu açıdan önemli.
Her şeyi mücadele ederek alacağız
Kemal Kılıçdaroğlu'nun [...] aslında [ittifakın] toplamından bir adım önde durduğunu söyleyebilirim [...] Ama Parlamentoda her şey neticede oylar toplanarak belirleniyor ve vazgeçilemez değerde bir oy var ortada. Bunu tabii ki istiyor CHP de, Millet İttifakı da. [...] Bu parlamenter hesap. Daha önemli olan şeyse demokratik hesap: O, [toplamayı değil] içermeyi gerektiriyor. İçerilmeyi bekleyen milyonlarca halk var.. Üç büyük kitle var: Aleviler, Kürtler ve kadınlar. Nüfusun yarısı dışarıda. Nüfusun bu yarısının eşit haklı olarak sisteme içerilmesi meselesi sadece bir parlamenter hesap değil. Fakat ben Millet İttifakı'nın birincil önceliğinin bu olmadığını görüyorum.
O açıdan bu seçimlerden sonra daha, demokratik olarak kat edeceğimiz bir yolun başına geliyoruz. Hayal kurmayalım, her şeyi mücadele ederek alacağız. Fakat mücadelemizin sonuçlarının bir kişinin iki dudağı arasından çıkan sözle silinemeyeceği bir başka denge olsun diye uğraşıyoruz.
Kemal Kılıçdaroğlu doğru aday mı? [...] Vurgulanan bu üç kesimi birleştirebilecek bir siyasi figür mü?
Bu bir cumhurbaşkanlığı seçimi. Demokratik bir dönüşüm toplumun bütün toplumsal ve politik hareket odaklarının bir araya geldiği, birbirini dinlediği ve birlikte müzakere ederek ileriye doğru gittiği bir yeni iklim gerektirir.
O büyük değişim daha sonra...
Bir kurucu meclisi gerektirir. Bu çok daha geniş bir ifade özgürlüğünü gerektirir. Kürtlerin kendi kaderlerini tayin hakkının tanındığı koşulları gerektirir. Tüm bunlar bir araya geldiği zaman o sürecin temsilcisi, sembolü olacak kişi ya da kişiler o mücadelenin içinden çıkacaktır. Bu şimdiki aşamada tek adam rejimi karşısındaki bir rol değişimi dolayısıyla ortaya çıkmış olan bir aday. Millet İttifakı buna karar verdikten sonra bizim başka türlü bir yorum yapmamız yakışıksız olur. Ama o büyük değişim sonra...
TİP'le HDP arasında kamuoyuna yansıyan bir anlaşmazlık vardı. TİP'in Emek ve Özgürlük İttifakından ayrılabileceği belirtiliyordu. Nasıl değerlendiriyorsunuz, bu yaşanan gerginliği?
Kimsenin ittifaktan bir yere ayrılamayacağını biliyordum, biliyorum, bilmeye de devam ediyorum. Bu ittifaktan kimse ayrılamaz. Nasıl Millet İttifakı'ndan İYİ Parti ayrılamaz idiyse, Emek ve Özgürlük İttifakından da TİP ya da Halkların Demokratik Partisi ayrılmazdı. [Tartışma] bu ittifakı [ondan] en çok yararlanması gereken güç açısından değerlendirip değerlendirmemekle ilgili bir meseleydi.
İttifakın gücünün yüzde 95'i Kürt halkından
geliyor, bu yalnızca bir rakam değil
Bu ittifakın temel harcını, ana gövdesini hala Kürt halkı ve onun mücadele gücü oluşturuyor. Bizim ittifakımızın yüzde doksan beş oyu oradan geliyor. Yüzde doksan beş sadece bir rakam değil, bir tercihler toplamı, bir beklentiler toplamı. İttifakın seçim stratejisinin de bu beklentiler toplamına uydurulması gerekiyordu. Aslında iki türlü de girebilirdi. [...] Her iki durumda da aslında sonuç kategorik olarak değişmezdi. Fakat benim gördüğüm kadarıyla, özellikle Cumhur İttifakı'nın kendileri dışındaki ittifakları zorlaştırmak için kurduğu yeni seçim sistemi ya da oy sayım düzeni içerisinde bu yeni yönelişle birkaç milletvekili eksik olacak, öbürüne göre.
HDP bunu değerlendirdi, "ittifakı bozmaktansa bir iki vekil eksik olsun" dedi. Bence de bu doğru bir karar: Siyasal olarak çoğalmak sayıca çoğalmaktan daha önemli. Ben o açıdan varılan sonucu makul gördüm. Tartışma da anlaşılmaz değildi. Fakat tartışma terimlerini her zaman doğru seçemeyebiliyorsunuz. O açıdan da eğitim oldu, herkes için.
Anayasa Mahkemesi'nin HDP hakkında kapatma kararı vermesi durumunda bir "b planı" olarak Yeşil Sol Parti yansıdı kamuoyuna. Kürt hareketi kapatma durumunda yara almadan yine seçimlere girebilir mi?
Bence girebilir. Tabii ki büyük şehirler biraz daha kompleks, karmaşık. Yani oralarda bir komünote halinde kolektif bir asabiye Kürt kentlerinde olduğu kadar kuvvetli olmayabilir, araya birçok kama giriyor ama, orada da gene bir kolektif hayat sürüyor. Bunları gayet güzel yorumluyor Kürt halkı aslında: Geçen gün bir video gördüm Twitter'da. Bir kürt gencine soruyorlar: "Yeşil sol partiyle girecekmiş HDP, ne diyorsun?" diye. Şekspiryen bir yanıt veriyor genç: "Güle farklı isim versen farklı korkmaz ki, ağabey". Cevap bu yani.
Erdoğan, olası bir yenilgiyi kabul eder mi? Böyle bir kanı böyle bir beklenti ya da endişe de diyebiliriz var. Muhalefet kanadında siz nasıl bakıyorsunuz bu tartışmaya sizin yorumunuz nedir?
Ben Tayyip Erdoğan'ın kafasından her şeyin geçtiğini düşünüyorum zaten şimdiden. [...] Seçim kanununda yaptığı değişiklikler ortada [...] seçim sonuçlarının ilanında, seçimden sonra gelecek itirazlar dolayısıyla YSK üzerinde uygulanacak baskılar döneminde Tayyip Erdoğan, iktidarı elden çıkarmasına yol açabilecek her şeyi bastırmaya ve kurumları baskı altında tutmaya çalışacaktır. Bundan adımız gibi emin olabiliriz.
Seçimi kazananlar alır!
"Bunun karşısında ne yapılabilir?" sorusunun cevabı -ben doğrusu başından beri onu söylüyorum- bir seçim güvenliği ittifakı kurmaktı. Fakat olmadı. Partiler bu meseleyi rejime bıraktılar. O zaman bu koşullarda elimizden gelecek tek şey hileyle kapatılmayacak kadar büyük bir açık yaratmaktır. Yani en az yüzde on farkla bu seçimleri almak ve birinci turda bitirmektir. Bu olduğu takdirde Tayyip Erdoğan isterse iktidarı vermesin, alırlar! Öyle diyeyim. Örneklerini gördük zaten. Amerika'da gördük, Brezilya'da gördük, Latin Amerika'nın bu son iki yıl ki bütün seçimlerinde aslında küçük ya da büyük Tayyip Erdoğanları izledik ve hepsinin sonu aynı oldu. Yarın da sanıyorum Trump hapishaneye gidecek. Yani anlatılan senin hikayendir diyebiliriz, bunun için.
Sayın Ertuğrul Kürkçü geldiğiniz için stüdyomuza ayaklarınıza sağlık. Çok teşekkürler.
Hepinize iyi seçimler diliyorum. Buralarda da bizi çok meşgul edecek. Umarım herkes için iyi sonuç alırız.
(AEK)