Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dün bir dizi temasta bulunmak üzere Almanya’ya gitti.
Kılıçdaroğlu’nun Almanya Başbakan Yardımcısı Sigmar Gabriel, Alman Sosyal Demokrat Parti (SPD) Meclis Grup Başkanı Thomas Oppermann ve Almanya Yeşiller Partisi üyesi Claudia Roth ile görüştü.
Kılıçdaroğlu Almanya yayın kuruluşu Deutsche Welle (DW) Türkçe'den Özlem Coşkun'a röportaj verdi. Röportajda dokunulmazlıkların kaldırılması, vize muafiyeti, ifade özgürlüğü, erken seçim ihtimallerinin yanı sıra 11 Mayıs günü Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği 72. Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmadaki sözleri hakkında açıklamalarda bulundu.
Kılıçdaroğlu Başkanlık tartışmaları çerçevesinde “başkanlık sistemini bu ülkede kan dökmeden gerçekleştiremezsiniz” açıklamasını yapmıştı.
Bu açıklama AKP’den tepki almış ve ardından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı hakkında soruşturma başlatmıştı.
Kılıçdaroğlu bu konuda şunları söyledi:
“Demokrasiye karşı olanların geleneklerinde kan dökme geleneği vardır. Bu uyarıyı yapmak istedim. Soruşturma açarak bizi korkutacağını sanıyor, ama biz dedik ki ‘demokrasi konusunda sonuna kadar mücadele edeceğiz. Savcı değil, Erdoğan değil, kim olursa olsun”.
Özlem Coşkun’un Almanya ziyaretindeki görüşmelerinde öne çıkan konuları sorması üzerine “Mülteci konusu, Türkiye'deki dokunulmazlıklar konusu ağırlıklı olarak gündeme geldi” yanıtını verdi.
Almanya, Türkiye ile yapılan mülteci anlaşması hakkında, anlaşmayı doğru bulmadıklarını söyledi: “İnsan hayatı pazarlık konusu olamaz. Bu ister mülteci olur ya da herhangi bir ülkenin yurttaşı olur. Bunu doğru bulmadığımızı pek çok çevrede izah ettim.
Kılıçdaroğlu’nun röportajında öne çıkan açıklamalar şöyle:
Vize muafiyeti
* 1963 yılından bu yana Türkiye AB'ye tam üyelik için sırada bekliyor. Vize muafiyeti Türkiye'de halkın beklediği bir muafiyet. Bunun pazarlık konusu yapılmasına karşıyız. Elbette ki AB, insanları konusunda, demokrasi konusunda, medya özgürlüğü konusunda bizim standartlarımızı tutturun diyebilir. Bu standartlara uyun diyebilir. Bunu söyleyebilir; söylemeye hakları da var. Aslında bunları biz de savunuyoruz. Ama bunu getirip vize muafiyetine bağlamayı doğru bulmuyorum.
“Terörle mücadele diye aydınları hapse atasanız”
* Almanya'da görüştüğümüz bütün siyasiler, bir ülkenin terörle mücadele etmesinin onun en doğal hakkı olduğunu söylüyorlar. Terörle mücadele konusunda kimsenin bir tereddüdü yok. Ama terörle mücadele edeceğim diye aydınları hapse atarsanız, gazetecileri hapse atarsanız, akademisyenleri hapse atarsanız; bu doğru değil. Düşünceyi açıklama özgürlüğü sonuna kadar olmalı, gazeteciler doğru haber yaptılar diye hapse atılmamalı, medya özgürlüğü kısıtlanmamalı. Eğer siz bunları terör bağlamında alır, ben bunları kısıtlıyorum derseniz samimi olmadığınız ortaya çıkar. Bir ülkenin medyası özgür değilse o ülkenin halkı da özgür değildir.
Dokunulmazlık
* Dokunulmazlıklar konusunda CHP'nin programında şöyle yazar: 'Kürsü dokunulmazlığı hariç, dokunulmazlıkların kalkması lazım. Biz bunu savunuyoruz. AKP bu konuda samimi değil. Neden samimi değil? Çünkü dokunulmazlıkları kaldırmak için bir anayasal değişiklik yapmaya gerek yok. Parlamentoda yeterli sayıda milletvekili var. Arzu ederse iki saat içinde herhangi bir milletvekilinin dokunulmazlığını kaldırabilir.
Başkanlık sistemi
* Erdoğan, anayasayı değiştirerek bugün fiilen yaptığına hukuki zemin hazırlamak istiyor. Ama bu parlamentodan onun arzu ettiği, anayasa değişikliğinin çıkmayacağını o da gayet iyi biliyor. O zaman diyor ki; ‘acaba bir erken seçime gidip 400 milletvekiliyle gelebilirsem, istediğim anayasal değişikliği yapabilirim. Bunun arayışı içinde ama bunu da gerçekleştirebilmesi hemen hemen imkansız.
İfade özgürlüğü
* Bugün Türkiye'de hapiste olan 33 tane gazeteci arkadaşımız var. Eğer bir ülkede gazeteciler hapse giriyorsa, medya özgürlüğü konusunda o ülkede ciddi sorun var demektir. Sadece hapis değil aslında, ayrıca 7 bin gazeteci şu anda işsiz. En büyük medya patronu da Erdoğan'ın kendisi, çünkü bütün medya aşağı yukarı Erdoğan'ın elinde. O konuştuğu zaman bütün televizyon kanalları onu veriyor. Yani böyle bir tablo darbe dönemlerinde dahi yaşanmadı. Ama bugün Türkiye sanki bir darbe dönemindeymiş gibi, farklı bir tabloyu yaşıyor.
Türkiye’nin imajı
* Üzülerek ifade edeyim; yaptığım bütün görüşmelerde Türkiye'nin yönetimine karşı ve Türkiye'nin bugün içinde bulunduğu konuma karşı karamsar bir tablo var. Bu tabloyu yaratan siyasal iktidarın aslında Türkiye’ye ne kadar kötülük yaptığının da farkında olması lazım. Türkiye'ye turistin gelmemesinin nedeni, Türkiye'de oluşan rejim havası yoksa terör nedeniyle değil. Belçika'da da, Fransa'da da bombalar patladı ama gidin otellerin tamamı dolu. Türkiye'de de bombalar patladı ve otellerin tamamı boş. Neden ise Türkiye'nin rejimi büyük ölçüde değişmiş durumda olması. (HK)
* Röportajın tamamı için tıklayın.
* Fotoğraf: Maurizio Gambarini - Berlin/AA