Haberin İngilizcesi için tıklayın
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Terör örgütlerine yardım ve yataklık yapan parti AKP’dir” derken, ““Niye beni mahkemeye vermiyorlar? Verin mahkemeye, diye rica ediyorum. Verin mahkemeye ki bütün delilleri ortaya koyalım” diye konuştu.
Ankara'daki CHP Genel Merkezi'nde CHP Parti Meclisi (PM) toplantısı öncesinde konuşan Kılıçdaroğlu, milletvekilleri hakkındaki hüküm kesinleşmeden vekillerin tutuklanmasının anayasaya aykırı olduğunu belirtti.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satırbaşları şöyle:
“Terör örgütlerine yardım ve yataklık yapan parti, Adalet ve Kalkınma Partisi'dir. El Nusra'dan IŞİD'e kadar Ortadoğu'daki terör örgütlerine, Türkiye'deki terör örgütlerine PKK, FETÖ hepsine yardım ve yataklık yapan ve bu terör örgütlerini Türkiye'nin başına bela eden parti AKP'nin yöneticileridir. Bu kadar açık ve net söylüyorum.
“Niye beni mahkemeye vermiyorlar? Verin mahkemeye, diye rica ediyorum. Verin mahkemeye ki bütün delilleri ortaya koyalım. Korkuyorlar. Çünkü suçlu olduklarını biliyorlar. Suçlu olduklarını bildikleri için üzerimize bu kadar büyük baskılarla geliyorlar. Her şeyde mahkemeye veriyorlar, bu konuya gelince hiçbir şey yapmıyorlar.”
“Bölünmeden yanalar”
Kılıçdaroğlu, CHP’nin 6 Kasım'daki olağanüstü toplantısının ardından yayımlanan PM bildirisine yönelik hükümetin eleştirilerine yönelik şunları söyledi:
"Parti Meclisi bildirimizin arkasından özellikle iktidar kaynakları yoğun bir eleştiri aldık. Gerçi bu eleştiriden memnunum. Böylece Mısır'daki sağır sultan da bizim niye toplandığımızı, hangi gerekçeyle bu bildiriyi hazırladığımızı merak edip, bakma imkanına kavuştu. Kendilerine teşekkür ederim.
“Biz PM bildirimizin sonuna 'Ne darbe ne dikta, yaşasın tam demokrasi'. Bundan rahatsız olmuşlar. Bir cümlemiz daha var. 'Türkiye'yi böldürmeyeceğiz, Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu cumhuriyeti sonsuza kadar yaşatacağız'. Bundan da rahatsızlık duymuşlar. Siz Türkiye bölünür, diyorsunuz biz böldürmeyeceğiz, diyoruz. Bölünmeden yanalar, biz de birleştirmekten ve birlikte olmaktan yanayız. Görüşlerimiz farklı olabilir, siyasal anlayışlarımız da farklı olabilir ama Türkiye'nin birliğinden yanayız"
“Gazetecilerin tutuklanması demokrasi ayıbıdır”
"Biz medya üzerindeki baskılardan rahatsızız. Medya üzerinde baskı yoktur, diyen bir Allah'ın kulu yok. Bu eleştiriye yanıt vermek bile beni rahatsız ediyor. Gönül isterdi ki iktidar olanlar bile medya üzerinde güvenlik güçlerinin baskılarını bir nebze engellemiş olsun. Gazeteci eline silah aldıysa dağa çıktıysa birisini vurduysa tamam, yargılayın. Terör, diye tutun, içeri atın. Elinde sadece kalemi var bunun. Yazı yazıyor. Gazeteci özgürce yazabilmelidir. Televizyonları, gazeteleri niye kapatıyorsunuz? Mahkeme kararı yok. Yürütmenin aldığı yetkiyle televizyonları, gazeteleri kapatıyorum, diyorsunuz. Yürütmenin böyle bir yetkisinin olmaması lazım. İktidarın bu yöndeki baskılarının Türkiye'ye ciddi zararlar verdiğini artık onların görmeleri lazım. Biz hiçbir gazetecinin hapse atılmasını istemiyoruz.
“Hapiste 142 gazeteci var. Cumhuriyet tarihimizin en büyük rakamıdır. Darbe dönemlerinin en büyük rakamıdır. Gazetecilerin tutuklanması, hapse atılması demokrasi ayıbıdır. Bir darbeden Türkiye'yi kurtardık. Bir karşı darbeyle karşılaştık. Gazetecilerin haklarını, hukukunu, adaletini kim savunacak? CHP dışında savunacak kurum kalmadı. Koro halinde bize saldırmalarının tek nedeni bu. Türkiye, tek sesli olsun. Hiç kimse bu hükümete itiraz etmesin, aksine söz söylemesin. Adaleti niye savunmayalım?"
“Biz mahkeme kararı tanımıyoruz demedik, onlar dedi”
“Devletin temeli adalettir. Adaletle yargılayın. Adaletten uzaklaşırsanız sizin darbecilerden bir farkınız kalmaz. Adalet mülkün temelidir. Bunu savunuyoruz. Onlar itiraz ediyor, 'Neden bunu söylüyorsunuz? diye. Adaletsizliğe alkış tutmamızı mı istiyorlar? Böyle bir anlayışı nasıl bizden bekleyebilirler? Biz hiçbir zaman çıkıp 'Biz mahkeme kararlarını tanımıyoruz' demedik. Onlar dediler. Biz hiçbir zaman 'Anayasa Mahkemesi'nin kararlarına uymuyorum, saygı da duymuyorum' demedik. Onlar söyledi. Çünkü onlar adaleti savunmuyor, biz savunuyoruz. Aramızda siyahla beyaz kadar fark var." (ÇT)