Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bugünkü grup toplantısında, hafta sonu yapılan 36. Olağan Kurultay’nda tutuklu milletvekili Enis Berberoğlu’nun Onur Üyesi seçildiğini söyledi.
Konuşmasında Suriye savaşı, Afrin harekatı gibi konulara değinen Kılıçdaroğlu özetle şunları söyledi:
“Dış politikadaki sorunlar iç politikaya yansıyor”
“Türkiye dış politikada gelip bir batağa saplandı. Yalnızlaştı, Cumhuriyet tarihinde ilk kez uluslararası arenada bu kadar yalnızlaşan, sözünün ağırlığı olmayan, Ortadoğu bataklığına saplanan bir Türkiye var.
“Dış politika bütün ağırlığını sürdürüyor. Üzülerek söyleyeyim, dış politikadaki bütün sorunlar iç politikaya da yansıyor.
“Sorun, egemen güçlerin söylemi üzerine dış politika oluşturan, egemen güçler vazgeçtiği zaman da 'Aldatıltık' diye itiraf eden bir yönetim tarafından Türkiye'nin yönetilmesidir.”
“Rusya, Amerika, İran ile mi?”
“Suriye'de barışın temelini atmak istiyorsa, gerçek anlamda söz sahibi olmak istiyorsa, olaylar sonlandıktan sonra gerçek anlamda bir aktör olmak istiyorsa Esad ile temasa geçmeli.
“Türkiye'nin toprak bütünlüğünü biz de savunuyoruz, onlar da savunuyorlar. Suriye'nin toprak bütünlüğünü kiminle sağlayacağız? Rusya, Amerika, İran ile mi? Suriye'nin sahibi belli, BM'de kimin temsil ettiği belli.
“Sen düne kadar Irak merkezi yönetimiyle ilgili de aynı lafları ediyordun. Ne oldu? Gittin önünde diz çöktün. Diyorum ki, gidip ileride önünde diz çökmeden bugünden arkadaşlarını görevlendir, gitsinler temasa geçsinler, 'Biz Suriye'nin toprak bütünlüğünden yanayız' deyin. 'Suriye'de ne kadar terör örgütü varsa, beraber temizleyelim' deyin. 'El Nusra'sı da IŞİD'i de PKK'sı da PYD'si de hepsini temizleyelim' deyin. Bu hem bizim hem Suriye'nin çıkarına hizmet eder.”
“Medya özgür değil, baskı var”
“Acı olan, bir kişinin kendisini yakması, gazetelerde, TV'lerde haber dahi olmuyor. 'Diktatörü kızdırırız' diye haber bile yapamıyorlar. Ta çocukluğumdan beri bilirim; 'Köpeğin insanı ısırması haber değil, insanın köpeği ısırması haber' derler.
“Bir kişinin iş bulması haber değildir ama işsizlik nedeniyle birisi kendisini yakıyorsa bu dünyanın her tarafında haberdir ama Türkiye'de haber değil. Neden? Baskı var. Medya özgür değil. Bu baskı karşısında bir dilsiz şeytana dönmüş durumda.
“Dile getirdiğimizde de bize yönelik eleştiriler yapılıyor. Onların istediği ne? 'Diktatörün istediği haberdir'. Biz bunu kabul etmiyoruz. Bu medyayı da batıdaki gibi bağımsız, özgür haber yapan bir medyaya dönüştürmek zorundayız.”
“İflas eden bir yargı düzeniyle karşı karşıyayız”
OHAL dolayısıyla Anayasayı askıya aldılar, Anayasa Mahkemesi kararları bile uygulanmıyor. Ben merak ediyorum, Anayasa Mahkemesi üyeleri niye orada duruyor? Sizin kararlarınız zaten uygulanmıyor. Siz mahkeme değilsiniz ki!
“Alttaki mahkeme, saraya güven veren mahkeme, mahkemedir. Onların mahkemesi, sarayın mahkemesi, halkın mahkemesi değil ki!
“Anayasa Mahkemesi ağzında bir fermuar sesini bile çıkaramıyor. Kararları uygulanmıyor diye AİHM'e dahi gidemiyorlar. Hangi Anayasa Mahkemesi hangi Yüksek Seçim Kurulu! İflas eden bir yargı düzeniyle karşı karşıyayız.
“Öyle bir devlet oluştu ki demokrasiden parti devletine, parti devletinden hanedan devletine dönüştük. Şu anda Türkiye'de parti devleti değil hanedan devleti var.”
“TTB 1985'te idama karşı bildiri yayınlamıştı”
“Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri serbest bırakıldı. Bir bildiri hazırlamışlardı; okumuştum. 'Savaş doğada ve insanda tahribat yapan insan eliyle yaratılan bir halk sağlığı problemidir' demişlerdi. Sen misin bunları söyleyen! Sabaha karşı baskınlar yapıldı.
“Şimdi ben 12 Eylül döneminden yine TTB ile ilgili bir olayı aktarmak isterim. 12 Eylül askeri darbesi döneminde 517 idam kararı verildi, 50'si uygulandı. TTB Merkez Konseyi Üyeleri 7 Ekim 1985'te toplandı, idama karşı bildiri yayınladı. 'İdam doğru değildir' diye. Bu bildiriyi yayınladı aynı zamanda dönemin Cumhurbaşkanı, başbakanı ve bütün TBMM üyelerine gönderdi. Hemen arkasından savcı soruşturma açtı, üyeler gözaltına alındılar ve davalar açıldı.
“Nusret Fişek mahkemede şunu söylüyor: 'Biz değil bir sanığın harpte bir düşman askerinin yaşaması için de uğraşırım. Siz neden dava açtınız, anlamadım. Biz doktoruz, görevim bu. Sadece ben değil dünyadaki bütün doktorların görevi bu.'
“1985'te sıkıyönetim mahkemelerinde hepsi beraat etti. Tarih TTB'yi haklı çıkardı. Rahmetli Ecevit geldi, idamı kaldırdı, bugün idam yok. Eğer idam olsaydı, Ergenekon davalarında hakkında idam kararı verilen pek çok paşa, öğrenci hepsi idam edilirdi. Bugün hepsinin suçsuz olduğu ortaya çıktı.”
“El Nusra'ya, IŞİD'e yardım ve yataklık yaptın”
Cumhurbaşkanı Recep tayyip Erdoğan'ın, CHP'nin kurultayı devam ederken söylediği “Şimdi kongre yapıyorsun. PYD, YPG terör örgütü müdür? Yiğitsen açıkla” sözlerine de karşılık veren Kılıçdaroğlu şunları söyledi.
“50 sefer söyledim, bir defa daha söyleyeyim. Meydanlarda, gazetelerde söyledim. Bunlar terör örgütüdür.
“Sen IŞİD'e kol kanat gererken, silah gönderme diye seni uyarıyordum. Sen hala El Nusra terör örgütü müdür, değil midir söyleyemiyorsun.
“Şimdi ben ona bir soru sorayım. PYD'nin terör örgütü olduğuna ilişkin ilk karar, Mardin'de çıkıyor, PYD-YPG- PKK terör örgütüdür diyor. Hem alt mahkeme hem Yargıtay. Şimdi bu karardan sonra, bunlar PYD'nin Başkanı Salih Müslim'i Ankara'ya davet ediyor.
“Şimdi ben sana soruyorum. Bay Recep, gözlerinden öptüğüm Recep. Sen mahkeme kararına rağmen Yargıtay kararına rağmen terör örgütü saymasına rağmen, sen hangi vatansever duygularla Salih Müslim'i Ankara'ya davet ettin?
“Ben ona diyorum ki sen FETÖ'ya, PKK'ya, El Nusra'ya, IŞİD'e yardım ve yataklık yaptın, tık yok. Mahkemeye dahi veremiyor. Mahkemeye versin beni, veremiyor. Sen terör örgütlerine yardım ve yataklık yaptın diyorum, tık yok. Mahkemeye veremiyor.” (AS)
* Fotoğraf: Nursima Keskin – Ankara / DHA