Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin konuştu.
Kılıç-Koçyiğit, Türkiye’nin, Irak’ın Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) sınırları içindeki Süleymaniye kentine saldırısında hayatını kaybeden Gülistan Tara ve Hêro Bahadîn'in katledilmesine değindi ve Türkiye'nin gazetecilere dönük saldırısı ile "savaş suçu" işlediğini söyledi.
"Savaşta bile gazetecilere dokunulmaz"
Kılıç-Koçyiğit, sözlerine şöyle devam etti: “Bu bir yargısız infazdır. Siz SİHA’larla gidip bir başka ülkenin hava sahasında bir başka ülkenin eğer sivil araçları sivil yerleşim yerlerini hedef alıyorsanız ve o hedef sonucunda da özgür basın emekçilerini, gazetecileri, orada yaşayan halkı katlediyorsanız, bunun adı yargısız infazdır.
Savaşta bile gazetecilere dokunulmaz. Ama ne yazık ki Türkiye Süleymaniye’de birçok defa sivil yerleşim yerlerini, sivil araçları hedef alarak oradaki insanları, oradaki özgür basın çalışanlarını katlederek savaş suçu işlemiştir.
Katliamın sorumlusu AKP-MHP iktidarıdır. Kürt sorunu demokratik yöntemlerle çözmeyen, her yeri savaş alanına çeviren, Güney Kurdistan’ın neredeyse her metrekaresine askeri üs kuran, askeri anlaşmalarla yeni bir savaşın kapısını aralamaya çalışan iktidar bizzat bu ölümlerin sorumlusudur.”
"Şiddet salgın gibi yayılıyor"
AKP iktidarının politikaları nedeniyle şiddet olaylarının arttığını belirten Koçyiğit, devamında şunları söyledi: “AKP, şiddeti ve linç kültürünü örgütlüyor. Şiddet salgın gibi yayılıyor. Kadın düşmanı bir iktidar; her gün ama her gün kadınların yaşamına kast ediyor. Bir cins kırımına varan bu şiddeti körüklüyor ve bunu besliyor. Bu failler eğer işledikleri suçların cezasız kalmayacağını bilselerdi bu suçları işlemezlerdi.
"Meclis’ten sokaklara taşan; kadına yönelik şiddetten çocuğa yönelik şiddete, oradan hayvanlara, göçmenlere yönelik şiddete, yoksullara yönelik şiddete oradan ötekilere varan bir şiddet sarmalıyla karşı karşıyayız. Bu bir linç kültürüdür. Bu kültür bizzat iktidar eli ile hortlatılmaktadır. Herkesin bu riske ve şiddete karşı tutum alması gereken günlerden ve eşikten geçiyoruz.
"Biz bu ülkenin misafiri değiliz"
“Kürtçe müzikler eşliğinde halay çekenler, şarkı söyleyenler tutuklanıyor, saldırıya uğruyor. Yargının ve kolluğun ve iktidarın bu tür olaylarda taraf olduğu, ırkçıları koruduğu ve kolladığı bir yerde; toplumsal barıştan ve yan yana yaşamaktan bahsetmenin koşulları ortadan kalkıyor. Bugün AKP iktidarı politikalarıyla toplumu ortadan ikiye bölüyor. Gerçek anlamda bölücülük yapıyor. Edirne’den Hakkari’ye biz milyonlarız bu ülkenin gerçek sahipleriyiz. Biz bu ülkenin misafiri değiliz. Elbette bu ülkenin her karışında konuşacağız. Asla ama asla bize dayattığınız ‘gölge yurttaş’ olmayı kabul etmiyoruz.
"Kenan Evren’e rahmet okutuyorlar"
“Erdoğan dün Bitlis'te ‘İnsanımızın kimliğinden dilinden dolayı ötekileştirildiği günler geride kaldı. Baskıların ve yasakların olduğu günler geri gelmemek üzere tamamen geride kaldı’ diyor. Kürtçe halay çekenlerin tutuklandığı, Kürtçe şarkı söyleyenlerin darp edilip linç edildiği bir ortamda Tayyip Erdoğan’a soruyoruz; nasıl oluyor da yasaklar baskılar ortadan kalkmış, nasıl oluyor da insanlar kökeninden dilinden dolayı ayrımcılığa uğramıyor.
"Dönüp sadece küçük ortağının son bir haftada yaptığı açıklamalara baksa hakikati ve gerçeği görecek. Ama onun görevi gerçeği görmek değil. Onun görevi gerçeği karartmak, algı oluşturmak ve manipülasyon yaratmaktır. Kenan Evren hayatta olsaydı; AKP ve MHP’nin Kürt ve Kürtçe düşmanı politikalarını ayakta alkışlardı. O anlamıyla 12 Eylül zihniyetine ve Kenan Evren’e rahmet okutacak bir politika ile karşı karşıyayız."
(RT)