"Türkiye'deki 3 Kasım seçimlerinin Kıbrıs'ın geleceğini etkileyeceğini" söyleyen Markides, "seçimden sonra Türkiye hükümeti Kıbrıs sorunuyla ilgili tutumunu değiştirirse olumlu gelişmeler yaşanabileceğini,ancak böyle bir değişiklik olacağını sanmadığını" söyledi.
Önümüzdeki iki ay içinde Kıbrıs konusunda çok süratli gelişmeler olmasını bekliyor musunuz?
"BM'nin Kıbrıs Konusunda planı var"
Beklenmesi gereken ilk gelişme, Türkiye'deki yeni hükümet olmalı. Eğer 3 Kasım seçimlerinden sonra çıkacak hükümet Kıbrıs konusunda tutum değiştirirse -ki bu mümkün olmayan bir şeydir- ve Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri'ne plan sunması için yeşil ışık yakarsa, Kofi Annan'ın bunu hemen yapacağına inanıyorum. Bunu söylüyorum; çünkü kanımca, BM Genel Sekreteri oldukça detaylı bir plan hazırladı.
Eğer Türkiye politika değiştirmez ve BM Genel Sekreteri'ne plan sunmayı yasaklama şeklindeki görüşünde ısrar ederse, Annan'ın bir tarafın itirazlarına rağmen belge sunmaya cesaret edip etmeyeceği sorusu havadadır...
Annan'ın ne yapacağı konusundaki görüşünüz nedir?
Şu anda bunu belirleyemeyiz. Birisinin, kesin olarak ne olacağını söyleyebilmesi için müneccim yeteneğine sahip olması gerekir. İnancıma göre, bizzat BM Genel Sekreteri de ne yapacağını bilmiyor. Şu anda herkesin umudu, Türkiye'deki seçimlerden Kıbrıs konusunda daha mantıklı bir politika izleyecek ve görüşmelere ilerleme olanağı verecek bir hükümetin çıkacağı doğrultusundadır. Eğer plan ortaya konulursa, bu, pek tabii olarak çok önemli bir gelişme olacak ve birçok konuda çok süratli, çok önemli ve yıldırım nitelikli kararlar alınmasını gerekli kılacak. Çünkü müzakere zamanı uzun değildir, aslında sıfır düzeyindedir.
Bunu neden söylüyorsunuz. Görüşmeler Kopenhag sonrası sürdürülemez mi?
Bu kadar basit değildir. Pek tabii olarak Kopenhag sonrası da devam edebilirler. Mantıklı olarak tam üyeliğimizden sonra devam edecek. Ancak Kıbrıs sorununun çözümlenmesine ilgi gösterenler, BM temel konularının Kopenhag öncesi iki müzakerecinin imzasıyla tamamlanması gereğine inanıyor. Bunu başarıp başarmayacakları başka konudur.
Çok süratli ve yıldırım hızıyla kararlar alınması gerekir derken, prosedürün sürekli ve yoğun olacağı anlamı mı çıkar?
Yoğun ve sürekli bir müzakerecilik olacak. Eğer karşı taraftan iyi niyet gösterilirse, durum görüşlerin yinelenmesi şeklinde olmayıp, şiddetli görüş ayrılıkları ve farklı görüşlerle ilgili olarak kesin karar alınması şeklinde olacak.
Böyle bir dönemde Ulusal Konsey sürekli toplanacak mı?
Eğer ciddi olmak istiyorsak; Ulusal Konsey'in sürekli toplanması ve üyeleri arasında görüş ve ruh birliği bulunmalıdır.
New York ve Paris görüşmelerinde görkemli herhangi bir şeyin ortaya çıkmamasına karşın, gelişmelerin baskı yaptığı görünüyor...
Bu buluşmalardan ortaya çıkan, durumların durgun olduğu şeklinde değildir. Çünkü uluslararası faktör, Denktaş'ın istikrarlı ve birçok kez yoğunlaşan uzlaşmazlığını son ana kadar görmezden gelmeye ve eğer mümkünse gelişmeleri Kıbrıs sorununun çözümüne doğru götürmeye kararlıdır.
Size göre böyle bir çözüm BM ve AB parametreleri içinde mi dışında mı olacak?
Tehlikeler mevcuttur...
Bunu bazı belirtiler zemininde mi söylüyorsunuz?
Kıbrıs'ta benzersiz bir model oluşabilir
2000 yılında yapılan dolaylı görüşmelerde bize verilen gayrı resmi belgeleri biliyorum. Bazı konularda, BM sınırları, BM örgütü kararları tamdır. Diğer bazı konularda, fikirler ve öneriler için oldukça büyük oranda faaliyet olanağı bırakıyor. Örneğin tek egemenlik tek uluslararası kişilik ve tek vatandaşlıktan söz ederken kesindirler.
ENOSİS'in veya adanın herhangi bir bölümünün ayrılmasının yasak olduğunu söylerken kesindirler. Kesin bir yasaklama bulunuyor. Ancak federal devlet çerçevesinde çözüm bulunacağından söz ederken (toprak konusundaki sorun iki kesin çerçevesinde halledilecek, anayasal safhada iki toplum da organlarda etkin bir şekilde yer almalıdır. Bunların ilişkileri sayısal eşitlik değil siyasi eşitliğe dayanıyor. Burada durum farklıdır. Bu çerçevede BM Genel Sekreteri'nin olduğu kadar iki tarafın da hareket alanı geniştir. Bu ifadeler kesin değildir. Bir federasyonun güçlü, başka bir federasyonun daha zayıf bir merkezi yönetimi olabilir. Bir federasyonun ABD, Belçika veya Almanya karakteristiği olabilir. Çok sayıda model vardır ve göründüğü kadarıyla eğer Kıbrıs sorunu çözümlenirse, muhtemelen benzeri olmayan bir model yaratılacak.
Bu model dünya siyasi sistemi yararına olacak mı?
Bu birçok faktöre bağlı olacak. Konu, çözümden sonra nasıl gelişecek... Eğer iyi gelişirse, bizim deneyimimizden başkaları da örnek olabilir. Eğer iyi gelişmezse, kaçınılacak bir örnek olacak.
Uluslararası bilimciler tarafından verilen görüşler nedeniyle komiteler konusunda bir yan gelip yatma bulunduğu görülüyor....
Yan gelip yatma yoktur. Komitelerin birinden kesin olarak hiçbir tehlike yoktur. Herkes muhakkak bu komitenin görevini başarmasını dilemelidir. Çünkü bu özel bir çalışmadır ki, çözüm sonrası devletin çalışabilirliği konusunda kaçınılmazdır. Bu çalışma, konunun AB'da kabul görüp görmeyeceğinin bir deneyi olacak. Anayasa olarak değil de bir anayasa çerçevesinde faaliyet gösterecek ve bağlayıcı olacak temel yasaların ta baştan beri varolması, Kıbrıs'taki durumun bugünkü şekliyle vazgeçilmez bu unsurdur.
Bu yasalar, aylar sonra yapılacak seçimler sonrası oluşacak yasama organlarının, bunları iptal, tadil etmesi veya yerlerine başka yasalar yapmasına kadar geçerli olacak. Fakat o zamana kadar devlet olarak faaliyet gösterebileceğiz. Aksi durumda merkezi devlet sahasında büyük bir boşluk yaratırlar. Hayatı düzenlemeye nasıl başlayacağız, emirnamelerle mi? İlk başta seçilmiş organlar olmayacağına göre emirnameleri kim verecek?
Uluslararası anlaşmaları ilgilendiren diğer komite?
Diğer komitenin rahatsız edici olduğu bir gerçektir. Herhangi bir şekilde biri durumu yanlış yorumlayarak bir nevi tehlike bulunduğunu söyleyebilir. Fakat durum öyle değildir. Çünkü aldığımız danışmanlığa göre durum şudur: eğer görüşmelerde herhangi bir paragrafa federal devleti bağlı kılacak anlaşmaların bir listesi girerse, somut ifade şekli bulunması koşuluyla daha önce varolan bir şeyin tanınması tehlikesi yoktur.
Eğer anlaşmaya varılmazsa, 'bütün bunlar, tarafların önemli başlıklardaki görüşlerini etkilemeden yapılmaktadır' ifadesi ötesinde, her konuda anlaşma olmazsa hiçbir konuda anlaşma sağlanmaz şeklindeki temel anlaşma da mevcuttur. Bazı durumlarda pratik olmamız gerekiyor. Bir yerde şunu anlamalıyız ki; eğer Kıbrıs sorununun çözümünü gerçekten istiyorsak, hoş olmayan şeylerle uğraşmalı ve bunları, eğer bu yeteneğe sahip isek, hoş bir görünüme dönüştürmeye özen göstermeliyiz.(NK)