Kıbrıs'a niçin gittiniz?
Bildiğiniz gibi Savaşa Hayır Kadın Platformu olarak bizler Afganistan müdahalesi ile birlikte Ortadoğu'da gittikçe şiddetlenen savaş rüzgarlarına karşı koyabilmek için Türk, Kürt, Arap, Amerikalı tüm kadınlara bir çağrı yaptık. Elbette ki, çağrımızın öncelikli muhatapları Türkiye'de yaşayan kadınlardı. Kadınlardı çünkü militarizmin kadınları erkeklerden çok farklı ve ağır bir biçimde etkilediğini savunuyorduk. Çağrı metnimizde de bu görüşe yer verdik.
Sadece Türkiye ve Irak için değil ufak bir ada olmasına karşın yıllardır emperyalizmin paylaşım savaşlarının ortasında sıkışan; ateşkese rağmen militarizmin kendisini neredeyse sıcak savaş koşullarında olduğu kadar ağır hissettirdiği Kıbrıs için de barış istediğimizi ifade etmek istiyorduk. Bu amaçla öncelikle Türkiye'nin garantörlüğü altındaki Kuzey Kıbrıs'ta yaşayan barış yanlısı kadınlarla buluşmak ve içinde yaşadıkları koşulları onlardan dinlemek istedik. Adaya bu yüzden gittik.
Ekibiniz kimlerden oluşuyordu?
Ekibimiz ağırlıklı olarak kadın sorununun yanı sıra barış ve Kürt sorununa duyarlı olan çevrelerden, Türk ve Kürt kadınlardan ve feministlerden oluşmuştu. Halkın Demokrasi Partisi (HADEP), Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) gibi siyasi partiler içerisinde ve İnsan Hakları Derneği (İHD) ile Çağrı dergisi gibi diğer karma gruplarda kadın çalışmaları yapan beş kadın arkadaşımız ekipteydi. Bunun dışında bağımsız kadın çalışması yapan Feminist Kadın Çevresi, Katagi ve Feminen Kadın Ağı'ndan gelen bizler de dört kişiydik. Barış Anaları'ndan Fahriye Ana da bizlerle birlikteydi. Toplam on kadından oluşan bir ekiple Kıbrıs'a gittik.
Atölye çalışması, mum eylemi, sohbetler
Orada neler yaptınız?
Kuzey Kıbrıs'ta kaldığımız süre boyunca çoğu arkadaşımız Kıbrıslı kadınların evlerinde; bazılarımız ise bizler için ayarlanmış olan bir otelde kaldı. Elbette ki evlerde kalmak kadınlar arasındaki ikili ilişkinin gelişmesi açısından oldukça önemliydi. Bilmeyenler için Kıbrıslıların yaşayış biçimine ve alışkanlıklarına da tanıklık etme olanağı sağladı diye düşünüyorum.
Cumartesi sabahı Lefkoşa'da Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası'na ait bir lokalde atölye çalışmasına başlandı. Atölye çalışmasına katılamadığım için detaylı bilgi veremeyeceğim. Aktarıldığı kadarıyla atölye çalışması sonuçlarının Kıbrıs'ta ve Türkiye'de aynı gün ve saatte yapılacak olan iki farklı basın açıklaması ile duyurulması kararlaştırılmış.
Bir de Barış Otobüsü gezisi var değil mi?
Atölye çalışmasına katılan arkadaşlar Barış Otobüsü ile Lefkoşa'dan Mağusa'ya köy köy gezerek geldiler ve hep birlikte Çözüm ve AB için Mağusa Kadın Platformu'nun düzenlediği mum yakma eylemine katıldık. KKTC'nin Türkiye'den gelen herkese KKTC kimliği vermesi ve vatandaşlığa geçirmesini "Onlar golifa* gibi kimlik dağıtıyorlarsa biz de golifa dağıtırız" diyerek protesto eden kadınların dağıttıkları golifaları yedik. Golifa, Kıbrıs'a özgü buğdaydan yapılan bir yemek çeşidi.
Şarkılı türkülü, yemekli, içecekli mum yakma eyleminin yoldan geçen herkesin desteğini alması açıkçası beni çok şaşırttı. Bilirsiniz buralarda kimse başını çevirip bakmaz bile. Şoven eğilimli Denktaş 'ı destekleyen bir platform olan Ulusal Halk Hareketi'nin getirttiği pankartlar eylemin coşkusu yanında biraz komik kaldı. Eylem sonrasında çok yorgun olmalarına karşın bize eşlik eden Mağosalı kadınlarla birlikte akşam yemeğinde yeniden buluştuk ve hükümetlerin, muhaliflerin, kocaların ve diğer erkeklerin kulaklarını çekiştirdik. Yediklerimizi ve içtiklerimizi anlatmıyorum.
Ertesi gün neler yaptınız?
Pazar sabahı için önceden planladığımız sınırda basın açıklaması eylemini Kıbrıslı kadınların Barış Otobüsü eylemi ile çakışmış olması nedeniyle gerçekleştiremedik. Pazar günü öğleden sonra Kıbrıs Sosyalist Partisi Lefkoşa bürosunda partili olan ve olmayan ikinci bir grup kadın ile sohbet ettik. Platformumuzu, geldiğimiz örgütleri ve kendimizi tanıttıktan sonra onları dinleyerek, sorduğumuz sorularla daha fazla durumlarını anlamaya çalıştık. Ardından da dönüş yoluna koyulduk.
Anlamaya çalışmak
Gitme amacınızla orada yaptıklarınız, yaşadıklarınız örtüştü mü?
Yapılan atölye çalışması, birebir sohbetlerimiz, katıldığımız mum eylemi ve diğer toplantılar aracılığı ile Kıbrıs'a gitme amacımıza ulaştığımızı söyleyebilirim.
Başta da belirttiğim gibi Kıbrıs'ta kalıcı bir barıştan yana olduğumuzu ifade edebilmek, militarizmin Türkiye'de yaşayan bizler ve Kıbrıs'taki kadınlar üzerindeki etkisini tartışabilmek istiyorduk. Buna ilaveten Kıbrıslı kadınların içinde yaşadığı koşullara tanık olmayı ve çözüm için ne istediklerini anlamayı da amaçlamıştık. Bunları yerine getirebildik diye düşünüyorum.
Kıbrıs etkinliklerinizi basın yeterince yansıttı mı?
Ben kendi adıma söyleyeyim, Kıbrıs ziyaretimizin gerek Türkiye gerekse Kuzey Kıbrıs basınında daha fazla yer almasını umuyordum. Kıbrıs'ta temas kurduğumuz gazeteci bir kadın arkadaşımız sayesinde bunu kısmen başarabildik ancak barış yanlısı kesimin mücadelesine verdiğimiz desteğin yeterince görünür kılınabildiğini düşünmüyorum. Kıbrıs ziyaretimizin Türkiye basınında 2 Şubat mitingi kadar ilgi görmemesinin elbette ki ideolojik, politik nedenleri var ancak Kadının Penceresi'nin hakkını yemeyelim ama muhalif basının da sadece Kıbrıs değil Silopi eylemine de gereken özeni göstermediği kanısındayım.
Kıbrıs'ta hangi kadın gruplarıyla görüştünüz?
Kıbrıs'ta atölye çalışmasını Çözüm ve AB için Kadın Girişimi'ni oluşturan şu kadın örgütlülükleri ile birlikte yaptık: Yurtsever Kadınlar Birliği, Kadından Yaşama Destek Derneği, K.T. Üniversiteli Kadınlar Derneği, Kadın Araştırmaları Merkezi, KTAMS Kadın Bürosu, KTÖS Kadın Bürosu, KTOEÖS Kadın Bürosu, Barış ve Federal Çözüm İçin Kadın Hareketi ve atölyeyi organize eden Sınırın Ötesine Uzanan Eller Kadın Örgütü. İkinci gün yaptığımız görüşmeye ise Kıbrıs Sosyalist Partisi'nden kadınlar ve yine Sınırın Ötesine Uzanan Eller Kadın Örgütü'nden gelen aynı zamanda Birleşik Kıbrıs Partisi üyesi bir kadın arkadaş katıldı. Barış otobüsü ve mum yakma gibi eylemlerde de CTP üyesi ve hatta milletvekili olan kadınlarla görüşme imkanımız oldu.
Gerçek bir çözüm için
Kıbrıs'ta çözüme ve kadınların mücadelesine dair neler düşünüyorlar?
Atölye çalışmasına katılmadığım için Kıbrıslı kadınlarla kadın mücadelesi üzerine konuşulup konuşulmadığını bilmiyorum. Ancak diğer eylem ve sohbetlerimizde daha çok Kıbrıs'ta yaşananlar ve çözüm üzerinde durduğumuzu söyleyebilirim. Oraya gider gitmez her gece yedi sekiz köyde insanların barış ateşleri yaktığı, sürekli basın açıklamalarının, gösterilerin yapıldığı ve elbette ki yasaklamaların ve baskıların kendini hissettirdiği fazlasıyla hareketli ve sıcak bir atmosfer içerisinde bulduk kendimizi. Kıbrıslıların aklında, fikrinde ve zikrinde şu sıralar tek bir konunun olması bizim de gündemimizi ister istemez belirledi.
Yani daha çok Kıbrıs'ta çözüme ilişkin konuştunuz.
Evet. Benim kişisel gözlem ve sohbetlerime dayanarak Kıbrıslı kadınların ayrım gözetmeksizin neredeyse tamamının artık statükodan, yıllardır süren yalıtılmışlıktan, 2001 krizi ile birlikte iyice kemiğe dayanan yoksulluktan, işsizlik nedeniyle çocuklarından ayrılmak zorunda kalmaktan, dışarıdan göç yoluyla yaşanan asimilasyondan, tüm adaya hakim olan militarizmin baskısından yıldıklarını, bıktıklarını ve daha fazla dayanacak güçlerinin kalmadığını söyleyebilirim.
Sadece kadınların değil miting alanlarını dolduran on binlerce Kıbrıslının temelde karşı çıktığı ve artık kabullenmek istemedikleri en önemli nokta içinde yaşadıkları koşullar. Bu bile tek başına çok önemli bence. Halk artık kendi kendini yönetmek istiyor. Kadınıyla erkeği ile tüm Kıbrıslıları birleştiren noktanın bu olduğuna inanıyorum, Annan Planı ya da AB üyeliği değil. Bu noktadan sonra halk muhalif partilerin içerisinde bulunduğu Bu Memleket Bizim Platformu'ndan bir çözüm bekliyor. Gerçek bir çözüm istiyor.
Görüş ayrılıkları yok mu?
Görüştüğümüz kadınlar arasında çözümün ne olduğuna dair bazı görüş ayrılıkları olmasına rağmen genel hatlarıyla Annan planının kabul edilmesi konusunda hemen hemen hepsi hem fikirdi. Burada bize anlatıldığı gibi kimse Annan planını okumamış filan değil, herkes neyin ne olduğunun farkında. Annan Planı üzerine çekincelerini koyarak çözüm için bir ara basamak olacağını düşünenler olduğu gibi, pek bir çekince taşımadan Annan Planı'nın kabulünden yana olanlar da var.
Ya Avrupa Birliği üyeliği?
Avrupa Birliği'ne (AB) üyelik noktasında görüş ayrılıkları biraz daha derinleşiyor. Çözümün AB'ye üyelikte yattığına inanan kadınlar olduğu gibi AB'ye üyeliğin geçmişte İngiltere'nin yaptığı gibi istenildiği takdirde etnik farklılıkların kolayca kaşınacağı bir ortam yaratabileceği, işçi ve emekçilerin kazanılmış bazı haklarının geri alınmasını getireceği yönünde kaygıları olan kadınlar da var.
Öncelikli görev
Bundan sonra Kıbrıs yine platformunuzun gündeminde olacak mı?
Savaşa Hayır Kadın Platformu bileşenleri içerisinde Kıbrıs konusu şimdiye dek yeterince tartışılmadığı için bu ziyaretle ilgili aramızda fikir ayrılıkları dahi oluştu. Platform olarak özellikle 28 Şubat'tan sonra Kıbrıs'ın şimdikine oranla gündemimizde daha fazla yer işgal etmesi gerektiğini düşünüyorum. Kıbrıslı bir arkadaşımın dediği gibi kendi ülkelerinin militarist baskıları altında yaşayan kadınlarla dayanışma ve güç birliği ilişkisi geliştirme öncelikle o ülkede yaşayan kadınların görevi olmalıdır. (BB)