Kararın Sur Belediyesinin Ekim 2006'da çeşitli etnik ve kültür yapısına sahip vatandaşlara Kürtçe, Ermenice, Arapça, Süryanice ve İngilizce belediye hizmeti verme kararından sonra alındığını anımsatan KHRP, bakanlık yaklaşımının vatandaşın ifade özgürlüğü hakkını hedef aldığını savundu.
"Yurttaşların demokratik isteklerine karşı çıkış"
"Türkiye yine ifade özgürlüğünü hedef aldı" başlıklı açıklamasında KHRP, "İçişleri Bakanlığı'nın belediyeye karşı bu girişimi, belediye meclisinin uygunsuz diye nitelenen etkinliğine dair alınan, bütün standart yasal önlemleri boşvermesiyle yalnızca yasadışı değil, aynı zamanda beldede yaşayan yurttaşların demokratik isteklerine de açık bir karşı çıkış" dedi.
Birkaç yıldır Kürtçe ve Türkçe hizmet veren Diyarbakır Sur Belediyesi Ermenice, Arapça, Süryanice ve İngilizce'yi de kapsayan çok dilli belediye hizmet yönünde Ekim 2006'da verilen kararı onaylamıştı. Karar belediye meclisinde 7 ret oyuna karşı 17 kabul oyuyla alınmıştı.
Demirbaş: Halkla diyalog halkın diliyle yapılmalı
Uygulamayı Avrupa Sosyal Forumu'na da bir makaleyle sunan, Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş, belediye hizmetlerinin yerel hizmet olduğunu hatırlatarak halkla diyalogun halkın diliyle yapılması gerektiğini ifade etmişti.
Diyarbakır'ın 33 ayrı medeniyeti içinde barındırdığına ve turistik bir alan olduğuna dikkat çeken Demirbaş, "temelde resmi dil, yazışma dili olarak kullanılıyor. Bunun yanı sıra yerel dili ve evrensel dili birlikte kullanmamız gerektiğine inanıyoruz" dedi.
Sur Belediyesi'nde temizlik eğitimi, halk toplantıları ve çocuklara yönelik etkinliklerde Süryanice, Arapça, Ermenice de kullanılmaya başlandı.
Demokrasinin özünün çok kültürlülük olduğunu ifade eden Demirbaş "Derdimiz anlaşılır olmaktır, bir dilin bir başka dile egemen olmasına yönelik bir düzenleme yapmak değildir" diyor.
"Rakamlar ihtiyacı ortaya koyuyor"
Kararın açıklandığı basın toplantısında, Sosyolog Aslan Özdemir'in aktardığı Suriçi beldesi anket sonuçları şöyle: Halkın yüzde 24'ü Türkçe, yüzde 72'si Kürtçe, yüzde 1'i Arapça ve yüzde 3'ü Ermenice ve Süryanice konuşuyor.
Bu oranların işaret ettiği çeşitlilik, belediye hizmetlerinde uygulamanın yaygın olarak yapılandırılabileceği umudunu veriyor.
Lozan Antlaşması'nda "dil"
Diyarbakır'da alınan bu karar yerel dilin kamusal alana taşınması bakımından Lozan Antlaşması'nın 39/4. maddesini akla getiriyor:
"Herhangi bir Türk uyruğunun, gerek özel gerekse ticaret ilişkilerinde, din, basın ya da her çeşit yayın konularıyla açık toplantılarında, dilediği bir dili kullanmasına karşı hiçbir kısıtlama konulmayacaktır."
Ayrıca, antlaşmanın 39/5. maddesi, "Türkçe'den başka bir dil konuşan Türk uyruklarına mahkemelerde kendi dillerini sözlü olarak kullanma hakkını" da tanıyor. (EÖ/TK)