Toplantıya İHD Genel Başkanı Yusuf Alataş, İHD İstanbul Şube Başkanı Hürriyet Şener, Eren Keskin'le Dayanışma Ağı'ndan Derya Demirler' le Feray Salman katıldı.
Alataş: Bedel ödemek insan hakları savunuculuğunun gerçeğidir
Alataş toplantıda tüm dünyada ve Türkiye'de insan hakları savunuculuğu zor ve riskli bir iş olduğunu söyledi.
"İnsan hakları savunucularının fiili ya da hukuki risklerle karşılaşması ve bedel ödemek zorunda kalması, ülkemiz de sıklıkla rastlanan bir durumdur. Bizler bu riskleri biliyoruz ve yeri geldiğinde bedel ödemeyi insan hakları savunuculuğunun kaçınılmaz bir gereği olduğunu kabul ediyoruz."
Keskin: İlan verenleri sorumlu davranmaya davet ediyorum
Keskin ise "Bir kadının ya da kadın örgütlerinin bir kadına şiddet çağrısı yapan bir ilan vermeleri çok acıklı bir durum. Kadının kadına bunu yapması acıklı. Kendisini feminist olarak tanımlayanların militarizme baştan karşı çıkmaları gerekiyor. Bunu yapmıyorlarsa o arkadaşlarımız ne kadar kadın hakları savunucusu kendilerini değerlendirmeleri gerekiyor" dedi.
Keskin ilan verenleri sorumlu davranmaya çağırarak, şunu sordu: "Bu ilanlardan sonra birileri çıkıp herhangi bir girişimde bulunurlarsa acaba kendilerini sorumlu hissedecekler mi?"
Eren Keskin'le Dayanışma Ağı'ndan Demirler de, Eren Keskin'e feminist kadınların verdiği desteğin sürdüğünü söyledi. bianet basın toplantısı sonrasında Keskin'le kendisine yönelik saldırıyı konuştu.
Metnin bağımsız olmadığını düşünüyor
Siz de kadınsınız onlar da. Neden size saldırılıyor?
Bana yapılan bu saldırıyı da çok kadın örgütlerinin kaleminden çıkan bir şeyler olduğuna inanmıyorum. Bir merkezden olduğunu düşünüyorum. Yıllardır tehditler alıyorum. Genel Kurmay başkanının hakkında suç duyurusunda bulunduğu insanlardan biriyim. Bu metninde çok bağımsız olmadığını düşünüyorum.
Çünkü bu olayla ilgili, konuşmayla ilgili ilk Necla Arat benim hakkımda suç duyurusunda bulunurken Genel Kurmay başkanıyla birlikte bulundular. Arat, mahkemede benim aleyhimde tanıklık yaptı.
İstenmeyen kişi ilan etmek ne anlama geliyor?
Mesela, ben bir Kemalist kadının uğradığı haksızlığa hemen koşabilirim. O Kemalist'tir diye düşünmem. O zaman zaten kadın hakları savunucusu olmam. Onlar böyle yaklaşmıyorlar. Onları bence belirleyen birincil kimlikleri Kemalist kimlikleri. Diğer kimlikleri ondan sonra geliyor. Sorun burada. Bence çok acı. Beni istenmeyen kişi ilan etmişler, "şiddetle" kınıyorlar. Zaten istenmeyen kişi ilan etmek adeta yok etmek anlamına da geliyor.
Çünkü bizim 98 yılında Akın Birdal hakkında da böyle yazılar, ilanlar çıktı ve Akın Birdal bir süre sonra vuruldu. O nedenle tekrar düşünmeye davet ediyorum kendilerini. Böyle bir sorumluluğun altından kalkabilecekler mi? Böyle bir ilanı okuyup, galeyana gelip suç işleyebilecek bir dolu insan var toplumda.
PKK'li değil, siyasi davaların avukatı
Korunuyor musunuz?
Hayır korunmuyorum.
Korunma başvurusunda bulundunuz mu?
Hayır. Sadece 1999 yılıydı. Abdullah Öcalan'ın getirildiği dönemdi. Onun avukatlarından biriydim. O dönem Osman Baydemir'le ikimiz çok tehdit alıyorduk. Devlet koruma vermeyi teklif etti bize. O zaman biz istemedik. Zaten bizi korumak zorundalar. Onların görevi bu. Sürekli polisle dolaşmayı gerekli görmedim.
Size yöneltilen, kadın örgütlerinin suçlamalarından biri PKK'li olduğunuza ilişkin. Siz PKK'li misiniz?
Tabii ki değilim. Ben bir insan hakları savunucusuyum. Ayrıca her konuşmamda şiddetin Kürt sorununda bir çözüm olamayacağını, hatta silahlı mücadeleler devrinin dünyada geçtiğini, şiddetin militarizmi güçlendirdiğini sürekli dile getiren biriyim. Hiçbir zaman, hiçbir örgütün üyesi olmadım ama PKK davalarının avukatıyım. Onların, bir çok Kürt ve sosyalist çevrenin avukatlığını yaptım. Abdullah Öcalan'ın da avukatlığını yaptım. Bu ayrı.
Bu benim mesleğim. Ben siyasi davalara giren bir avukatım. Ayrıca Kürt sorununun demokratik çözümünü, hatta Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkını savunuyorum. Bunu da her yerde dile getiriyorum. Zaten militarizmin kırmızı noktalarına karşı söz söylediğiniz zaman en kolay yöntem sizi PKK'li ilan etmek zaten. Çok kolaycı yöntem.
Antimilitarist politikalar gerekli
Peki dediniz ki militarizm, Kıbrıs sorunu vs gibi konularda kadınlar siyasetlerini gözden geçirsinler. Sizce kadınların politika yapması kolay mı?
Kadınlar her türlü ezilmişliği iki katlı yaşıyorlar. Önleri kapalı. Sokağa çıkamıyorlar. Her kadın bizim gibi değil. Ekonomik özgürlüğü yok nasıl politika yapacak? Antimilitarist bir politikaya ihtiyaç olduğunu ve ben bunun sadece antimilitarist, feminist ve eşcinsellerin başarabileceğini düşünüyorum. Çünkü bütün önyargılardan arınmış bu kesimler bence. Sosyalistlerin bile arındığını düşünmüyorum.
Önyargılar baskıları artırıyor mu?
Önyargılarla muhataplar, ötekileştiriliyorlar. Bence en çok onlar anlıyor militarizmin dayattığı şeyleri. Militarizm bence Türkiye'de, kendini demokratik muhalefet cephesinde konumlayan bir çok örgütün gündeminde değil.
Uluslararası hukuk erkek egemen ve militarist
Şimdilerde yeni bir insan hakları, kadın hakları, çocuk hakları tanımları tartışılıyor, İnsan Hakları Sözleşmesi de tartışılıyor? Bu tartışmalarla ilgili ne düşünüyorsunuz? ?
Uluslararası hukuk sisteminin tabii ki kazanımları var. Bunu reddedemeyiz ama, uluslararası hukuk sisteminin son derece erkek egemen ve militarist olduğunu düşünüyorum.
Örnek vermek gerekirse Birinci ve İkinci Dünya Savaşları'ndan sonra binlerce kadın, her savaşta olduğu gibi tecavüze uğradı. Ama kurulan Tokyo ve Nurnberg mahkemelerinde tecavüz bir savaş suçu sayılmadı. Ancak Bosna ve Ruanda çatışmalarından sonra, o da kadınların mücadeleleri sonunda savaş suçu olarak değerlendirildi.
Hala Mülteci Hakları Sözleşmesi'nde kadına .yönelik şiddet tek başına bir iltica nedeni sayılmıyor.
Ya da Vicdani Ret. Hala uluslararası hukuk da bir görev olarak devletlere verilmiyor. Sadece Kopenhag kriterlerinde. O da ucu açık bırakılıyor. Yani bu bütün dünya uluslararası hukuk sisteminin erkek egemen ve militarist olduğunu gösteriyor. Bu örnekler bunun çok açık göstergesidir.
Türk usulü Feminizm
Kendisini feminist olarak tanımlayan kadın örgütlerin size saldırmalarının arkasında ne var?
Bir kere feminizm, feministlerin mutlaka antimilitarist olmaları gerekiyor. Militarizmin son aşaması. Ve kadınla erkek arasındaki ezme ezilmesine karşı çıkmıyor feministler; aynı zamanda ırkçılığa, şovenizme, kapitalizme, bunların kadın üzerinde yarattığı tüm etki ve baskılara da karşı çıkıyorlar. Ben feminizmi böyle algılıyorum.
Ama Türkiye'de maalesef resmi ideoloji hep Türk usulü bir feminizm, Türk usulü bir çevrecilik, Türk usulü bir sosyalistlik yaratmış. Yani hep bir yerde takılıp kalıyor. Sadece kadınlar için geçerli değil bu. O yüzden ben kendisini feminist olarak tanımlayanların ve kadın hakları savunucusuyum diyenlerin militarizmin yarattığı tüm kırmızı noktalara karşı çıkması gerektiğini düşünüyorum. Örneğin Kıbrıs meselesi, Ermeni soykırımı, Kürt meselesi yani her konuda yeniden kendilerini değerlendirmeleri gerektiğini düşünüyorum. (AD)