Yıkım kararı, barikat, gerginlik
Günlerdir 'yıkım kararları' nedeniyle, mahalle halkının kurduğu barikatların ardında gergin bir bekleyişin sürdüğü Kurtköy'deki gecekondu bölgesi Cambazbayırı'ndayız. Aracımızın kat ettiği yolun sol yanı, çok katlı onlarca binanın bulunduğu toplu konut alanıyla dolu. Diğer yandaysa, kaçınılmaz kaderini bekleyen, yeşillikler içindeki gecekondular sıralanıyor. Haliyle o yana seğirtiyoruz.
Gazeteci hayra alamet olmaz
Mahallenin girişinde, barikatların ardında kiminin yüzleri maskelerle kapatılmış gençler kesiyor önümüzü. "Kimsin? Nesin?" sorularının ardından barikatın öte yanına geçiyoruz. Sabahın kör vaktinde gazetecilerin gelmesinin hayra alamet olmadığını anlamakta gecikmiyor mahalleli. Anlaşıldı ki, yıkım ekipleri işlerini bitirmek için geliyorlar.
Bir anda tüm sokakları "Uyanın! Hazır olun!" bağrışları kaplıyor. Herkeste bir telaş. Kimisi sopa almış eline, kimisi kaçınılmaz çatışmanın yegane silahı taşları istiflemekle meşgul.
Tüm mahalle kuşatıldı
Mahalleye giriş yaptığımız barikatın devam ettiği sokağın sonuna, diğer barikatların olduğu kısma doğru yöneliyoruz. Henüz 200 metre gitmemişken, karşımızdan, "Asker mahalleye girmiş. Hazırlanın!" diye bağıran birkaç genç geliyor.
Hemen ardından kasklı üniformalarının içinde, ellerinde cop ve kalkanlarıyla bekleyen jandarmalarla burun buruna geliyoruz. Kör karanlıkta görebildiğimiz kadarıyla, mahallenin alt tarafından itibaren bir çok noktada bekleyen askerleri görüyoruz sonra.
Gökten taş yağdı
İki taraf da hazırlıklı olunca, beklenen çatışma başlıyor. Jandarmaların bulunduğu her yere, her yerden taş atılmaya başlanıyor. Kalkanlarıyla kendilerine zırh ören jandarmalar bir yandan ilerlemeye çalışıyor.
Mahalleliler, taşlar, molotoflar ve tüpler atarak ilerleyen askerleri durdurmaya çalışıyor. Canla başla çatışmalara katılan kadınlar çığlık çığlığa. Atılan taşlar öyle çok ki, jandarmalar kimi zaman dakikalarca ilerleyemeden bekliyor.
Askerden kısasa kısas: Taş
Kısa süre sonra, gaz bombaları ve tazyikli su sıkan araçların desteğinde ilerlemeye başlayan askerler, barikatları birer birer dağıtıp tüm mahalleyi ele geçirmeye başlıyor. Bunca hengamenin arasında en çok dikkat çekense, çoğu zaman göstericilerle burun buruna gelen askerlerin cop kullanmaktan özenle kaçınıp kısasa kısas deyip taşa taşla karşılık vermesiydi.
"Gecekonduda doğan asker yok mu?"
Jandarmanın attığı taşların ve gaz bombalarının isabet ettiği bazı göstericiler yaralanırken, gecekonducular jandarmalara, "Bizim de çocuklarımız askerde", "Biz düşman mıyız?", "İçinizde gecekonduda doğan yok mu?" diye bağırıyordu.
Jandarma, kalabalıkları dağıttığı sokakların giriş ve çıkışını tutarken gecekonducular, barikatların başında ateşler yakarak toplandı. Gün aydınlandığında barikatlarda siyah dumanlar yükseliyordu. Barikatlarda da uzun süre taşlı, sopalı çatışmalar sürdü. Sokakları tek tek kontrolüne alan jandarma, barikatları dağıttıktan sonra, kontrolü tamamen ele geçirdi.
44 ev yıkıldı
Yıkılacak evlerin bulunduğu alanın koruma çemberine almasının ardından belediye ekipleri ve iş makineleri geldi. Saat 07.00 sıralarında yıkım başladı. Bu sırada evleri yıkılan bazı vatandaşlar, zabıtalara saldırdı. Belediye ile anlaşılarak boşaltılan 38 bina hemen yıkılırken, 6 evde eşyalar yıkım sırasında boşaltıldı.
Kiracı gecekonducuydu ev sahibi oldu
İş makinelerinin yerle bir ettiği gecekondulardan birinde de Demir ailesi yaşıyordu. Mustafa Demir, 11 yıl önce ailesiyle birlikte Ümraniye'de kirada oturduğu evden çıkıp gelmişti. Ev sahibi "boşaltın evimi" dediği gecekondudan çıkarınca, onlar da çevrelerindeki pek çok insan gibi, hazine arazilerine yapılan gecekondulardan birine sahip olmak istedi.
Belediyelerin, kaçak olmasına karşın evleri yıkmadığı hatta politik hesaplarla gecekonduların yapılmasına destek verildiği kulaktan kulağa yayılıyordu. Yolu bile olmayan Cambaztepe'ye sırtlarında tuğlalar taşıyarak gecekondularının duvarlarını ördü herkes. Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemdi.
Mustafa Demir, oğlu İbrahim'le taşıdıkları tuğlaları tek tek örerek küçük bir oda yaptı. On kişilik aile 3 ay yaşadı bu tek göz evde. Başlarını soktukları damı yavaş yavaş büyütüp 5 odalı bir ev haline getirdi tüm aile. Suyu, bölgenin diğer sakinleri gibi, neredeyse 3 km ötedeki çeşmeden karşılıyorlardı. Yolu olmayan sokaklar çamur deryasıydı. Yolu, suyu yoktu, ama her seçim dönemi vaatler dolayısıyla umut vardı. Hep tapularının dağıtılacağı söylendi.
Önce hizmet sonra yıkım
Önce tankerler, gecekonduların arasında gezerek su dağıtmaya başladı. Sonra su tankeri sayısı arttı. Seçimler yaklaştığında su boruları döşendi, elektrik direkleri yollar yapıldı. 7 yıl boyunca elektrik ve su faturası ödüyordu Demir ailesi, ama bugün siyasi kaygılarla hizmet götüren belediye, 43 komşularına yapıldığı gibi evlerini yıktı.
Dediklerine göre belediye, kimileri için çok olmayan fiyatlar karşılığında toplu konutlardan ev verecekmiş gecekondu sahiplerine. Yani içinde bulunduğumuz yüzyılın kentsel dönüşüm projesinin ilk ayağı bu yıkımla tamamlanmış oldu. Projenin tamamında ortaya çıkan manzara ise şu: "Zenginler için, yıkılan gecekondulardan boşalan yeşillikler içindeki alana villa tipi konut inşaatları başlatılacak, yoksul gecekonducular ise beton yığını toplu konutlara yerleştirilecek."