Cumartesi Anneleri/İnsanları Galatasaray Meydanı’ndaki 448. buluşmalarında 22 yıl önce 27 Ekim 1991'de sivil polislerce kaçırıldıktan sonra kendinden bir daha haber alınamayan Hüseyin Toraman’ı andılar.
Toraman’ın en sevdiği türkü olan Hasret Gültekin' in söylediği “Güneşe gömün beni” ile başlayan anmada ilk önce 1995'te kaybedilen Hasan Ocak' in abisi Ali Ocak söz aldı. Ocak, adalet arayışlarını bazı kimselerce itibarsızlaştırılması çabalarına serzenişte bulundu ve özellikle İzmir’ deki Gezi Parkı eylemleri kapsamında Facebook hesaplarında kardeşinin resmini paylaşanların gözaltına alındığını söyledi.
Toraman ailesinin avukatı Gülseren Yoleri de kısa bir sure önce Siverek' de bulunan 30 ceset ile verdikleri önergenin, Başbakan' ı rencide ettiği sebebiyle reddedildiğini anlattı.
Avukat Yoleri, savcının tarafsız olmadığını, davaların ve soruşturmaların bağımsız kişilerce yürütülmesini istediklerini söyledi:
“Oğlunuz cebimde mi?”
Kardeşinin en sevdiği Türküyü dinledikten sonra oldukça duygulanan ve ilk başlarda konuşmakta zorluk çeken abla Sakine Toraman ise önce kardeşinin kaçırılma ve kaybolma surecini ve ailesinin sonuç bulmak için devlet çapında yaptığı görüşmeleri ve aldıkları sonuçları anlattı.
“Kardeşim İstanbul' da gündüz vakti, mahalle ortasında, karakola 100 metre uzaklıkta telsizli ve tabancalı sivil giyimli kişilerce zorla arabaya bindirilerek götürüldü. Polis sonradan arabayı buldu fakat içindekilerin de polis olduğunu öğrenince bir şey yapamadıklarını söylediler.
“Bu konuşmalar banda alındı ve konu mecliste Ercan Karakaş ve Mustafa Kul tarafından gündeme getirildi. Dönemin Emniyet Müdürü Mehmet Ağar 15 gün sonra anne babama ‘oğlunuz emniyettedir, evinize gidin’ dedi.
“Süleyman Demirel' e kadar çıktık. Demirel; ‘Oğlunuz cebimde mi ki, çıkarıp vereyim?’ dedi.
“Biz kayıplarımızın kemiklerini bulup gömüp, onlarla vedalaşmadan normal hayata dönemeyeceğiz. Cenaze törenimizi yapabilirsek ancak yavaş yavaş normal hayata alışabileceğiz.
“Devlet kendi suçunu 20 yılda nasıl olsa anneleri de ölür, kimse uğraşmaz diyerek geçiştiriyor. Kardeşimin davası iki yıl önce zaman aşımından düştü. Anneler ölse bile kardeşler, çocuklar sonuç alana kadar mücadelemize devam edeceğiz. Bunun için demokratik basından ve halktan destek istiyoruz.
"Yaşananlardan iktidarlar sorumludur”
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına basın açıklamasını okuyan Mine Nazar şunları söyledi:
“24 yaşındaki Hüseyin Toraman, 27 Ekim 1991 sabahı, pazar kahvaltısı için ekmek almak üzere evinden çıktıktan sonra, mahallelinin gözü önünde silahlı, telsizli, sivil giyimleri kişiler tarafından 34 ATZ 56 plakalı bir araca zorla bindirilerek kaçırıldı.
“Olay yerine 100 metre mesafede olan semt karakolundaki polisler arabayı sahil yolunda durdurdu. Ama onların da polis olduğunu anlayınca müdahale etmedi.
“Ailenin, İHD’nin, avukatların tüm girişimleri sonuçsuz kaldı. İstanbul Cumhuriyet Savcılığındaki dosya ‘Tüm aramalara rağmen şüpheli bulunamadı. Türk Ceza Kanunu'nun 102/6. maddesinde belirtilen 20 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan soruşturmaya yer olmadığına karar verildi’ denilerek evrensel hukuka aykırı bir şekilde kapatıldı.
“Yurttaşa karşı islenen suçu meşrulaştıran, fail kamu görevlisi olunca yurttaşın öldürülmesinin suç sayılmayacağı algısını yaratan zihniyete karşı mücadele ediyoruz. Bu durum güvensiz bir ortam yaratarak toplumu suskunluğa sürükledi.
“Yurttaşların haklarını sistematik olarak ihlal eden bu zihniyet, ihlallerin soruşturulmasını, kovuşturulmasını ve cezalandırılmasını önleyerek yeni ihlallere ortam hazırladı.
“Siyasi iktidarlar, göz yumarak teşvik ettiği suçlardan kendi dönemlerinde olsun olmasın sorumludur ve bu suçların hesabını vermekle hükümlüdür.
“Toraman'ı gözaltına alanlar, sorgulayanlar, kaybedenler, onun kaybedilmesine onay verenler bellidir ve devletin arşivlerinde, Emniyet Genel Müdürlüğü kayıtlarında mevcuttur. Bu dava Hüseyin’in akıbeti açıklanana, failleri ve sorumluları yargılanana kadar bizim için kapanmayacak.” (DAH/EKN)