Yeğisabet Baltayan anlatıyor...
Annem Azniv Baltayan, Sivas’ın Tivrik Köyü’ndendi. Koca sülalede soykırımdan sağ çıkabilmiş tek kişiydi.
Annem çok yakın oldukları Türk komşusunu anlatırdı. Bir akşam evin erkekleri dışarıdayken Türk paşa annemleri ziyaret etmiş. Annem paşanın aileden biri gibi olduğunu söylüyordu. Paşanın annesi doğum sırasında ölmüş ve Azniv’in büyükannesi Nazik paşayı kendi oğlu gibi büyütmüştü. Türk paşa Nazik’e “Büyükana” diyormuş.
Annem Azniv, o zaman 6 yaşındaymış. İki kız kardeşiyle birlikte misafiri ağırlamak için dışarıya çıkmış ve konuşulanlara kulak misafiri olmuş. Paşa içeriye girip masanın etrafında yerleştikten sonra Nazik ‘Büyükana’ya, “Türk Hükümeti Ermenileri tehcire göndererek tüm Ermeni halkını yok etme kararı aldı” demiş. Paşa, Nazik’e kendi evinde sığınabileceğini, kutsal ikonalarını getirmesine izin vereceğini ve onun dua edebilmesi için ayrı bir köşe ayıracağını, büyük imkanlara sahip olduğunu ve onların koruyabileceğini söylemiş. O an herkes sabırsızlıkla Nazik’in tepkisini bekliyormuş. Nazik reddetmiş ve Ermeni halkı neredeyse biz de oradayız demiş ve şayet bütün Ermeniler yok olacaksa o zaman onun ailesi de yok olsun. Türk paşa bunu duyduktan sonra gitmiş ve bir daha dönmemiş. Günler sonra beklenen olmuş.
Nisan ayı gelince Baltayan sülalesi diğer Ermeni ailelerle beraber göç yolunu tutmuş. Küçük olduğu için annemi sürekli kucaktan kucağa alırlarmış, yorulmuş, büyükannesine yemek ve su için durmalarını rica etmiş. Yolda yaşanan bir olay sırasında annemin gözü önünde kız kardeşlerinden birini öldürmüşler ve annem bunu çok zor atlatmış.
Göçmenlerin kervanı yolda bir yerde durmuş. O sırada Türk askerlerin davranışının değişmiş olduğunu farketmişler. Şiddet içeren hiçbir şey yapmıyorlarmış, aksine yavaş ve dinlene dinlene gitmeyi öneriyorlarmış, çünkü uzun yol geçeceklermiş.
Herkes uzakta Amerikan yetimhanesinin çalışanlarını görünce, Türk askerlerin kurnazlığını anlamış.
Amerikalılar yetişkin olmayanları topluyorlarmış ve Azniv annemi de almışlar. Kız kardeşinin ölümünü görmüş olan annem, annesinden ve büyükannesinden isteksizce ayrılmış. Nazik büyükanne annemi göğsüne bastırıp “Evini aileni kur ve sülaleni unutma, bu acıları hafızanda tut” demiş.
Annem, kamyonet uzaklaşırken gözü sürekli kafiledeymiş.
Annem, Sivas’ın Patrik Köyü’nden Azaria Patrakçyan’la evlenmiş. Yetimhanede karşılaşmışlar. Yirmi yıl boyunca Yunanistan’ın Selanik şehrinde yaşadıktan sonra 1946’da Ermenistan’a taşınmışlar. İkisinin de sülalesi zulümden geçmiş ve onların dediği gibi “Katliamdan kurtulan iki dal birbirine tutunup kalın bir meşe olmak için ant içmiş”. (AN/HK)
* Hikâye “Meşenin genç dalı” başlık altında “Kharisk” (Çapa) dergisinin Mart/Nisan 2005 sayısında yayımlanmıştır.
** Fotoğraf: Ramazan Güloğlu
*** “100 yıl… Gerçek hikayeler” başlığı altında, analitik haber ajansı ‘Armedia’ ve sivil toplum kuruluşu ‘Avrupa Entegrasyonu’ tarafından gerçekleştirilen ‘Beni kurtaran Türk’ projesi Soykırımdan kurtulanların, yakınları tarafından aktarılan gerçek hayat hikayelerini sunuyor. Hikayelerin özelliği, kahraman(lar)ın Ermeni Soykırımı’ndan doğrudan ya da dolaylı olarak, Türklerin yardımları sayesinde kurtulmuş olması. Proje, Birleşik Krallık Dış İşleri ve İngiliz Milletler Topluluğu Ofisi’nin desteğiyle gerçekleştiriliyor.
Dizinin diğer yazıları:
* Aris Nalcı "Beni Kurtaran Türk" Projesini Anlattı: Bu Hikayeler Soykırımla Önyargısız Yüzleşme İçin Anlatıldı
* “Büyükannemin Hasretinden Bir Parça da Bizim İçimizde”