"Munzur Barış ve Kültür Günleri"ni düzenleme düşüncesi geçen yıl da gündemimizdeydi ama gerek bizden kaynaklanan eksiklikler, gerekse de projenin bizce çok önemli olan yerel ayağını oluşturamamak bu kış etkinliğinin hayata geçmesini ancak bu yıl mümkün kılabildi.
Munzur Aydın ve Sanatçılar Platformu (MASAP) olarak bu düşünceyi, sorun ve engeller, eksiklikler olsa da bu yıl hayata geçirmekte kararlıydık ve dediğimizi yapmanın haklı gururunu yaşadık, yaşıyoruz...
Etkinliği, özü ve niteliği nedeniyle Dersim'deki bütün örgütlü demokrasi güçlerinin desteklemesi gerektiğine inanıyorduk. Bunun için azami bir gayret ve çaba içerisinde olduk ve bu desteği çok büyük ölçüde sağladık da. Hemen hemen bütün sivil toplum örgütlerimiz, merkez ve dört ilçe belediyemiz, duyarlı kişiler ve iki siyasi parti destekleyen kurumlar içerisinde yer aldı; tertip komitesinin oluşumuna katıldı. Ancak açık belirtmek gerekirse, birkaç özverili arkadaşımız dışında bu geniş destekleyen yelpazesinin katkısı umduğumuzdan veya beklediğimizden sınırlı kaldı. Sanıyorum bu da etkinliğimizin bir "ilk" oluşuyla yakından bağlantılıydı.
Yaz aylarında, birçok insanımızdan "yazın geliyorsunuz ama neden kış olunca hiç kimseyi buralarda göremiyoruz" şeklinde şikayetler çok duymuşumdur. Herhalde birçok sanatçı, müzisyen vb. arkadaşım da duymuştur. Onları bilmem, ama bu şikayetler içime dert olmuştu desem yeridir. Çünkü bunlar özünde sitem de bulunan haklı şikayetlerdi ve Dersim, sadece yaz aylarında değil kışın da, karın, fırtınanın esiri olduğu günlerde de bizim Dersim'di.
Dersim'de uzun kış günlerinin bize bıraktığı çok şey var. Ruhumuzda, kişiliğimizde izleri var. Kışın kar bir yağardı ve bize hiç bitmeyecekmiş duygusu veren uzun bir kış süreci başlardı... Beyaz bir dünya ile kuşatılmış olurduk. O uzun, soğuk, beyaz kış gecelerini bizim için unutulmaz kılan ise, büyüklerimizin anlattıkları masallar ve acılı tarihimizin ağıtlarıydı... Yoğun kar yağışı nedeniyle kapalı kaldığımız köylerimizde su bulamadığımız günleri anımsıyorum ve kar sularından demlediğimiz çayların tadını şimdi çok özlüyorum...
Kış eskisi kadar zor ve çetin değil belki, ama hala bir kış olgusu var Dersim'de. Zor ve çetin kış şartlarıyla barışık olan Dersim'liler, her yıl olduğu gibi bu yıl da, kış mevsimi boyunca devam edecek olan, kara endeksli bir süreci yaşıyorlar. Küresel ısınmayla beraber kendisini gösteren iklim dengesini bozan gelişmeler herkesi olduğu gibi Dersimlileri de tedirgin etmiş durumda. Konuyla ilgili haber ve gelişmeler yakından takip ediliyor.
Hava ve iklim şartları bir yana, asıl sorun, ülkemizin temel sorunu olan Kürt meselesinin yarattığı çatışma ortamının, barış çabalarına rağmen devam etmesi. Operasyonlar halen devam ediyor... Nitekim bizim Dersim'den dönüşümüzün hemen ardından, Ovacık'ta uçak ve helikopterler bombardıman yaptılar. Bitmek tükenmek bilmez arama ve kimlik kontrollerinin ise artık bir "güvenlik önlemi" olmaktan çok insanı taciz ve rencide eden bir uygulamaya dönüştüğünü belirtmek durumundayım. Biz Dersim'de barış özlemimizi paylaşmak ve sevgili Hrant'ın katledilmesini lanetlemek için bulunuyorduk ama varlığımızdan ve barışa dair özlemlerimizi dile getirmemizden rahatsızlık duyanlar da vardı...
Mazgirt'te kar yağıyordu
Uçakla önce Malatya'ya oradan da bizi almaya gelen bir araçla etkinliklerimizin ilk programını gerçekleştireceğimiz Mazgirt'e hareket ettik. Yollarda süren uzun ve can sıkıcı kimlik kontrollerinden sonra Mazgirt sınırına girdiğimizde, kar şiddetini oldukça artırmıştı. Bizi ilçe girişinde polisler karşıladı. Kar altında bekletildiğimiz süreyi kar topu oynayarak geçirmemiz de sanırım bir ilkti. Mazgirt ilçesine bu arama noktasından sonra yürüyerek gitmek durumunda kaldık. Zira yolları kapatan kar, araçların ilçeye girişini imkansız kılıyordu. Mazgirt ilçesinde uzun yıllar aradan sonra ilk kez bulunuyordum. Düğün salonunu dolduran Mazgirtlilerin yoğun ilgi ve sevgisiyle karşılandık. Konuşmalar, şiirler ve Anafatma Kadın Derneği Arbane Grubunun gösterisinin ardından sahnedeki yerimi aldığımda mutluydum. Orkestrasız ve en doğal halimle söylediğimiz şarkılarla inledi Mazgirt. Birlikte söylediğimiz şarkıların yanı sıra, Mazgirtlilerle söyleştik, hasret giderdik.
Dersim'de planladığımız panel ve belgesel film gösterisi ne yazık ki gerçekleşemedi. Bunun ilk nedeni Mazgirt'ten çıktıktan sonra yollarda saatlerce keyfi bir şekilde bekletilmemiz oldu. Dersim merkeze vardığımızda kar yağıyordu ve kar yağışı altında Belediye konferans salonunu dolduran insanlar gecikmemiz nedeniyle dağılmaya başlamıştı bile. Dersim 38 belgeselini izlemek üzere gittiğimiz Gündoğanlar Düğün Salonu'nda değişik bir sürprizle karşılaştık. Belgeselin gösterimine izin verilmeyerek, bir kez daha tarihimize dair bir gerçeğin anlatılması, paylaşılması, demokratik olmayan bir yöntemle engellenmiş oldu. Dolayısıyla etkinlikleri Hrant Dink arkadaşımızın anısına adamış olmamız, burada bir kez daha anlamını, karşılığını buldu bence. Zira Hrant toplumsal barışın mümkün olduğunu ve bunu gerçekleşmesinin yolunun diyalogdan, tarihimizle yüzleşmekten geçtiğini bilen ve bu düşüncelerini mücadelesini veren bir aydındı.
Ovacık'ta hüzün ve coşku
Hemen bir gün sonra, kış mevsiminin belki en zor geçtiği, ancak bir o kadar da güzelleştirdiği Ovacık'a hareket ettik. Havanın bir gün öncesine oranla daha açık olması bizim için önemliydi. Zira açık havada karın beyaza bürüdüğü Munzur Dağlarını seyretmek bir ömürdü adeta. Öyle de oldu. Sabahın köründen itibaren Dersim il çıkışını bizden ötürü tutan polis hepimizin kimliklerini alıp GBT'lerimizi sorduktan sonra gitmemize izin verdi. Ancak hemen 10 km sonrasında, "Halbori"de de askerlerce uzun süre bekletildik. Öfkelenmemek için kendimle büyük mücadele yürüttüğümü itiraf etmem gerekir. Halbori'den ayrıldıktan sonra Tornova'ya vardık. Ve burada da bizi bekleyen askerlerce kimlik kontrolünden geçtikten sonra, Ovacık ilçemizin merkezine hareket ettik. Munzur dağları eşsiz bir tablo güzelliğinde karşımızda duruyordu... Beyaza bürünmüş dağların etrafını saran sis bulutu dağılmaya yüz tutmuştu.
Ovacık bu çetin kışın ortasında bile hareketliydi; bu beni, hepimizi çok sevindirdi tabii ki. Programın Ovacık bölümünün sunumunu, Ovacıklı arkadaşlarımız Cafer Solgun ve Mehmet Çetin birlikte yaptılar. Tiyatrocu Alişan Önlü arkadaşımızın küçük oyunlarıyla gülen Ovacıklılar, ardından Anafatma Kadın Derneği'nin Arbane Grubunun gösterisini izlediler keyifle. Yerel bir folklor grubumuzun oyunları da beğeniyle izlendi. Ovacık'a daha önce çeşitli çalışmalar ve özellikle de klip çekimleri için gitmiş, bu eşsiz güzellikteki ilçemizde nitelikli çalışmalar yapmıştım. Ve ilk kez bir konserde Ovacıklılarla şarkılarımı paylaşıyor olmaktan ötürü heyecanlıydım. Bu heyecanı bu sefer yalnız yaşamıyordum. 20 yıllık hayat arkadaşım, sevgili eşim Sevgi ve 17 yaşına girmiş olan kızım Deren ile birlikteydim. Ayrıca Dersim'de iki yıldır Almanya'dan emekli olduktan sonra gelip yaşamaya başlayan Annem ile Babam da bu etkinliklerde bizi yalnız bırakmadılar. Ovacık sanırım etkinliklerin en anlamlı ve etkili ayağını oluşturdu. Konserden önce bir çok platform üyesi arkadaşımızla birlikte evinde ziyaret ettiğimiz Firik dedenin bize ilerlemiş yaşına rağmen bir deyişini sunması da son derece anlamlıydı. Bu yaşlı ozanın ayrıca bizden bir isteği vardı. Yaşadığı evin yenilenmesi için bizden yardım beklentisini dile getirdi. Ümit ediyorum ki, özellikle iş adamlarımızın da desteğiyle Firik dedenin bu talebini gerçekleştirerek, ömrünün son yıllarını daha rahat geçirmesine vesile oluruz.
Ovacık öteden beri benim için, acılarımın depreştiği, anılarımın canlandığı ve vurulan arkadaşlarımın ebedi yatağı olduğu kadar, yüreğimin derinliklerinde taşıdığım gizemli sevdamın mekanı olmuştur. İşte benim için bu derin anlam ve içerik taşıyan bu ilçede şarkılarımı söylemenin anlamı büyüktü. Salonu dolduran Ovacıklılara bu dolu ve yoğun duygularla seslendim. Yakın bir zamanda elim bir hastalık sonucu ebediyete uğurladığımız sevgili Hüseyin Gündüzkanat için söylediğim ağıtın anlamı da bunun için büyüktü.
Pertek ve Hozat
Ovacık'tan bir gün sonra, aynı gün içinde hem Pertek'te, hem de Hozat'ta benzer heyecanlar yaşadık. Pertek'te gün ortası olmasına rağmen spor salonunu dolduran halka belediye başkanı sevgili Kenan Çetin ile DTP ve EMEP il başkanlarının yaptığı konuşmalarla başladı programımız. Burada da platformumuzun Perteklisi şair Nesimi Aday arkadaşımız programın sunumunu yaptı. Aslında, ilişkilerdeki kolektivizm, paylaşım yönüyle de etkinliğimizin son derece güzel geçtiğini belirtmek gerekir. Sözü birbirimizden alıp, birbirimizi tamamlayarak yürüttük programlarımızı. Eksiklikler, hatta acemilikler mutlaka olacaktı ve oldu da ama onlar da yaptığımız işin doğallığının, içtenliğinin bir parçasıydı. Hozat'ta gerçekleşen etkinlik de çok anlamlı ve coşkulu geçti. Programın gerçekleştiği salonda adeta izdiham oluştu. Hozatlılar da, bütün Dersimliler gibi, bizi coşkuyla karşıladılar, bağırlarına bastılar.
Merkez
Bir gün sonrasında Dersim'deydik ve artık son etkinlik için kolları sıvamıştık bile. Gündüz belediye konferans salonunda ilk gün yapılamayan söyleşiyi gerçekleştirdik. Söyleşi daha çok çalışmaların bir değerlendirilmesi niteliğindeydi. Benim özellikle Dersim'de bulunduğumuz süre boyunca arama noktalarında yaşadığımız sıkıntılara dair tepkimin doğru algılanacağını düşünüyorum. Zira bu uygulamaların insanımızı aşağılayacak kadar abartıldığını söyledim ve gerçek de budur. Bunu aşmak durumundayız. Görev ve sorumluluk sahibi kişi ve kurumların bu noktada daha duyarlı olmaları gerektiği açık. Bu açıklamaların ardından, biz oradan ayrıldıktan sonra, Dersim'den bu anlamda iyi bir haber aldığımızı da ekleyeyim. 12 Eylülden beri il girişinde mevcut olan bir arama noktası kaldırılmış. Buna çok sevindik ve umarım bu adım başka olumlu, yapıcı adımlarla beraber devam eder.
Dersim'de akşam Gündoğanlar Düğün Salonu'nu dolduran Dersimliler, il belediye Başkanı, parti il başkanları, sivil toplum örgütü yöneticileri ve Munzur Aydın ve Sanatçılar Platformu üyeleriyle birlikte, barış, demokrasi, halkların kardeşliği mesajları verdiler. Yaklaşan seçim sürecinin bu küçük kentte her şeyden daha çok siyaseti konuşulur kıldığına tanık olmamak mümkün değil. Dolayısıyla bu seçim sürecinin etkisiyle demokrasi güçlerinin şimdi daha bir kenetlenircesine bir arda olmalarının gelecek açısında elzem olduğunu vurgulamalıyım.
Dersim merkezdeki programımız da başarıyla gerçekleşti. Tiyatro, söz, şiir, oyun ve bir bütün olarak başarılı bir program sergiledik; bunu Dersim halkının coşkulu ve olumlu tepkilerinden anlıyoruz. Ben de, bir nevi kendi "rekorumu" kırdım diyebilirim; 5 gün boyunca üst üste şarkılarımı söyledim Dersimlilerle. Munzur Barış ve Kültür Günleri etkinliklerinin son programı ise, "barış zinciri" idi. Dersimlilerle elele vererek oluşturduğumuz barış zincirinin sonunda, barışa, demokrasiye, özgürlüğe dair mücadelemizin her daim süreceğine olan inancımızı, kararlılığımızı daha da pekiştirdik, sağlamlaştırdık.
Bir "ilk"i başarmanın heyecanı
Evet, bir ilkti ve başarıyla sonuçlandı Munzur Barış ve Kültür Günleri. Ancak elbette ki, bu başarı öyküsünün asıl kahramanı, salonları dolduran Dersimlilerdi, halkımızdı. Eksikleri olsa da başarılı bir "ilk adım" attığımızı düşünüyorum. Bundan sonra daha iyi örgütlenmiş, daha güzel ve başarılı adımlar atabileceğimizin kanıtı, bizzat bu "ilk adım" olmuştur. Yeter ki isteyelim ve gücümüzü, enerjimizi, kapris ve komplekslere kapılmadan, halkımız için bir araya getirmesini bilelim...(FT/EÜ)