Özellikle Olağanüstü Hal Bölgesi (OHAL)uygulamaları döneminde Doğu'da yaşayan üniversiteli Kürt öğrenciler bölgede eski günlerin tekrarlanmasından kaygılı olduklarını söylüyor.
Gençler, Kürt sorunun demokratik çözümü ve genel af için 19 Temmuz günü Diyarbakır'da bir araya gelip barış masası açarak yaşanan olaylar karşısındaki kaygılarını ortaya koyacak. Bir günlüğüne açılacak olan 'çözüm masasında' gençler, Kürt sorununun çözümüne yönelik fikirlerini ortaya koyup koşulsuz bir genel af talebinde bulunacaklar.
"Faili meçhul, işkence görmek istemiyorum artık"
Üniversite öğrencisi Bilgi Aygün (21) toplumsal barışın tesisi ve insan hakları ihlallerinin son bulması için Diyarbakır'a gidecek gençlerden.
Aygün, " Ben doksanlı yıllarda yaşanan olaylardan çok olumsuz etkilendim. Her gün faili meçhul olayları duymak, insanların işkencelere maruz kaldığını görmek istemiyorum artık" diyor.
Aygün'e göre, gençlerin böyle bir girişimde bulunması aynı zamanda onların artık devletten Kürt sorununa yönelik 'kendiliğinden' bir çözüm üretmesini beklememelerinin de göstergesi.
"Kürt sorunu asıl bu devletin sorunu. Ama devlet bu sorunu muhattap almıyor, hatta bu sorunu yokmuş gibi görüyor" diyen Aygün, "Bingöl'de Tunceli'de geçtiğimiz günlerde çatışmalar yaşandı. Bu da eski günlerin yine kapıda olduğunu gösterdiğini" söylüyor.
"Bingöl ve Tunceli bir provokasyondu"
Meral Sayar (20) ise, gidiş sebebini bireysel olarak politik bir refleks olarak açıklıyor. Sayar, "Bingöl ve Tunceli'de yaşananların, savaş ortamını tekrar yaratmak isteyenlerin bir provokasyonu olduğunu" söylüyor.
Sayar,"Amacımız sistemi çözüme zorlamak. Ama onun kullandığı şiddet yöntemi ile değil, demokratik mücadele ile, ben askeri yöntemlerle yönetilmek istemiyorum" diyor.
Gençlerin Diyarbakır buluşmasında muhtemel bir gözaltıyı, "bu bizim haksızlığımızı ispatlamaz" diyerek açıklayan üniversite öğrencisi Murat Taş'a (24) göre de birileri son zamanlarda savaş kışkırtıcılığı yapıyor ve bölgede tekrar gerginlik yaratmak istiyor.
Taş: Barışa katkım olsun diye gidiyorum
1993 yılında köyü boşaltılan Taş, OHAL döneminde Van'da yaşadıklarını şöyle anlatıyor: " Bizim köye yakın bir karakol vardı. O zamanlar askerler sık sık operasyonlar düzenliyordu köylere. Bir sürü köylüyü göz altına alıyorlardı. Mesela koyunlarına bakan bir adamı yakalayıp bıyıklarını yaktıkların hatırlıyorum. Bir sürü tanıdığımın bir gün ortadan kaybolduğunu, faili meçhule kurban gittiğini unutmadım. Biz her gün korkularla büyüdük. Her an başına her şey gelebilirdi çünkü..."
Taş, Diyarbakır'a OHAL'li yıllarda yaşadıklarının tekrarlanmaması için gidiyor. Ona göre, iş işten geçmeden bir şeyler yaparak olası bir çatışma ortamı için kapı aralanmasına engel olmak gerekiyor.
Taş, "Ben Türkiye'de yaşayan herhangi bir insan olarak ve özellikle de bir Kürt olarak, bizim için barışın ne kadar önemli olduğunu çok yakından biliyorum. Bir sürü ölüm gördüm, gözyaşı gördüm, işkencelere tanık oldum... Dört yıllık bir barış döneminden sonra bu karanlığın tekrar üstümüze çekilmesini istemiyorum. Bu yüzden dolayı da barışa benim de bir katkım olsun diye Diyarbakır'a gidiyorum..." diyor. (İA/NK)