Karaca, Kürtçe yayınla ilgili yayın kuruluşlarınca RTÜK'e herhangi bir başvuru yapılmadığını bildirdi.
Röportajda Kürtçe yayın, seçim yasakları, RTÜK üye seçiminde askeri faktör gibi çeşitli konulara değinildi.
Aşağıdaki röportaja kısaltarak yer veriyoruz:
M.Akif Beki: Çok sıcak bir haberle başlayalım. Abdullah Gül RTÜK'ü neden uyardı? Bu tür haberler var.
Evet, bu konuda biraz haklı haberler çıktı.Sn.Gül bu ATV'de yayınlanan dil ve lehçelerle ilgili bir programdan dolayı Sn. Gül haklı olarak bize bir mektup yolladı. Ama tabi basına bunu veren biz değiliz. Biz bundan da rahatsız değiliz. Şeffaf bir toplumda yönetmeliğin çıkarılması ile ilgili bilgi verildi. Kuralla ilgili bilgi verildi. Henüz Yönetmelik çıkmamıştı. AB Genel Sekreterliği bürokratları ile biz farklı düşünüyoruz. Biz bunu çözecekken bu tip olayların ortaya çıkması Türkiye'nin imajına büyük zararlar veriyor.
M.Akif Beki : Kürtçe ve lehçenin açıklanması istendi.
Elimde Yönetmelikle geldim. Yönetmelik, içeriği açıklıyor. Uygulamalar anlatılıyor. Bu konuda Üst Kurulumuza haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Yayıncı kuruluşlarda sorumluluklarını yerine getirmeleri gerekli.
Fehmi Koru : Kürtçe yayınla ilgili herhangi bir başvuru oldu mu?
Herhangi bir başvuru olmadı. AB' de uygulamalar ilk önce Kamu TV'lerinde başladı. TRT ile ilgili tartışma ve bu ilk görüşmeler ilgi olaylardan bahsedildi. Üst Kurul olarak beklentimiz Haziran ayına kadar farklı dil ve lehçelerle ilgili bir yayının başlamasının normal olduğudur. AB'nin bu konuda beklentileri olduğunu biliyoruz. Toplumda da bu konuda beklentiler var. Üst Kurul'un bu konuda engelleyici tutumu yoktur. Yönetmelik yürürlüktedir. Yayıncı kuruluşlar başvurdukları takdirde süratle yerine getirilerek kendilerine gerekli izin verilir. En geç bir hafta içerisinde Kurulumuza götürürüz, Kurulumuz da bununla ilgili nihai kararı verir.
Fehmi Koru : Yayınlar kendiliğinden yapılmasa Ulusal yayın yapan kanallarda, herhangi bir taneyi günde on beş dakikalık bir haber programının Türkçe dışında ki bir ana dille yapmaz mı?
Radyo-Tv yayınları Yönetmeliğe uygun olmak durumunda, her türlü yayının, yayıncılık faaliyetlerinin her konusu bizim Yönetmeliğimize tabiidir. Üst Kurulumuz denetim içeriği ile ülkenin bölünmez bütünlüğüne, bölücü ve yıkıcı yayınlar içermeyen sadece bu anlamda yapılacak olan yayınların dışındaki bütün yayınlar Üst Kurul tarafından da her hangi bir muayede ile karşılanmadan yayınına izin verilebilir.
M. Akif Beki : Seçim yasaklarıyla ilgili sorulan "Ulusa Sesleniş" kaldırıldı yayından, "Ulusa Sesleniş" seçim yasaklarından biri midir? Yasaklara takılan bir program mıdır "Ulusa Sesleniş"?
Şimdi, bu konuda bize bir başvuru olmadığı için onu bilemiyorum. Ama geçmiş dönemlerde bir spekülasyon olduğu için geçmiş dönemlerde bu konuda tabi yetki TRT'nindir. Mutlaka YSK'la temas etmişlerdir.YSK'nın kararı bize ulaşmadığı için bunu bilmiyorum.Tabii TRT Kurumunun yetkisi ancak yayınlar başladıktan sonra gündeme gelebilir. Ama 2002 yılında çıkan 4756 Sayılı Yasa da önceki hükümet nedense TRT Kurumunun denetimini RTÜK'den aldı.
Dolayısıyla da TRT'nin denetimi değerlendirilmesiyle ilgili RTÜK'ün yetkisi yok, bunu da açıkça söyleyeyim. Bu konuyla ilgili bir değerlendirmemiz söz konusu değil, biz de sizin gibi basından öğrenmiş bulunuyoruz. TRT Kurumunun dışında 32. maddeye göre seçim döneminde diyor ki yasa "RTÜK bunu izler, değerlendirir, raporunu yollar YSK da bunu değerlendirir.(seçim dönemlerinde) AB uyum yasalarına göre seçim dönemlerinde, geçen Kasım dönemine göre farklı olarak kapatmalar zorlaştırıldı. Geçen dönem hatırlıyorsunuz YSK bazı kanallara direk kapatma cezası verdi o dönemde, çokça tartışmalar yaşandı. Şimdi ise önce bir uyarı daha sonra program durdurma daha sonra da 5 ila 15 gün arasında ekran karartma cezası söz konusu yine bu yetki YSK'nın yetkisinde. Bizim yaptığımız raporların değerlendirilip YSK'na göndermekten ibaret.
Fehmi Koru : Yalnız YSK'nın değil ve seçim dönemleri haricinde de cezalarda bir yumuşama söz konusu bu AB müktesebatına göre mi? Yoksa yasadan kaynaklanan bir yumuşama mıdır? Eskisi kadar kararmıyor ekranlar.
RTÜK bu konudaki yaklaşımları diyemem, öncelikle konunun getirdiği hükümler 2002 deki yapılan değişiklikler ile ilgili ekran karartmalar zorlaştırıldı, a, b, c bentleri var biliyorsunuz. Ve bu maddelerin açıklaması yapılarak cevap veriliyor. Bu değişiklikler anlatılıyor. Yasanın getirdiği şekilde uygulamalar yer alıyor. Program kapamadan, yerine konacak programlarla ilgili yapılan açıklamalar.
M. Akif Beki : RTÜK reyting yarışına girecek mi? Yerine koyduğu programlarla.
Doğrusu da bu çünkü biz seyirciyi cezalandırmak istemiyoruz. Seyirciye güzel seçenekler koymak istiyoruz. Ama yayıncılara diyeceğiz ki bakın bu saatlere seviyeli programlar koyarsanız da izleniyor. Bunu göstermek istiyoruz, bunu denemek istiyoruz.
M. Akif Beki : 21 parti var. Bu partilerin hepsine eşit yer verilmesi isteniyor, prensipte de vardır, oysa hepsi aynı mı, eşit oranda haber değeri taşıyor mu? sessizlik yasasını delelim burası Türkiye, hepimiz neyin ne olduğunu biliyoruz. Haber değeri eşit olanlar ekranlarda yer bulması mümkün değil. Biz YSK'dan böyle bir uyarı aldık. Bu adaleti biz sağlayamayacağız, bu durumda ne gelecek başımıza?
Burada YSK'nın kararlarında 21 partiye de eşit süre verilecek şekilde bir karar söz konusu değil. Çünkü bazı partiler var ki hiçbir faaliyet yapmıyorlar, bazı partiler henüz daha kampanyalarını şiddetlendirmediler o zaman hiçbir faaliyeti olmayan bir partide mi aynı noktada yaklaşılacak hayır, ama burada ona unsur şu özellikle bir siyasi partiye ve o siyasi partinin odaklarına yönelik ağarlıklı yayın yapılmasın deniliyor. Yani burada 21 parti değil ama asgari 3-4-5-6 birden fazla siyasi parti ve adaylarına yer verilmesi lazım. Bir ağırlık söz konusu olmadıktan sonra farklı partilere de yer verilmekten bu tip programların yapılmasında çoğulculuk esasında realize edilmesinde hiçbir mahsuru yok.
M. Akif Beki : Bu yıl kamuoyu araştırmalarını da yayınlayabiliyoruz.
Evet bence çok önemli bir şey, kamu oyu araştırmalarını son 24 saate kadar yayınlayabiliyorsunuz. Ama bu sefer hangi kamuoyu araştırma şirketi yapmıştır? Bunu kim finans etmiştir? Kimin arzusu ile yapılmıştır? Denek sayısı gibi konular yayınlanmadan önce mutlaka ifade edilmesi şartı ile
Fehmi Koru : Siyasi partilerin radyo, televizyonlarda ki reklamları hakkında ne düşünüyorsunuz?
RTÜK Başkanı olarak benim bazı açıklamalarım var. Ben buna tam bir vahşi düzene benzetiyorum. Yani parası olan siyasi parti istediği reklamı yayınlatacak, maddi imkanı olamayan siyasi parti köşede bekleyecek bu çok vahşi bir sistem ve bunu siyasi partiler kanunu ve seçim kanunun da düzenlenmesi lazım. Bakın bu İtalya da düzenlenmiş, bakın bu nasıl düzenlenmiş prime time saatleri içerisinde her partiye eşit süre vererek ve normal reklam tarifelerinden yüzde 90 indirim yaparak diyor. Bunun ilkeleri belirlenmiş Türkiye de belirlenmemiş. Bugün imkanları çok olan hazineden yardım alan bir siyasi parti bir takım kuşakları kapatırsa ya da siyasi partiler başka TV'lerle anlaşırda başka siyasi partileri de yayınlarının içerisinde engellerse geçmişte bu örnekleri Türkiye yaşadı, onun için biz bu konuya hep farklı bakıyorduk ama yetkimiz yoktu.YSK'nun yetkisinde diyorduk. Hem geçen dönem hem bu dönem de adayların ve siyasi partilerin reklamlarıyla ilgili kesinlikle bir yasak var. Bu anlamda reklam yayınları yapılmayacak diye YSK'nın 6 Ocak 2004 tarihli kararı da var.
M. Akif Beki : Son dönemde reytinglerin inandırıcılığını yeniden tartışmaya açtınız. Neden yaptınız bunu?
Şu bakımdan ortaya koydum. Bugünkü yayıncılık karmaşası bugün radyo evlerdeki çokça rahatsızlık veren görüntülerin temelinde bu reyting sistemi yatıyor. Sayın Beki bunu hepiniz biliyorsunuz bugün radyo-televizyonlarımızın reyting sistemine bağlanmış durumdalar asıl radyo-televizyon sahipleri bugün ki medya sahipleri değil, bugün ki reyting sistemidir. Bugün reyting hangi kuruluşlara, hangi yayınları istiyorlarsa onları dayatacak noktaya gelmiştir. Bugün yayın kuruluşlarının logolarını kapatın hangi kuruluş olduğunu anlayamaz mısınız? TV kuruluşları bugün artık birbirleriyle farksız olan birbirlerinin yapmış oldukları yayınları, programları yapma adeti geliştirmişler. Hiçbir şekilde özgün birtakım farklı yaklaşım içerisine girmiyorlar. Ben bundan çok rahatsız oluyorum.(reytingle ilgili açıklamalar devam ediyor, reyting kuruluşları ile ilgili bilgiler 12.28 finans zorlukları)
M.Akif Beki : Şimdi elinizde bir yasa tutuyorsunuz ama o yasa galiba Anayasa Mahkemesi tarafından yürütmesi durdurulan bir yasa. Mesela sizin kurumunuzda ki varlığınızı o yasaya değil daha bu yasanın ortadan kaldırdığı başka bir yasaya bağlı, göreviniz öyle devam ediyor. Şu anda hükümetin elinde AB ile uyum için çıkarmayı düşündüğü üç değişik yasa maddesi var. Onlardan bir tanesi RTÜK'deki üyenin kaldırılması halbuki sizde asker üyesi yok ama bu yasa da asker üye ön görülüyor, şimdi bu gariplik, bu tuhaflık neden kaynaklanıyor, sizi nasıl etkiliyor, bu nasıl ortadan kaldırılacak?
Tabi burada gene 2002 yılında yapılan değişiklikle o dönemki hükümet şu anki mevcut hükümet değil o dönem iş başında olan hükümet bir düzenleme yaptı, eskiden parlamentonun 9 üyeyi seçmesi bizim dönemimizde söz konusu iken orada sadece 5 üyenin siyasi partiler tarafından Meclis tarafından seçileceğini ortaya koyup ikisini YÖK, birisini MGK, birisini de en fazla üyesi olan Gazeteciler Cemiyeti ile Basın Konseyi ortaklaşa göstereceği 2 adaydan birinin seçilmesini öngörüyordu, tabi orada aslında MGK'nın temsil edeceği bir üye yani onun mutlaka asker olması da gerekmiyor, MGK daha başka bir kişiyi de görevlendirebilir ama kamuoyunda AB çalışmaları içerisinde sanki şu an MGK temsilcisi var gibi yaklaşılıyor.
Bu konuda bir fikir kargaşası olduğunu da çok iyi görüyorum. Halbuki demin ifade ettiğiniz gibi Cumhurbaşkanı geçen dönem çıkan bu yasaya karşı Anayasa Mahkemesine başvurma üye seçimi ile ilgili maddenin de yürürlüğü durdurmuş olduğu için bizler, tüm mevcut üyeler eski dönemde seçilmiş parlamento tarafından seçilmiş olan üyeler, yeni üyeler gelene karar görevlerimize devam ediyoruz. Tabi bunun mutlaka değiştirilmesi lazım. Yani Üst Kurulla ilgili hepiniz çok iyi hatırlarsınız geçen dönem 20-21 Şubat tarihinde Ankara da bir iletişim şurası var o dönemde bizler de ilişkili Bakan Beşir Atalay'ın girişimi ile başlayan bu şurada radyo-televizyon yayıncılığı ile komisyonun kamu yayıncılığı, TRT komisyonu, basın kamu ve internet komisyonu görev aldı.
Bizim komisyonumuzun başında değerli hukukçu ve eski İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman var. O da çalışmalarını tamamladı, şu anda Başkana iletildiğini biliyorum ama nihai bir çalışma haline gelmedi. Çünkü bu konu daha henüz parlamentonun çalışma düzeni ve hükümetin kendi çalışma takvimi içerisinde henüz buna zaman kalmadığını biliyoruz. Bu zaten bizim dışımızda, bizim bu konuda sadece bize görüş sorulursa bu konuda hükümetin yasa ile talepleri olursa biz onlara yardımcı olmaya çalışırız. Ama bir an önce RTÜK Kanunu değiştirilmelidir. Gerekli düzenlemeler yapılmalıdır ve günün şartlarına göre bu revizeler hayata geçirilmelidir.
M. Akif Beki : RTÜK olarak ekran karartarak, cezalar vererek gündeme geliyorsunuz. Olumlu karşıladığınız programlarda her hangi bir şekilde ödüllendirme düşünceniz içerisinde değil mi?
Bunu yapmalıyız diye düşünüyorum. Biz sadece ceza veren, ekran karartan bir görüntünün dışında daha şefkatle güzel şeyleri destekleyerek olaylara yaklaşmamızı ifade eden düşüncelerimiz oldu.
Yeni yasaya bu şekilde bir madde konabilir. Bu konuda Üniversiteleri, yayın kuruluşları, medya dünyası ile projeler yeni yasa hazırlanırken hükümet tarafından değerlendirileceğini ummak istiyorum.
M. Akif Beki : Siz başında bulunduğunuz kurumu, devletin güvenlik anlayışının bir uzantısı onunla irtibatlı bir kurum olarak mı görüyorsunuz? Yoksa toplumsal bir takım beklentileri karşılamak amaçlı bir kurum olarak mı görüyorsunuz?
Bu önemli bir konu, gerçekten RTÜK'ün çok stratejik bir kuruluş olduğunu düşünüyorum. 260 TV ve 1095 radyonun denetimi söz konusu ve geçmişte de bazı radyo-tv yayınlarının ideolojik yayın yaparak ülkenin, rejimin bir çok noktalarında hassasiyetler doğurduğunu ortaya koyuyoruz. Tabi ki RTÜK bir devlet kuruluşudur. Devletin hassasiyetleri konusunda onun da hassasiyetleri olacaktır. Ama toplumla, halkla, seyirciyle o sevgi bağını hiçbir zaman yitirmeden öbür taraftan bizim bir demokratik yapımızda var. RTÜK üyelerinin tamamı Meclis tarafından seçilen kişiler, parlamentonun, milli iradenin temsilcilerinin seçtiği bir organ, bunun şerefinin de çok büyük bir onur, çok büyük bir şeref olduğunu düşünüyorum. Bir çok kuruluşa nasip olmadığını düşünüyorum.
Bizim kararlarımızı oy birliği ile aldığımızı fiilen düşünmeyin. Biz çoğu zaman birbirimizi incitir tarzda tartışmalarla oy çokluğu ile o kararları alıyoruz. Zorluklarımız var, kendi içimizde tartışıyoruz. Biz demokratik bir heyetin yani öyle Başkanın isteyip de bir ceza verdirebilmesinin fiilen mümkün olmadığını Üst Kurul üyelerimiz çok iyi biliyor ama kamu oyuna kendimizi anlatamadığımız için bazen bir takım şeyler de hep Üst Kurul Başkanı olarak biz hedef tahtasında oluyoruz. (EÖ?