Siz hiç kanser teşhisi konulmuş birinin karısı, sevgilisi, kızı, oğlu ya da arkadaşı oldunuz mu? Siz hiç kanser ilaçlarını kullanmaya başlayan en kibar insanın bile kişilik değişikliğine uğradığını gördünüz mü?
Ben oldum. Evlat, dost ve iş arkadaşı oldum. Hastalığın izlerine, tedavinin sonuçlarına şahitlik ettim. 15 günde yitirdiklerim olduğu gibi, 10 yıldır kanserle yaşayanları da gördüm. Bu yazı birazda onlara adanmış bir yazıdır
Psikolojik ve fizyolojik denge
Kanser yüzyılımızın hastalığı. Bir çoğumuzun çevresinde bu hastalıkla boğuşan kadın erkek, genç yaşlı, bir çok eş, dost, sevgili, tanıdık vardır. Kimse kendine konduramaz ama, eğer ailenizde kanser hastalığı varsa sonuçta siz de kanser olabilirsiniz.
Teşhisin konup, tedavinin başladığı andan itibaren uzun ve yorucu bir yolculuk başlar. Kemoterapi, radyoterapi gibi olağan tedavi yolları denenirken uğranılan fiziksel değişim de moral bozar. Saç, kaş, ve kirpiklerinizin dökülmesi, vücudunuzun suni şişmanlaması bu tedavinin olağan sonuçlarıdır.
Kadınsanız, hele bir de göğsünüz alınmışsa; dişiliğiniz elinizden gitmiş gibidir. Dengeniz bozulur. Hem psikolojik hem de fizyolojik olarak. Gerçekten...Hiç kadın göğüslerinin denge-dengesizlik unsuru olabileceğini düşünebilir misiniz?
Annem, "Sağda bir boşluk var ama sola çekiliyorum. Kabadayılar gibi bir omuzum yukarda, bir omuzum aşağıda yürüyorum sanki" diyor. Genç kadınlarda görülen estetik ya da erotik kaygıları yok. Yaşından dolayı.
Kanserli hücre: işgal ordusu
Kanser nasıl bir hastalık? Bilim çevreleri doğumdan ölüme bedenimizde büyüyen, bölünen, çoğalan 60 milyon hücrenin varlığına işaret ediyor. Erişkinliğe ulaşılmasının ardından hücre bölünmesi vücudun bağışıklık sistemini güçlendirmeye yönelik; yaraları onarma, ölü hücreleri yenileme amaçlı sürüyor.
Kanserli hücreyse; savunma sistemini çökerten, düzensiz çoğalan, zararlı, nasıl nakavt edileceği bilinmeyen işgal ordusundan başka bir şey değil. Sağlıklı ama zayıf düşmüş hücreleri yiyerek, bölünmeyi ve yayılmayı sürdüren kanserli hücreler, vücudun belirli bölgelerinde tümör kolonileri oluşturuyor (Akciğer kanseri-bağırsak ya da meme kanseri vb.gibi). Bu kadarla kalsa iyi... Hastalıklı hücreler, kan ve dolaşım sistemi aracılığıyla vücudun diğer organlarına sıçrıyor.
Tıp dilinde"metaztas", halk dilinde ise 'sıçrama' adı verilen bu süreç, kanserde son aşama olarak görülüyor. Hastanın umuda olan yolculuğu işte bu noktada, tıptaki tüm gelişmelere karşın alternatifsiz kalıyor.
Kanserin nedeni bilinmiyor. Hastalıklı hücrelerin kaynağı olarak sigara, alkol başta olmak üzere bir çok neden ileri sürülse de, tıp henüz nedeni konusunda uzlaşmış değil.
Bilinen sanayileri gelişmiş ülkelerde, gelişmemiş ülkelere oranla kanserin yaygın olduğu. Kanser araştırmacıları bunun nedeni olarak da bilinçsiz beslenme, sanayi artıkları, donmuş ve konsantre gıdaları gösteriyor.
Kanser kaderse
Kansere alışıyor, onunla yaşamayı öğreniyorsunuz. Sizin alışmanız olağan. Günde 10-15 hap içen, beslenme düzenini kansere göre yeniden belirleyen, ayda bir kez tüm tahlillerini baştan sona yeniden yaptırmak zorunda olan hasta acaba alışabiliyor mu? Aslında alışmıyor, kadere boğun eğiyor.
Hasta olarak, hasta yakını olarak tedavi süreci de zor. "Kanser"i ağzınıza alamazsınız başlarda. Dışlarsınız. Tüm kötülükleri görmezden geldiğimiz gibi üç maymunu oynarız.
Kanserin alternatif tıp kitaplarında adı; "kötü karakterli hastalık" olarak geçer. Türkçe sözlükte ise eşanlamlısı olarak "incitme beni" yazar. Bu kötü karakterli hastalıkla arkadaş olmayı başarmak, incitmemesini sağlamak bir dereceye kadar elimizde.
Erken teşhiş önemli
Amerika'daki istatistikler göstermiştir ki, erkeklerin yarısı kadınların ise üçte biri hayatlarının bir evresinde kansere yakalanıyor. Türkiye'de ise böyle bir oran yok. Kansere ve türlerine yönelik istatistiki bilgiler sağlıklı değil.
Doğum-ölüm arası süreçteki sağlık hizmetlerinin "tedaviye" öncelik vermesi, erken teşhise yönelik sağlık politikalarının olmayışı başlıca nedenlerden biri. Ve en önemlisi. Her konuda olduğu gibi sağlıkta da 'sağlıksızlık' politikası yıllardır süre geliyor.
Maddi gücü olana hizmet
Tedavi yöntemleri oldukça pahalı olan kanser için her yıl milyarlarca lira harcanıyor. Bir hasta için 500 milyon lira ile 5 milyar lira arasında değişen tedavi masrafları, ekonomik gücü olanın kanserle başa çıkabildiğini gösteriyor.
Bir de alternatif ilaçlar konusu var. Köy İşleri ve Tarım Bakanlığının izniyle yurda sokulan, bağışıklık sistemini kuvvetlendirici vitaminlerin ücretini hiçbir sigorta şirketi karşılamıyor
Tüm bunlar da"erken teşhis" konusunu gündeme getiriyor.
Kanser türlerinden meme kanseri, erken teşhiş halinde ölüm oranı en düşük olanı. Vücudun her yerine sıçrama (metaztas) potansiyeli olan meme kanserine yakalanmış bir kadın (kanser hastalığı ailede varsa erkekler de meme kanserine yakalanıyor) bu hastalıkla yaşamaya alışmak zorunda.
Tıp dilinde buna "baskıya alınma-lifetime remission" adı veriliyor.
Kanserle yaşamak
"Kansersiniz."
Doktorun ya da hasta yakınlarının çok zor telaffuz ettikleri bu cümle baştan yitirilmiş bir savaşı işaret ediyor Yeniden organize edilen beslenme biçimi umutları tazelese de, hem hasta, hem de hasta yakınları için oldukça yorucu ve yıpratıcı sürece dayanmak, mangal gibi yürek istiyor.
Günümüzde, milyonlarca insanın kanserli yada kanseri tedavi edilmiş olarak yaşadığı düşünülecek olursa, kanserle yaşamayı öğrenmek hiç de zor değil. Bu bağlamda doğaya dönüş, son yılların -sağlıklı insanlar içinde- yükselen trendi. Beslenme sisteminizde yapacağınız değişiklikle kanserle yaşamayı (biz öğrendik) öğrenebilirsiniz.
Bir nefes sıhhat
Tıpta uygulanan klasik kemoterapi, radyasyon(ışın), cerrahi yöntemlerine ilaveten doğaya dönüş; kanseri iyileştiren bazı bitkilere dikkat çekiyor. Isırgan otu, civanperçemi, atkuyruğu, eğirkökü aynısafa gibi bitki çaylarının yanı sıra, Mısır Çarşısı'ndaki aktarlarda, hem bitkisel karışımı hem de hazırlanmış ilacı bulunan İsveç şurubu kansere çözüm arayanların rağbet ettiği doğal çözümler.
Bir de halis bala belirli oranda katılan ısırgan tohumu karışımı. Yinede tüm bu bitkileri doktor önerisi olmadan, bir uzmana danışmadan kullanmamak gerekiyor.
Doğadaki bitkilerin şifa verici özelliği kadar öldürücü özelliği de olduğu hatırlatarak, İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Erkan Topuz'un kanserli hastalar için önerdiği bir listeyi verelim. Listedeki vitamin ve doğal gıdalara belirli bir disiplin, özveri ve akılcılıkla sadık kalındığında, bağışıklık sistemi güçlendirilebilir, kanserle yaşamak da kolaylaştırılabilir.
Vitaminler
Omega-3 1000 (Balık Yağı) -
Selenyum 200 1000mgx2
C vitamini 1000mg
Naturel E 400 MG (Slenyumla Birlikte Daha Etkili)
Garlic Oıl 3 KL (Sarımsak)
Maıtaki Mushroom (Mantar Hapı)
Doğal gıdalar
Havuç suyu, Greyfurt, Domates suyu, Brokoli (ayrıca hapı var)
Beyaz lahana, Karnabahar, Karaüzüm (çekirdeğiyle), kuru üzüm, kayısı
Günde 2 elma (kabuğuyla), Kivi, 2 adet (elma yoksa)
Bezelye, Kuru fasulye (ufak taneli)
Ceviz
Böğürtlen
Sarımsak
Soya yağı
Tüm yeşillikler: Semizotu, Pırasa, Keten Tohumu 2 gr.
Çörek otu 2 gr
Çökelek
Kanser; bilim adamları, tıp teknolojileri ve ilaç firmaları açısından sömürüsü ve rantı bol bir alan. Protestan tıp anlayışının yıllar yılı karşı çıktığı alternatif tıp, artık günlük yaşamımızın bir parçası. Yaşam, insanoğluna sunulmuş en güzel armağan ve her türlü hastalığın tedavisi de doğada saklı.
Yeter ki aramayı, görmeyi ve anlamayı bilelim. (AD/NM)