Toplumun her kesiminde olduğu gibi gazeteciler arasında da ahlaka aykırı çıkar karşılığı mesleğini kötüye kullananlar olabileceğini hatırlatan Basın Konseyi, bunların ortaya çıkması ve mesleğin kirlilikten arınması için üzerine düşeni yapmaya hazır olduğunu duyurdu.
"Gerçeği gizlemekle mesleği kötüye kullanmak bir"
Buna karşılık zihinlerde kuşku veya soru işareti yaratıp bildiğinin gerisini söylemeyenlerle bu amaca ulaşılamayacağını bildiren Konsey Yüksek Kurulu, "sıfatı ve konumu ne olursa olsun bildiğini söylemekten ve gerçeklerin ortaya çıkmasına yardım etmekten kaçınanların da, en az gazeteciliği kötüye kullananlar kadar ağır bir kusur işlediklerine inanmaktadır" diye bildirdi.
Konsey, elinde kanıt olmadan başkalarını uluorta suçlayan Erdoğan, Gül ve Ayeri'yi kınadı.
Erdoğan, Ayeri ve Gül ne demişti?
Dışişleri Bakanı Gül, "Samanyolu TV"nin 22 Şubat 2006 tarihli yayınında "Türk basınının yabancı servislerin ve diplomatların manipülasyonlarına açık" olduğunu söylemişti.
Ancak, gazetecilerin ve bazı meslek kuruluşlarının protestoları üzerine birkaç gün sonra "(gazeteciler) kırılmakta haklılar ama ben kimsenin servislerden para aldığını, bağlantılı olduğunu kastetmek istemedim. Servis lafı yanlış olmuştur, maksadımı aşmıştır" demişti.Abdullah Gül, Basın Konseyi'nin, "bu sözlerle kimi kastediyorsunuz" sorusunu yanıtsız bırakmıştı.
Akşam gazetesi yazarı Ayeri ise, 24 Şubat 2006 tarihli "Gül de patladı" başlıklı yazısında, "Gül'ün işaret ettiklerini bilmeyen mi var? Bir tanesine yıllar önce bir yabancı gizli servis tarafından daire alındığının tanığıyız. Yakın dönemde, yine sınır ötesinden transfer edilen parayla muhteşem ev sahibi olanı sabah akşam ekranlarda görüyorsunuz. Tansu Çiller'den daha fazla turistik bölge arazisine sahip olanlar her gün suratımıza bakmakta. Hatta Talabani-Barzani ikilisinin CEO'luğuna soyunmuş sarı basın kartı sahipleri var. Kuzey Irak'taki aldığı ihaleler çoktan 20 milyon doları geçti. Amerikan hükümetinden burs ve para alanlar meydanda. İngiltere'yi sevenler ortada. Hani bizim açlıktan nefesi kokan eski Marksistlerin büyük bölümü bile kamp değiştirdiler" demişti.
Ayeri, 25 Şubat 2006 tarihli ve "Bilmeyen yok ki..." başlıklı yazısında da "(...)Dünkü yazımızda eksik bıraktıklarımıza bari bugün devam edelim. Tesis kuruyoruz deyip, makine başı komisyon alanlar da var. Ankara'dan kredi çıkartıp yüzde 15'ini anında tahsil edenler de. Bunların ötekilerden farkı, yabancı ülke hizmetinde değiller. Sadece kendilerine çalışıyorlar. Şimdi yine birileri çıkıp, 'Bunların isimlerini bilmiyor' numaralarına yatmasınlar. Bunları, başta Gül'ü protesto (edenler) olmak üzere herkes biliyor(...)" demişti. Ayeri, konunun aydınlığa kavuşması için Konseyin gönderdiği mektubu yanıtsız bırakmıştı.
Unakıtan hakkındaki yayınlara tepki gösteren Başbakan Erdoğan, 1 Mart 2006'da, "Medyanın ileri gelenleri de köşe yazarları da bu konuda kendini yormasın. Attıkları bir çok iftiranın yalan olduğu ortaya çıktı. Ve bunun bir şeyler karşılığında olduğunun farkındayız. Bu kadar ağır söylüyorum" diyerek bazı gazetecilerin çıkar karşılığı Unakıtan'a iftirada bulunduğunu ileri sürmüştü. Erdoğan, Konseyin "kimi kastediyorsanız açıklayın" çağrısını içeren mektubuna yanıt vermemişti. (EÖ)