Devletler, 10 Aralık 1948'de ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'ni esas alarak Bildiride açıklanan hakların her yerde ve etkin olarak tanınmasını ve uygulanmasını sağlamayı hedef aldıklarını kabul ettiler. Devletler, bu hakların başında gelen "Yaşama hakkı"nı korumalıdır.
Türkiye'de Sözleşme Madde 2'ye göre "Herkesin yaşam hakkı yasanın koruması altındadır. Yasanın ölüm cezası ile cezalandırdığı bir suçtan dolayı hakkında mahkemece hükmedilen bu cezanın yerine getirilmesi dışında hiç kimse kasten öldürülemez."
AİHS'nin 2/2 maddesinde "ölüm/öldürme" hali düzenlenmiş. Yaşama hakkının, ne zaman ve hangi nedenlerle "koruma altından" çıktığı sayılmış: "Öldürme, aşağıdaki durumlardan birinde kuvvete başvurmanın kesin zorunluluk haline gelmesi sonucunda meydana gelmişse, bu maddenin ihlali suretiyle yapılmış sayılmaz:
a) Bir kimsenin yasadışı şiddete karşı korunması için;
b) Usulüne uygun olarak yakalamak için veya usulüne uygun olarak tutuklu bulunan bir kişinin kaçmasını önlemek için;
c) Ayaklanma veya isyanın, yasaya uygun olarak bastırılması için."
Kızıltepe'de Ahmet Kaymaz ve oğlu Uğur Kaymaz "ölü olarak ele geçirildiler"...
Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sının 17 inci maddenin birinci fıkrasına göre herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. (1 inci fıkra).
O zaman "ölü olarak ele geçirildiler"; ne zaman "ele geçirdiklerini" öldürenleri sorumluluktan kurtarır? Anayasanın 17 inci maddesinde yer alan "yaşama" hakkının ne zaman uygulanmayacağı son fıkrada yazılı:
"Meşrû müdafaa hali, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiilleri, birinci fıkra hükmü dışındadır."
Maddenin son fıkrasında bulunan "Mahkemelerce verilen ölüm cezalarının yerine getirilmesi hali ile" 7.5.2004 tarih ve 5170 sayılı Kanunla Anayasada değişiklik yapılmış ve madde metninden çıkartılmıştır. Acaba Anayasanın 17 inci maddesinin 4. fıkrasında sayılan hallerde "adam" ve "çocuk" öldürebilir misiniz?
Cinayet olmaz(mı)? Yargılanmazsınız.
Sorumsuz(mu)sunuz... Öldürenlere göre; öldürülen adam veya çocuk "teröristtir" ise yaşam hakkı korunmaz mı?
O zaman "öldürülmeleri" hak mıdır? Böyle bir zihniyeti birkaç kez düşünün. Sesli olarak bu soruları kendinize sorun. Korkmadan aklınızdan geçirin. Yeniden ve sessizce düşündüğünüzde vardığınız sonuçlar korkunç olacaktır...
Hayata Dönüş operasyonunda "teröristlerin" çıkardığı isyanın bastırılması amacıyla zor kullanıldığı ve bazı tutuklu ve hükümlülerin "ölü olarak ele geçirildiği" söylenmişti.
Buna karşılık İstanbul 2.İdare Mahkemesi 2001/1788 Esas, 2003/1612 Karar ve 10.12.2003 tarihli kararında ister terörist, ister tutuklu, ister hükümlü olsun herkesin "yaşam hakkı"nı en üstün değer saydı.
Mahkeme: "Ancak, tüm tutuklu ve hükümlüler bedensel ve mekansal anlamda idarenin elinde olduklarından "Hayata Dönüş" olarak adlandırılan operasyonun insan yaşamını tehlikeye düşürmeyecek şekilde planlanması ve uygulanması gerekirken olayın 12 kişinin ölmesi ve 77 kişinin yaralanmasıyla sonuçlandırılması, dolayısıyla operasyonun iyi planlanmadığı ve uygulanmadığı ölçülülük kuralına uyulmadığı, orantılı güç kullanılmadığı kanaatine varılmıştır."
Bu kararla tutuklu bulunduğu cezaevinde "Hayata Dönüş" operasyonunda M.M. Ördekçi'nin ölümüyle yaşam hakkının ihlal edilmesinden dolayı sorumlu tutulan devlet, tazminata mahkum oldu. Çok tirajlı, günlük büyük bir gazetede bu karar hakkında yapılan yorumda ise tazminat bedeli için "teröriste ödül..." denilmişti. Oysa bu mahkeme kararı; yaşam hakkına saygı duyan ve koruyan yargının yargısıdır.
İngiltere, AİHM tarafından Cebelitarık'ta bombalı terör eylemi planlayan üç IRA üyesinin gözaltına alınma operasyonunda öldürülmelerinden sorumlu tutularak tazminat ödemeye mahkum edildi. AİHM'si Mccann ve Diğerleri-Birleşik Krallık kararında (27.09.1995, Seri A. No: 324) yetkililerin istihbaratı değerlendirmelerde hatalı olduğunu ve askerlerin ateş açtıklarında otomatik olarak öldürmeye yönelik zor kullandıklarını göz önünde tutarak, "sağ olarak ele geçirilmeleri" mümkün olduğu halde IRA militanı üç teröristin öldürülmelerini AİHS'nin 2. maddesindeki "yaşama hakkı"nın ihlali olarak kabul etti.
Onlar İngiltere için "terörist IRA militanlarıydı". Sağ olarak ele geçirilebilirlerdi... Öldürüldüler.
Kızıltepeli Kamyon şoförü Ahmet Kaymaz ile sırtındaki 13 kurşunla "ölü olarak ele geçirilen" 12 yaşındaki oğlu Uğur Kaymaz için "terörist" denildi. Adam ve oğlunun öldürülmesi hakkındaki soruşturma sürüyor.
Kızıltepe Sulh Ceza Mahkemesi'nin soruşturma hakkında "gizlilik kararı" var. Kızıltepe'de ise her evin önünde bir tanker, bir Tır var. Ahmet Kaymaz ve oğlu Uğur evlerinde değil. Mazot için ölümü göze alıp Irak'a gidemezler. "Ölü olarak ele geçirildiler"..
Öldürüldükleri yerde, TIR'larının önünde siyah çelenkleri var. (Fİ/NM)