Herkesin kendine yakın gördüğü, örnek aldığı, kendisine ilham veren, sayesinde hayaller kurduğu bir kahramanı vardır sanıyorum; kişinin var olduğu noktayı sorgulamasına olanak tanıyan, onun yola devam etmesini sağlayan, onu yeni sorularla tanıştıran bir kahraman.
3-9 Temmuz tarihleri arasında İspanya'nın başkenti Madrid'de gerçekleştirilen 10. Kadınların Dünyaları Kongresi süresince benim kahramanım Nawal El Saadawi'ydi. Enerjisiyle, zekasıyla, sorduğu sorularla, aradığı cevaplarla, dünya görüşüyle inanılmaz ilham verici, son derece içten ve gerçekten samimi bir feminist.
"Aldatmaca zihne karşı şiddettir. Zihnin sakat bırakılması, vücudu ve ruhu sakat bırakmak için, kadınlara ve fakirlere karşı şiddeti meşru kılmak için kullanılır" diyor El Saadawi (1) kongrenin ilk günü gerçekleştirdiği konuşmasında.
Aldatmacaya karşı gelmek için de yaratıcılığın üzerinde duruyor. Var olan serbest piyasanın aslında herkes için eşit derecede serbest olmadığını, bu "serbest" ve "eşit" alana girebilmek için kişinin kendi düşüncelerinden ödün vermesi gerektiğini söylüyor El Saadawi.
İnsanları güçlüler ve ezilenler olarak ikiye ayıran bu "eşit" piyasaya karşı gelmek içinse inatla yaratıcılığın önemini vurguluyor. Yaratılmak istenen "saf" ve homojen kalıpların ve kimliklerin aksine, direnmek, üretmek ve kendimiz olabilmemiz için çeşitliliğin ehemmiyeti ve güzelliği üzerinde duruyor.
Kadınların Dünyaları Kongresi'nin bu seneki sloganı olan "Eşitlik ütopya değildir"i düşünecek ve kongrede bulunan onlarca farklı ülkeden üç bine yakın katılımcıyı göz önünde bulunduracak olursak El Saadawi'nin konuşması kongrenin amacını özetler nitelikte.
Eşitlik gerçekten bir ütopya değil
Beş gün boyunca feminist hareketler, aile yapıları ve kamusal alanlar, sanatsal yaratım, barış oluşumu, ekonomi, yoksulluk, kimlik, çevreci feminizm, sürgün, şiddet, din, cinsellik, medya, kadınlar ve bilim, felsefe, dil ve toplumsal cinsiyet gibi çok farklı konular üzerine gerçekleştirilen yüzlerce konuşmaya katılan kadınlar (ve tabii ki azınlıkta olsalar da erkekler) bu zihin açıcı ve ilham verici platformda düşüncelerini paylaştılar.
Kongre, gerçekleştirilen yüzlerce konuşmaya ve davet edilen birçok önemli konuşmacıya ek olarak oldukça çeşitli bir kültürel programa da sahipti.
Carmen Linares'in konseriyle açılan kültürel etkinlikler hem Madrid Complutense Üniversitesi kampüsünde hem de Madrid şehrinde devam etti. "Vajina Monologları" ve "Cadılar" gibi tiyatro gösterilerinden üniversitenin botanik bahçesindeki caz konserlerine, "Sovyet Posterlerinde Kadın İmgesi" ile "Kadın Yaratıcılar ve Karikatür Sanatı" gibi sergilerden "Film ve İnsan Hakları" etkinliği kapsamındaki film gösterimlerine ve Cristina del Valle ile Clara Montes'li kapanış konserine kadar birçok farklı etkinliğin bulunduğu kongrenin kültürel programı da bu açıdan kongrenin kendisi kadar renkli ve ilgi çekiciydi.
Kişisel olarak benim Kadınların Dünyaları Kongresi'ne bildiri özetimi gönderirken kongreden ne beklemem gerektiği konusunda çok fazla fikrim yoktu.
Bu etkinliğin yalnızca disiplinlerarası, uluslararası ve büyük bir kongre olacağını biliyordum. Altı gün boyunca Nawal El Saadawi, Maria Lozano, Kim Crenshaw, Rosa-Linda Fregoso, Alicia Gaspar de Alba, Patricia Powell, Aritha Van Herk, Senia Ahmed ve Andrea O'Reilly gibi birçok farklı feminist kadını dinleme ve onlarla tanışma fırsatım oldu.
Feminist pornografiden Juárez cinayetlerine, sanat tarihinin feminist bir analizinden çamaşırın tarihsel olarak kadınların hayatlarındaki yerine, Kanadalı lezbiyenlerden Ortadoğu'daki kadın hareketine kadar birçok farklı konuda fikir sahibi oldum, şu ana kadar düşündüklerimi sorguladım.
Dünyanın birçok yerindeki Kadın Çalışmaları bölümlerinden akademisyenlerle tanıştım, aktivist kadınlarla sohbet ettim, benim araştırma konularıma ilgi duyan kendim gibi öğrencilerle konuştum.
Fakat en önemlisi, kongrede geçirdiğim bu altı günün sonunda eşitliğin gerçekten bir ütopya olmadığına ve her zaman söyleyip gerçekliğinden hiçbir zaman sözdeki kadar emin olamadığım "Başka bir dünya mümkün" savının gerçekleştirilebileceğine inandım.
Önyargılardan kurtulmak
"Eşitlik, zulüm ve acının, sertlik ve şiddetin olmadığı yerdir. Herkesin özgür olduğu ve birbirine saygı duyduğu bir gerçekliktir. Eşitlik, herkesin öncelikli amacı olmalıdır. Eşitliğe ulaşmanın ise tek bir yolu vardır; önyargılardan kurtulmak" diyor kongre düzenleyicileri manifestolarında. Bir araya gelen binlerce kadın, düzenlenen yüzlerce konuşma ve önyargılardan kurtulmak için, kendimizi ve öteki zannettiklerimizi, öteki addettiklerimizi tanımak için yaratılan bu sağlam zemin sayesinde de amaçladıklarını ve vaat ettiklerini fazlasıyla yerine getiriyorlar.
Gelecek kongre Kanada'da
Bu sene onuncusu düzenlenen ve üç yılda bir gerçekleştirilen Kadınların Dünyaları Kongresi'nin bir sonraki buluşması için hazırlıklara şimdiden başlandı. "İhtiva, dışlama ve tecrit: Globalize olmuş bir dünyada yaşamak" temalı kongre 2011 yılında Kanada'nın Ottowa şehrinde düzenlenecek.
Carleton, Ottowa, Québec ve Saint Paul üniversitelerinin ortaklaşa düzenleyeceği kongre Kanada hükümetinin de desteğiyle bu sene Madrid'de olduğu gibi 2011 yılında da üç bine yakın katılımcıyı Ottowa'da ağırlamayı planlıyor. Oldukça verimli ve keyifli geçen onuncu kongrenin ardından bir sonrakinin de bu kadar ilham verici ve zihin açıcı olması ümidi ve yeniden birlikte yaratmak dileğiyle. El Saadawi'nin de dediği gibi, "Yaratıcılığın keyfi bütün acılarınızı ve çektiklerinizi unutturur; yaratıcılık, işkence, ölüm, tehditler, hapishane, sürgün ve diğer birçok şeye rağmen sizi çok mutlu bir insan haline getirir." (SK/TK)
(1) Nawal El Saadawi’den yapılmış bütün alıntılar kendisinin kongre sırasında yaptığı sunumdan. Bildirinin yazılı metni kongre kitapçığındaki 9-15 sayfalarında mevcut.