Bilişim emekçilerinin örgütlenmesi, beyaz yakalılarının hakları için buluşması açısından önemli bir deneyim sunuyor. Türkiye Ticaret Kooperatif, Eğitim, Büro ve Güzel Sanatlar İşçileri Sendikası (TEZ KOOP İŞ) İstanbul 5 nolu şube örgütlenme sekreteri Elvan Demircioğlu, IBM'deki örgütlenme çabalarının önde gelen isimlerinden. Çabaları işten çıkarılmasına neden olsa da sendikanın işyerinde toplu sözleşme yapabilmesini sağladı. Demircioğlu'yla yapılan söyleşiyi Kadın Mühendisler grubunun bülteninden kısaltarak aktarıyoruz.
Elvan seni 2008'in başından beri tanıyoruz neredeyse. Bugün 2010'dayız. Bu iki yılda IBM örgütlenmesinde aktiftin, sonra işten çıkarıldın. Dava süreçleri, sendika seçim süreçleri derken neredeyse 2 yıl oldu. Bu iki yıl nasıl geçti? Senden kadın olarak tecrübelerini dinlemek istiyoruz ama öncelikle IBM dava sürecinde son gelişmelerden bahsedebilir misin?
IBM davası Aralık ayının sonunda bitti. Ancak Ocak ayında Yargıtay'a gitmiş. Gerekçeli kararın çıkması için belli bir süre vardı. Bu ayın sonu veya Mart ayı ortasına kadar Yargıtay'dan olumlu yanıt gelmesini bekliyoruz. Çünkü iş kolu davası da benzer şekilde 2 ay içinde bitmişti.
Yargıtay'ın reddetme durumu olabilir mi?
Beklemiyoruz. Avukatımıza da sordum. Beklediğimiz bir şey değil.
IBM'deki kadın oranı nasıl?
IBM'de işçi kadın çok var.
Çok ilginç. Çağrı merkezi falan mı var?
Yok, çağrı merkezi yoktur IBM'in. Nedense bilmiyorum ama çoğu kadındır. Alırken kadınlar mı çok başvuruyor, koşullar mı iyi geliyor...
Erkekler genelde teknik servis veya "outsource" (taşeron) olarak ofis dışında çalıştıklarından mı acaba bu durum?
Teknik serviste hep erkekler vardı, şimdi 2 kadın alınmış senelerden sonra. 50-60 kişilik kalabalık bir grup. Tek kadın vardı.
Sendikada kadın oranı nasıl?
Şubemizde 1800 küsür üyemiz var, ve 300 civarı kadın üyemiz var. Aslında şubemizin kadın oranı düşük.
Ama şubenizde kadın temsiliyeti oldukça yüksek, değil mi?
Evet, 300 kadından 30 delege ve yönetimde de 4 kadın var.
Tez-Koop-İş'te tek sizin şubenizin başkanı kadın sanırım.
Adana şubesinin başkanı da kadın. Adana Yönetiminde 3 kadın var. Hani başkan kadın olur gerisi erkek olur, öyle değil. Yönetimde de 3 kadın var. Bursa Şube'de de kadın yönetici yeni seçildi.
TMMOB'da bu kadar yok değil mi? Fizik Mühendisleri odasında var, bazı odalarda var ama. Kadın oranının yüksek olduğu odalar. Bu sizinki özel bir durum. 1800 üyenin 300'ü kadın, 4 kadın yönetimde. TMMOB'de böyle bir manzara yok.
Uyumlu çalışıyoruz, gerçekten kadınlar olarak çalışıyoruz. İyi çalışıyoruz.
Sizin yönetimde olmanızdan kaynaklı gelen kadın üyeler sendikaya daha sıcak bakıyorlar mı?
Tabi ki. Biz kadın olduğumuz için bazı şeylere daha çok önem veriyoruz. Hatta tam tarihi hatırlamıyorum ama 2-3 hafta önce kadın üye toplantısı gerçekleştirdik. Eminönü Saray Muhallebicisi ile anlaştık. Kadın üyelerimize duyurduk, isteyen çocuğunu da alsın gelsin dedik. Çocuklara ayrı bir masa yaptık. Hani hafta sonu çocuk kadının üstünde alıyor. Öyle bir kadın toplantısı gerçekleştirdik, güzel geçti, çünkü samimi oldu, insanlar çok rahat konuştu. Kimi çoluğundan çocuğundan bahsetti, kimi işyeri sorunlarından. Ama herkese söz verildi, 1-2 dakika da olsa. Kalabalık değildik, 30 kadın falan. Bir de şöyle bir sıkıntımız var, her üyemizin kaydı yok. Delegelerimizin ve temsilcilerimizin tabiki tüm bilgileri var. İş yeri ziyaretleri yaparken, her gittiğimiz yerde, cep telefonlarını varsa e-mail adreslerini almaya çalışıyoruz. Dolayısı ile bütün kadın üyelerimize de ulaşamadık.
Peki gelen kadınların sizden talepleri var mıydı?
Tabi. İş yeri problemlerini falan konuştuk. Örneğin kantinde çalışanların tehdite, tacize açık olmaları.vs. Çapa Tıp Fakültesi'nin kantininde çalışan bir arkadaş şöyle dedi mesela: "İsteyen giriyor, belinde silahı falan, elini kolunu sallayan giriyor. Oraya girerken ne bir güvenlikten geçiyor insanlar. Orada arama falan yapılmıyor ki." İnsanlar onlardan bahsettiler. O anda çözüm üretebileceğimiz bir toplantı değildi. Ama biz insanların, özellikle kadınların bakış açılarını anlamaya çalıştık. En önemli amacımız kadınları sendika ile barıştırmaktı. Sendikaya yakın olmaları, bir sorun ile karşılaştıkları zaman akıllarına sendikanın gelmesi. Nitekim bir arkadaş orada dedi ki: "ben bu sorunları yaşadım ama hiç aklıma sendikayı aramak gelmedi, hiç aidiyet hissetmiyordum. Ama bugün bu aidiyeti artık hissediyorum". Bizi çok motive eden bir toplantıydı. İstanbul Üniversitesi ofis çalışanı bir kadın da şöyle dedi: "Bugüne kadar bir aidiyet oluşmamıştı sendika ile ilgili. Daha çok mavi yakalıların gidip geldiği, bu zamana kadar benimle alakası olmayan, benim sorunlarımı dinlemeyen, ilgilenmeyen, ulaşamadığım bir yerdi sendika benim için. Ama şimdi sendika benden bir şey isterse yaparım." Telefonlarımızı falan verdik. Dolayısı ile verimliydi. Sorunlarınız olursa arayın dedik.
Heralde yönetimde kadınlar olarak var olmasaydınız kimsenin aklına böyle bir toplantı yapmak gelmezdi, yapmazlardı sanırım.
Bir de şöyle bir şey var. Tez Koop İş Sendikası Genel Merkezi geçtiğimiz Kasım ayında kadın yönetici ve temsilcilerini topladı. Kasın ayında merkezi düzeyde bütün Türkiye'den, Adana'nın 3 kadın üyesi, İstanbul'dan biz 4 kadın, kadın temsilciler, delegeler. Her şube sonuç olarak temsil edildi, yönetici veya temsilci düzeyinde.
Eğitim-Sen, TMMOB gibi sendikanızda bir kadın sekreteryası yok henüz değil mi?
Evet, onları konuştuk zaten.
Çağrıyı kim yaptı?
Genel merkez yaptı. Ankara'ya çağırdı. Bir program dahilinde sabahtan akşama kadar. Herkes bir şey söyledi, fikir alışverişi yapıldı. Oradaki herkesin kendi bölgesel zorlukları da var, Diyarbakır'dan gelen kadın arkadaşımız da vardı, Edirne'den gelen vardı. Burada onları tartıştık. Hatta toplantının arkasından her sene üyelerin görüşleri alınsın kararı çıktı. Biz de buradan yola çıktık, üyelerimizle bir görüşelim istedik. Resmi olarak bir kadın sekreterliği olmasa bile biz şubemizde, (resmi sekreterlik olan örgütlenme, eğitim, genel-sekreterlik var) gayri-resmi olarak, görevlendirme olarak kadın sekreterliğini kurduk.
8 Mart ile ilgili ne yapabiliriz diye çalışmalar var. Üye toplantısında da arkadaşlara danıştık 8 Mart'tan beklentiniz nedir diye. Eğitim isteği öne çıktı. Öncelikli olarak haklarıyla ilgili. İş kanunundan doğan haklar, medeni kanundan doğan haklar. İkinci olarak iletişim baya öne çıktı. Anne-çocuk ilişkileri öne çıktı. Üç tane konu ön plana çıktı: haklar, iletişim, sağlık/kadın sağlığını ilgilendiren konular. Kadınlara yönelik etkinlik yapıldığında sırasıyla bunlar yapılabilir. Genel merkezi düzeyde geçen hafta başkanlar kurulu vardı, kadın konusu gündemdeydi. 8 Mart'ın bölgesel kutlanması kararı verilmiş. Bu ne anlama geliyor. İstanbul'da 3 şube var. 3 şube ortak bir organizasyon yapacak.
Daha önceden 8 Mart kutlanıyor muydu Tez-Koop-İş'te?
8 Mart Tez-Koop-İş'te bölgesel kutlanmıyordu, ilk defa bu karar çıktı, her şube kendi etkinliğini, ne yapabilirse düzenliyordu. Kimisinde sadece karanfil dağıtmakla kalınıyordu. Kimisinde iş yeri ziyaretleri yapılıyordu. Ama bu sene merkezin düzenlediği kararla bölgesel kutlanmasına karar verildi. İstanbul bölgesi için de üç şubenin anlaştığı çerçeve bu şekilde.
Peki ne oldu da bu sene böyle bir şey yapılmaya karar verildi? Siz mi zorladınız?
Biz zorluyoruz. Tabi. Kadınlar yönetimde olduğu zaman akıllarına geliyor. Talep geliyor ve karşılık buluyor gerçekten. Belki de doğrusu bu, talep edilmeden de verilen şeylerin kıymeti olmuyor.
Doğru söylüyorsunuz. Hep güzel şeylerden bahsettik şimdiye kadar, biraz da zorlukları dinlesek senden.
Şöyle söyleyeyim. Kadın olmanın yarattığı zorluklar açısından mı? Yoksa sendikacı olmak gerçekten çok zormuş. Çok özveri gerekliymiş. Yeni yeni içine girdiğim bir şey. Gerçekten çok zor. Ama kadın olmanın benim açımdan en önemli sıkıntısı ev ile iş arasında çok sıkıntı yaşıyorum. Yani mesela böyle bir toplantıyı yapacağız, 3 kadın toplanacağız, sendika toplantısı yapacağız. Eve biraz, bir saat geç gideceğim diye sıkıntı yaşıyorum. Çok açık ve net. "Niye akşam oluyor, niye hafta sonu oluyor". Bu işte memur değilsin ki. Veya IBM'deki gibi sabah 8 akşam 5 değil ki. Çalışan insanlarla çalışıyorum, onların boş zamanı çalışmadıkları zaman. Dolayısı ile mesai sonrası ve haftasonu. Bu sıkıntı gerçekten benim şahsımda, özelimde yaratıyor.
Zor oldu o zaman.
Hep savaşarak. Mesela şimdi TEKEL Ankara ziyaretleri var. İçim gidiyor ama kendim gidemiyorum.
Ama aslında artık alışması gerek. Sen 2 yıldır toplantıdan toplantıya koşuyorsun.
İnşallah. Umarım. Bir de şöyle bir şey var. Ben liseyi bitirdiğim günden beri çalışan, iş hayatının içinde olan bir insanım. Buna rağmen. Çünkü neden? Çalışırsın ama akşam evde olursun. Sabah git akşam gel sorun yok, alışılmadık kısım sonrası. Normal sabah git, akşam gel bir sorun yok.
Şunu merak ettim. Başarılı oldun, ama ondan sonra seninle gurur duymadı mı?
Yok o başarı olarak görmüyor ki. Hobi gibi görüyor. Hani arada sırada böyle 1 saat gideyim-geleyim, eğleneyim şeklinde düşünüyor. Çalışıp, enerji ve zaman harcadığımı gördüğünde de, "senin ne işin var, tamam hadi IBM'e git gel de, diğerleriyle senin ne işin var, sadece IBM'e git, gel, yeter işte, onu kabul ediyor". Alışamadı. Onu kabul ediyor ama sadece o. Şimdi örgütlenme çalışması yapıyoruz, tabi ki insanlr işten çıkıp geliyor, mecburen saat 9 de oluyor yani, senin ne işin var orada!. Alışamadı.
Aslında sana IBM örgütlenmesine yeni başladığında nasıl tepkiler aldın diye soracaktım eşinden, çevrenden, arkadaşlarından... Ama sanırım cevabımı aldım.
Yok, ben hep ayağımdan çekiliyorum. Hep öyle, hala öyle. "Rağmen" yapıyorum. Kardeşim bile "iyi yapıyorsun, işte ben yapamam, zaten bana göre değil" falan diyor. Hani sen seviyorsun yapıyorsun ama yapılacak iş değil tepkileri. Behice: Yani, yakın çevre destek vermedi. Bir kol işçisi, mavi yakada birisi mücadele verdiğinde, sendikada göreve geldiğinde çevreden hep destek görür, onore edilir, bizde tam tersi mi oluyor acaba? Elvan: Bilmiyorum, ben kendimden söylüyorum, "sana göre değil ortam, ne alakan var. Senin ne işin var orada. Napıyorsun?"
Ama bence biraz sanki kadın olmanla alakalı. Biraz da beyaz yakalıların sendikaya bakış açısından.
"Yerin olası değil"... Zaten bu sorunlu bir durum, bir de üstüne üstlük kadın olmanın sorunu ekleniyor. Mesela ben bağımsız olsam, TEKEL'e de giderim, sabah 5'e kadar da çalışırım. Ama şimdi sürekli evi dengelemeye çalışmak zorundayım. Bugün erken gideyim de bari ertesi gün geç gidicem şeklinde sürekli.
IBM'de önemli bir başarı elde edildi ama hala ciddi bir örgütlenme hareketi veya rahatsızlık yok galiba.
Ben inşallah IBM'in başarısı harekete geçirecek diye bekliyorum. İkincisi insanların başlarına gelmedikçe akıllarına sendika gelmiyor. Maalesef öyle. Akıllarına gelince de hemen bugünden yarına birşeyler değişsin istiyorlar. Çok geç oluyor. Bunu nasıl yapıcaz bilmiyorum.
Biz bunları çeşitli platformlarda tartıştık, bilişimde tartıştık, sonra başka bir platform kuruldu orada tartıştık. İletişimci bir arkadaş vardı, o da aynı şeyi söyledi: pazarlama pazarlama. Yani o kadar çok uğraştık ki bu işlerde.
İnsanlar hazır birşeyler mi arıyorlar, ya öyle ya böyle.
Aynen öyle. Hiç araştırayım, düşüneyim yok. Ya kafasında bi kendim bakayım, düşüneyim değil de.(EÜ)