Kanat, 4320 Sayılı yasanın uygulanamaması nedeniyle kadınların öldürüldüğünü belirtti:
"Türkiye'de, namus bahanesi ya da töre nedeniyle öldürülen kadınlar, açılmayan sığınaklar, 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Yasa'nın tam olarak uygulanamaması gibi gerçekler göz önüne alındığında, başka bir gerçek ortaya çıkıyor: Biz kadınların, yaşam hakkının ihlal edildiğidir" dedi.
Kanat, Türkiye'de kadın hakları mücadelesinin 20 yıla yakındır sürdüğünü belirterek, toplumsal farkındalığın artmasını bu mücadeleyle olduğuna dikkat çekti:
"Kadınların sürdürdüğü mücadeleyle, aile içi şiddet konusundaki farkındalık, toplum genelinde büyük ölçüde arttı. Kadınların kendilerinin ve çocuklarının şiddetten uzak yaşayabilmeleri için artık daha fazla şey yapmaya hazır oldukları görülüyor."
Kadınların karşılarına hâlâ çok sayıda engel çıktığını belirten Kanat, Yeni çıkarılan yerel yönetimler yasasının getirdiklerine de değindi:
"Belediyelerin, bu yasayla şiddet gören kadınlar için sığınak açma yükümlülüğü var. Buna karşın İstanbul'da bile kadın sığınağı (Varolanlar "konukevi" adını taşıyor) olarak kullanılabilecek yerlerin kapasitesi sadece 60 kişidir" dedi.
Kanat, şiddet uygulayanın evden uzaklaştırılmasını öngören 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Yasa (Koruma Emri) çok önemli olduğuna dikkat çekti:
"1998 yılında yürürlüğe giren yasa henüz yeterince uygulanmıyor. Uygulanabilmesi için, ne yazık ki karakolda görevli memurların ve bazı savcıların yasayı iyi bilmemelerinden kaynaklanan ya da keyfi olarak koydukları kimi engelleri aşmak gerekiyor."
Kadınların 4320 sayılı yasanın uygulanabilmesi için aile mahkemelerinden karar çıkarmaları, önlerine çıkan görevlileri ikna etmek zorunda kaldıkları son derece çetin bir süreçten geçtiklerini söyleyen Kanat şunları söyledi:
"Bu süreç tamamlandığında bazen iş işten geçmiş olabiliyor ya da karar çıksa bile kadının can güvenliğini sağlamak için alınması gereken güvenlik önlemleri yetersiz kalıyor."
Mor Çatı Gönüllüsü Gülsun Kanat, konuşmasının son bölümünde,"Namus cinayetleriyle öldürülen kadınlar, açılmayan sığınaklar, 4320 sayılı yasanın tam olarak uygulanamaması göz önüne alındığında, biz kadınların, yaşam hakkının ihlal edildiği gerçeği ortaya çıkıyor" dedi.
Mor Çatı: Türkiye'deki feminist hareketin ilk kurumlarından
Türkiye'de 1980'li yılların ortalarında "dayağa karşı kadın dayanışması"nı gündeme getiren feminist hareketin ilk kazanımlarından biri Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı.
Erkek egemenliğinin en yaygın biçimlerinden biri olan kadına yönelik şiddetin ancak kadın dayanışmasıyla aşılabileceğini düşünen kadınlar Mor Çatı'da yaygın bir gönüllü ağı oluşturdular.
15 yılı aşan bir süre içinde yüzlerce kadının eli değdi Mor Çatı'ya.
Başvuran, telefonla ya da yüz yüze destek alan kadınların sayısı 10 bine yaklaşıyor.
1995-98 yılları arasında açık olan Mor Çatı'nın bağımsız sığınağında ise yaklaşık 600 kadın ve çocuk şiddetten uzak bir ortamda yeni yaşam alternatifleri oluşturmaya çalıştı.
Aile içi ve dışında uygulanan dayak ve diğer şiddet biçimlerini kadınları denetim altına almanın en yaygın yolu olarak gören Mor Çatı, bir yandan bunun meşru görülmesini engellemek, şiddeti sonlandırmak için kadın dayanışması yaratmaya, politikalar oluşturmaya çalışıyor.
Başvuran kadınların şiddetten uzaklaşmaları, yaşadıkları suçluluk duygusundan kurtulabilmeleri ve kaybettikleri özgüveni yeniden kazanabilmeleri için hukuksal ve psikolojik destek veriyor. (AD)