Doktorlar arasında kadınların büyük bölümünün çocuk psikiyatrisi (%37), genel psikiyatri, anestezi, dermatoloji gibi bölümleri tercih ettiğini, cerrahi branşların ise nereyse hiç tercih edilmediğini görüyoruz.
Bu seçimlerin toplumsal yansımalar sonucu olduğu su götürmez bir gerçeklik. Hacettepe Üniversitesi'nin yaptığı bir araştırmada ortaya çıkan sonuçlar da görüşlerimizi destekliyor.
Kadınların fiziksel olarak güçsüz olduğunun düşünülmesi (ortopedi, beyin cerrahisi), erkek hastanın kültürel nedenlerle kadın doktora gitmeyeceği (üroloji), ev ve çocuk sorumlulukları daha fazla olan kadın doktorun erkek doktor kadar verimli olamayacağı gibi nedenlerle, kadın doktorların tercihi de çoğunlukla kadına toplum ve sistem tarafından biçilen görevleri çok aksatmayacağı bölümlerden yana oluyor.
Türkiye'de kadınların en çok tercih ettikleri ve kadına en çok yakıştırılan bölümlerden biri, hemşirelik. Ancak hemşireler de sağlık politikalarının ayrımcı saldırılarına maruz kalıyorlar. Hemşireler görevlerini yaparken sıklıkla sözel taciz, sözel korkutma, tehdit, cinsel saldırı gibi şiddet olayları ile karşılaşıyor ve görevlerini bırakmaya kadar giden travmalar yaşıyorlar.
Vardiyalı çalışma, yoğun iş temposu, iş stresi, hastayı takipte daha fazla olarak hasta ve hasta yakınları ile görüşmeleri sonucu hemşireler şiddet saldırılarına daha açık konumda kalıyorlar.
Adana Balcalı Hastanesi, SSK Bölge Hastanesi ve Numune Hastanesinde yaş ortalaması 29 olan 257 hemşire ile yapılan bir çalışmada; hemşirelerin yüzde 68'inin sözel tacize, yüzde 47'sinin sözel korkutamaya, yüzde 10'unun sözel cinsel tacize, yüzde 16'sının fiziksel saldırıya uğradıkları ortaya çıktı.
Sağlıklı Dönüşüm Programı, sağlık ocaklarının kapatılması, SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığı'na bağlanması, sözleşmeli personel uygulamaları ile birlikte işsizliğe sürüklenecek olan hemşirelerin sosyal haklardan yoksun kalmaları, saldırıları daha da şiddetlendirecek.
Kamuda zorunlu çalışma süresinin uzaması, performansa dayalı ücretlendirme, angaryalar, yarı zamanlı çalışma, düşük ücret gibi nedenlerle hemşireler üzerindeki sömürü arttırılırken, işsiz kalma korkusuyla karşılaştıkları şiddeti ve cinsel ayrımcı davranışları paylaşımları da engelleniyor.
Böylelikle bir yandan hemcinsleriyle rekabete zorlanan hemşirelerin, mesleki örgütlenme ve sendikal hakları ellerinden alınırken, diğer yandan cinsiyetçi tutumlar karşısında da yalnızlaştırılıyorlar.
Hemşireler ve diğer sağlık çalışanlarının mesleki hak ve taleplerini dile getirebilecekleri Sağlık Emekçileri Sendikası'na üye olmaları hem sorunların çözümü için örgütlü bir dayanışmayı, hem de sorunlara karşı gerekli önlemleri almayı sağlayacaktır. Sağlık hizmeti sunan gruplar arasında hemşireler sayıca en büyük grubu oluşturduğu için, bu konuda seslerini yükselttikleri ve mücadele ettikleri sürece daha güzel bir gelecek yaratabiliriz. (FT/BB)
* Fatoş Turgut; Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi