Bir Türk Casusunun Mektupları
Şebnem Şenyener
Şubat 2005, 278 sayfa,
'Kurmacayı, metin ve oyun ilişkisini seven, entrikadan hoşlanan, eski dilin lezzetini arayanlar için iyi bir fırsat Bir Türk Casusunun Mektuplan. Macera romanında bulunması gereken her türden şahıs ve motif mevcut. Hem temiz bir aşk var, hem şehvet ve cinsellik. Çekici kadınlar, bebek yüzlü katiller, saygın ama haris kişilikler, iyiler, kötüler, casuslar, gazeteciler. Tam bir postmodern roman kurmuş Şebnem Şenyener. (Ömer Türkeş )
'Şebnem Şenyener'in soluksuz okunan, polisiye tadına sahip, zaman zaman insanı güldüren ve sonuna geldiğinizde 'Vay canına! Demek oymuş! ' diyerek yeniden başa dönmenize yol açan romanı.' (Ayşen Gür)
Elime Tutun
Aslı Biçen
88 Sayfa, Şubat 2005
Çevirmen Aslı Biçen'in yazıldıktan on yıl sonra okurla buluşan ilk kitabı.
Delilik, cinselliksizlik, dilsizlik ve bellek temaları etrafında gelişen kısa ama son derece yoğun bir anlatı Elime Tutun. Cinselliğini yitirmiş bir adamla dilini yavaş yavaş kaybedip deliliğe sürüklenen bir kadının "imkânsız" ilişkisini, belleğin soluk, çarpıtıcı ve dönüştürücü aynasındaki yansımaları üzerinden anlatan güçlü bir şiir-metin.
"İmgeleri soğutup bayatlamalarını engelleyen bir buzdolabı gibi kullanırdık oyunları. Gülmezdin oynarken ama seni çok rahatlatırdı. Neden? Belki de hiçbir şey sana gerçek anlamda rahatlık veremediğinden bu tür oyunlarla içini dindirmek isterdin. Şahsi olmayan her konuda canlanırdı dilin. Anlık bir huzur, bir bardak suyun izlediği yoldaki serinlik kadar, görmek istemediğin kaçınılmaz bir şey karşısında bir an gözlerini kapamak kadar, şöyle bir yüzüp gelmek kadar..."
Columbus'un Kadınları
Müge İplikçi
144 sayfa; Şubat 2005
1980'lerde Türkiye'de kadın yazını deyince anımsayabildiğim öyküler, kadın kahramanın hep erkek kahramanlarla kurduğu ilişkilerde ve kamusal hayatın çeşitli alanlarında kendi kimliğini kurmaya çalıştığı öykülerdi. Müge İplikçi'nin öyküleri, kadınlar arasındaki ilişkileri, kadınlar için güçlenmenin önemli bir alanı olarak öne çıkarıyor. Kadınların kendi aralarındaki "şölen"lerde uzanabildikleri bir uzam, keşfedebilecekleri bir dil var; belki de kadınlık öncesi zamanın keşfi, gizli bahçelerin kaçamak ve dar zamanlarına geri dönüş, oradaki küçük kızların inadı ve korsanlıkları, yeni yolculukların da ateşleyicisi oluyor. - Ayşe Durakbaşa
Gecede
Leyla Erbil
93 sayfa; Şubat 2005
"... çift başlı yabancılaşma canavarını Tanrı başlıklı mektup-öykü denli kökünden kavrayabilen bir başka ürün sonradan da yazılamadıysa bunun nedenini Leylâ Erbil'in 'bilinç/dil/bilinçaltı/yazı' denkleminde yakaladığı tunç karara bakarak aramak gerekir." - Enis Batur "Ben çok az kitabı iki kere okumuşumdur... Gecede kitabını öyle sanıyorum ki bir kez daha okuyacağım." - Hasan İzzettin Dinamo "Gecede bence Türk hikâyesinin başyapıtlarından biridir." - Selim İleri
Ne Kadar İlgi O Kadar Sevgi
Nevval Sevindi
Alfa Basım Yayın;
Şubat 2005, 178 sayfa
Toplumda kadın ve erkeğin birlikteliği sıradan bir yan yana duruşu içermez. İki sandalyenin anlamsızca ya yana durma eyleminden daha derin ve farklı bir birliktelik sunar bize. Evlilik, yalnızca aynı evde oturmak değildir. Evlilik, paylaşmak, hayatı birlikte yaşamak olmalıdır.
Mutsuz beraberlikleri sürdürmeye çabalayan çiftler bütün suçu evliliğe yükselmekle doğru mu yaparlar? Kadın erkeği değiştirebilir mi? Ya da erkek kadını? Çözüm değiştirmeye çalışmakta mıdır? Yoksa kadın erkek birlikteliğine farklı bir yaklaşımda mı?
Sevilmek, varlığımızın onaylanması demek. En büyük güç sevgidir. Korku ise paylaşmayı engeller, mesafe koyar. Buz gibi bir hayat...
Çocukluğumuzda açılan yaralar hiç kapanmaz. Hep bir hayalin, beklentinin peşinde oluruz. Canımızı acıtan, adalet duygumuzu yerle bir eden ilk önce anne ya da babamız olur. En yakınları tarafından sevilmiyor olmak büyük bir hayal kırıklığı yaratır insanda. Hele kızların annelerinde yaşadığı hayal kırıklığı çok derindir. Ömür boyu ondan j-kurtulmak çabası sürer gider.
Kadınlar artık kaybetme korkusuyla katlanmaktan, tahammül etmekten yoruldular. Onlar artık susarak, hiç yerine konarak ya da aşağılanarak bir yerde durmak istemiyorlar. Onlar var olmak istiyorlar. Orkestraya katılmak için dilinizi tutmayın kadınlar, bunu yaşama, bize ve erkeklere bir katkısı yoktur. Ateşböcekleri sadece erkek değildir, dilimiz parlayan bir ışık olabilir gecenin karanlığında.
Kadınlar kendi güçlerini tanıyınca hayat yasemin nefesli bir kuş olacak avuçlarında.
Çok Tuhaf Çok Tanıdık / Vesikalık Yarim Üzerine
Hazırlayanlar: Nilgün Abisel, Umut Tümay Arslan,
Pembe Behçetoğulları, Ali Karadoğan,
Semire Ruken Öztürk, Nejat Ulusay
Yayıma Hazırlayan: Semih Sökmen
176 sayfa, Ocak 2005
Lütfü Akad'ın 1968 tarihli kült filmi Vesikalı Yarim, seyircisini sıradışı bir deneyime sürükler. Herşey bir Yeşilçam melodramından bekleneceği gibidir, çok tanıdıktır. Ama aynı zamanda çok tuhaf birşeyler vardır bu filmde ? adı koyulamayan, açıklamaya direnen, onu diğer Yeşilçam filmlerinden ayıran bir tuhaflık...
Bir grup çalışması olan Çok Tuhaf Çok Tanıdık işte bunun nedenini araştırıyor. Vesikalı Yarim?i unutulmaz bir sanat yapıtı haline getirenin tam da bu özelliği olduğunu, içinde yer aldığı sinema geleneğinin bildik, tanıdık motiflerini taşıdığı halde bunlara farklı anlatısal ve estetik çözümler getirdiğini söylüyor. Filmin anlatısal içeriği kadar, estetik özelliklerine de hakkını veren bir çözümleme tarzı var bu incelemenin. Bir yandan filmin Türk modernleşmesinin temel sorunlarıyla bağını sergilerken, diğer yandan filmin biçimsel yapısının, başta hiç düşünülmemiş içerikleri mümkün kılan, onların yolunu açan mantığını ortaya çıkarıyor.
Bir filmin, daha genelde bir kültürel ürünün nasıl "okunabileceğinin" başarılı bir örneği olarak sunuyoruz bu kitabı. Şu sorulabilir: Seyretmek ve keyfini çıkartmak varken neden deşifre etmeye çalışalım ki bir filmi? Kendisiyle yapılan söyleşide filmin yönetmeni Akad da böyle diyor. Cevaplardan biri, sanatı sanat yapan şeyi gerçekten öğrenebilmek içindir. Ama galiba başka bir cevap daha önemli: Yeniden büyülenebilmenin ilk şartı, önceki büyülerden kurtulabilmektir.
Annelik Halleri
Nilüfer Kas
Selis Kitaplar;
Şubat 2005, 198 sayfa
Çoğu zaman için düşün gerçeğe dönüştüğü bir milat olan anneliğin, çok içten ve samimice kucaklanıp sahiplenilişi Annelik Halleri. Tüm annelerin adeta saklamaya çalıştığı orijinal duyuş ve düşünceleri kadar, sıradan kaygılar bundan daha keyifli anlatılamazdı. Anneliğe olan empatik yaklaşımı adına pek çok psikiyatri dergi ve kitaplarından daha başarılı.
Dr. Psk. Erdinç Öztürk (Çapa Tıp Fak. Psikiyatri Ana Bilim Dalı)
İlk günden itibaren Anneler Kulübü'nü keyifle takip ediyorum Çocuk sahibi her kadın, yaşadıklarında yalnız olmadığını fark etti. Nilüfer Kas, bir annenin karşılaştığı zorlukların, sıkıntıların, endişelerinin yanı sıra annelik keyfini de tüm doğallığı ve gerçekliğiyle okuyucuya yansıtıyor. Annelik Halleri'ni bu kadar okunur kılan da işte bu gerçeklik...
Dr. Sevinç Akarçay (Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı)
Kamusal Alan
Meral Özbek
Hil Yayınları;
Şubat 2005, 742 sayfa
Türkiye'de kamusal alan terimi 2000'li yılların başlarında, başörtüsü tartışmalarıyla iki kez gündeme geldi ve genel olarak, sadece tartışmaya taraf olan kesimlerin ideolojik mücadelelerinin basit bir cephesiymişçesine tanındı ve tanıtıldı. Oysa kamusal alan terimi, en azından, merkez kapitalist ülkelerin biçimsel demokrasilerinin oluşumunda ve bu ülkelerde insan haklarından sosyal devlete uzanan bir dizi toplumsal kazanımın elde edilmesinde olağanüstü bir rol oynamış özgül bir toplumsal yapıya ve devletin ve çeşitli çıkar gruplarının tüm toplumsal hayatı etkileyen siyasalarına karşı bir mücadele alanına işaret eden, modern toplumsal düşüncenin en önemli kavramlarından biridir.
Meral Özbek'in editörlüğünde hazırlanan, yedi yıllık bir emek ve özenin ürünü olan Kamusal Alan kitabı, konusunu, modern toplumun bu merkezi kategorisi etrafında dönen, üç ana bölüm altında toplanan, otuz dört yazara ait kırk bir yazıyla ele alıyor. Söz konusu yazılarda kamusal alanın tarihini ve kavramsal boyutlarını inceleyenler olduğu kadar, onun gündelik hayatla ve güncel politikalarla ilgisini kurmaya yönelenler de var. Editör Meral Özbek'in "Kamusal Alanı Kavramlaştırmak", "Kamusal Alan, Politika ve Yurttaşlık", "Kamusal-Özel Alan Ayrımı, Kamusal Kültür ve Medya" başlıklı ana bölümlerin her biri için kaleme aldığı, kamusal alanı ilgili başlıklar bağlamında ele alan önemli düşünürlerin çalışmalarını tanıttığı ve onların çağımızın toplumsal ve siyasi gelişmeleriyle ilişkilerini kurduğu giriş yazıları, başlı başına bir kitap oluşturabilecek yetkinlikte. Bütün bu özellikleriyle Kamusal Alan Türkiye'de konuyu bu derinlik ve genişlikte kuşatan ilk eser. Çalışma sık sık güncelleştirilen konusu hakkında bilgi edinmek isteyenler için önemli olmakla kalmıyor; toplum, politika ve kültürün bir kesişim noktası olan kamusal alan hakkında eşine ender rastlanır bir başvuru kaynağı niteliği kazanıyor.
Kod Adı C.E.Y.D.A.
Müzeyyen Yılmaz
292 Sayfa, Şubat 2005
Birharf Yayınları
Ceyda genç ve başarılı bir komiserdir. Polislik mesleğine hayatını adamış, görev aşkıyla hayata tutunmaktadır.
Bir gün uyuşturucu şebekesinin çökertilmesi için yürütülen bir operasyonda genç ve yakışıklı bir komiser ile beraber çalışmak zorunda kalır, ama Ceyda yalnız çalışmayı sevmektedir. Bundan sonra Ceyda için hem tatsız hem de ilginç olaylar yaşanmaya başlayacaktır. Genç komiser Kemal onun ortağı olarak hayatının her noktasında yer almaya başlar, Ceyda'nın asi ruhu yaşadıklarını kabul edememektedir.
Müzeyyen Yılmaz, polisiye öyküsünün ilk serisi Kod Adı C.E.Y.D.A. ile macera dolu sürükleyici bir kurguyla karşımıza çıkıyor.
Ağlama Kızım
İsmail Fatih Ceylan
240 Sayfa, Şubat 2005
Neslihan Hanım, iman hizmetinde yer alan, Risale-i Nur sohbetleri, Moral Kültür Merkezindeki hanım faaliyetlerinde bulunan gayretli bir kadındır. Kızı Beyza'yı da öyle yetiştirmiştir. Kocası Sırrı Bey, farklı yapıda olmasına rağmen tercihlerine saygı duyar. Beyza, arkadaşlarıyla Yavuz Sultan Selim Camiinin bahçesinde sohbet ederken acı haberi alır: Annesi, bir ders sonrası Avcılar'dan dönerken kaza yapmıştır. Neslihan Hanımın ölümü Beyza'yı ve babasını üzüntüye boğar. Beyza arkadaşları sayesinde kendini toparlamaya çalışırken, Sırrı Bey büyük bir bunalımın içine sürüklenir. Şen şakrak, neşeli ve esprili biriyken, "İnsanlar niçin ölüyor, ölecekse niçin yaratılıyor, milyarlarca insan nasıl dirilecek?" sorularıyla bunalan biri olmuştur. Sırrı Bey'i çok seven büyük bir camia, ona yardımcı olmak için uğraşır. Evini, işini ihmal eden Sırrı Bey'in yeniden toparlanması için çaba gösterir. Bir kaç ay sonra, onun yeniden evlenmesi gerektiğini söylerler. Neslihan Hanımı çok seven Sırrı Bey, buna sert tepki gösterir ama yakın arkadaşları da o görüşte olunca kabullenir. Beyza bu gelişmelerden habersizdir. Sırrı Bey evleneceği kadını "Songül Hanım, yeni annen olacak" diye tanıtınca şok olur, büyük bir tepki gösterir. Neslihan Hanım gibi dindar bir anneden sonra, Songül Hanım gibi açık bir kadına anne demesi mümkün değildir. Sırrı Bey, Beyza'dan bu konuyu arkadaşlarıyla iştişare etmesini, ablalarıyla konuşmasını, daha sonra kararını vermesini ister. Şayet Beyza razı olmazsa, evlenmeyecektir. Beyza için bundan sonra yeni bir dönem başlar. Songül Hanım kimdir, dindar bir çevre neden bu açık kadını babasına tavsiye etmiştir? Ağlama Kızım, bir solukta okuyacağınız, ibret ve ders dolu yönüyle herkese tavsiye edeceğiniz unutulmaz bir eser.
Huban Arığ : Destanlaşan Kadın Kahraman
Timur Davletov
Yurt Kitap Yayınları
394 Sayfa, Şubat 2005
Altın Tüylü Ak Köpek, vedalaşarak, hiç zaman yitirmeden Haan Hıs'ın eriyip girdiği delikten yerin altına yıldırım hızıyla iniverdi. Arkasından ulu yel esti, ulu kasırga oynadı. Ağır çile gören alp yiğitlerin kalın vücutları tükenmiş, katı kemikleri kalmıştı yalnızca. Kızıl kasları erimiş, sivri kemikleri kalmıştı vücutlarında. Güçten düşerek yelden, tandan etkilenerek kara toprağa düşecek hale gelmişlerdi. Üçgen çıplak oğlan, dokuz başlı kayanın içindeki alp yiğitlerin arı canlarını bitirip, alp kişi Huban Arığ'ın önüne yeniden dikiliverdi. Huban Arığ onu üçgen kistike dönüştürerek sağ cebine koydu. Ardından etrafta yığılan yerli halka döndü: "Ey halk! Geldiğiniz yere geri dönün. Yanınızda da kendinize ait malınızı ayırıp götürün" dedi.
Çakır Keyif Düşlerde Aymak
Zeliha Özata
Nokta Kitap
136 sayfa, Şubat 2005
sevgiye atıf
seni görmek istedi gözlerim
kaybedilmiş yılların uzunluğunda
seni tutmak istedi ellerim
ellerinin dingin sıcaklığında
usulca aldım seni hayalime
öyle sıkı tuttum ki
seni ufalttım
neyi kaybettiğimi
bilmeden!
Kadının Macerası
Berfin Karabağ
Peri Yayınları
95 Sayfa, Şubat 2005
Kadın sorunu ile ilgili azımsanmayacak konular ele alındı, yazıldı; farklı bakışlar tartışıldı. Sorun tartışıldıkça, üzerindeki sis perdeleri de aralandı. Asil sahipleri, sorunu kendi yörüngelerine çekmeye çabaladı. Tabular yıkıldıkça, tabucular sorunu çarpıtmaya çırpındı, fanatikliklerine `haklı kılıf aramanın telaşına girdiler. Oysa tekniğin, telekomü- nikasyonun, basın ile iletişim ağı ve araçlarının insanlığa sunduğu bu müthiş gelişim karşısında, hiçbir şey tarihin karanlıklarında kalamazdı.
Söylenenler, koyulan kurallar, itirazlar, açıkça ortada!
Benimkisi, tarihin garip kavşaklarında, erkek egemen sistem tarafından kaybedilen kadının manevi hazinesine ulaşmaya çalışmaktı. Bu bir bilmek, bilinçlenmek, araştırmak işiydi. Zaten zorunlu günlük işlerimden arta kalan zamanım daha çok böyle geçiyordu.
Bir dönem sonra sohbet ettiğim kimi insanlar, bu arayıştaki çabalarım sadece bende, beynimde kalmaması gerektiğini, bunu somutlaştırmamın, insanlarla paylaşmamın şart olduğunu söylediler. Doğrusu bir kitap çalışmasına girişmeye pek cesaretim yoktu, ama insanın bildiklerini kendisiyle mezara götürmesinin pek bir şeyi ifade edemeyeceğini de kavramıştım. Sonra adeta bu insanların beni cesaretlendiren sesleri, kulağımda şu söylemi yankılatır oldu:
`Haklı olduğuna inandığın çabanı bağır herkes duysun!..' / 'Evet, bağırmalıydım ve duymalıydılar beni!..' / İşte bu çalışmanın oluşum serüveni özce böyledir. Şimdi sizinle birlikte konuşabiliriz!.. Tartışabiliriz!..
Ve şimdi bunun mutluluğunu yaşıyorum! Sevgili okurlar!..
Berfin Karabağ
Menopoz Gerçeği (The Wisdom of Menopause)
Christiane Northrup
Çevirmen : Füsun Doruker
Altın Kitaplar Yayınevi
559 Sayfa, Ocak 2005
"Menopoz her kadının uyanışıdır... bedenlerimizi, beyinlerimizi ve ruhlarımızı tedavi etmek için çok büyük vaatler veren bir aşamadır."
Menopoz Gerçeği kadın sağlığının en fazla yanlış algılanan konusunda yepyeni bir bakış açısıyla geleneklere meydn okuyor. Dr. Northrup bu "değişimin" yalnızca "düzeltilmesi" gereken bir dizi fiziksel semptom olmadığını, ergenlik çağından bu yana gelişme konusunda en büyük fırsatı yaratan bir beyin / beden devrimi olduğunu iddia ediyor. Bir kadının bu aşamada, ilişkilerinin kalitesinden, beslenme alışkanlıklarının kalitesine kadar karşısına çıkan seçenekler, yaşamının geri kalanında sağlığını garantileyecektir. Kişisel ve çok şaşırtıcı klinik öykülerle Dr. Northrup bazı noktalara açıklık getiriyor:
Dr. Northrup'un klasikler arasında yerini alacak olan kitabında kadınların menopoz aşamasını bireysel güç ve pozitif enerji kazanma dönemine çevirip öncesine oranla nasıl daha akıllı, daha sağlıklı, beyin ve beden açısından nasıl daha kuvvetli olabilecekleri gösteriliyor.
* Bu yazılar, yayınevlerinin İnternet sitelerinden ya da kitapların arka kapak tanıtımlarından alıntılandı.