Malum, yazın başında Başbakan kürtaj yasağından bahsetti, biz de dört bir koldan sokaklara döküldük. Muhtemel bir yasağa karşı tepki pek çok kesimi içine aldı. Bunun üzerine yasa taslağına dair hükümet tarafından yapılacak bilgilendirme meclisin tatile girişiyle nadasa çekildi. Fakat yaz boyunca tartışmalar, tepkiler devam etti, ediyor.
Bekleyen kürtaj yasa taslağına dair tansiyonumuzu düşürmemek için Kürtaj Haktır Karar Kadınların Platformu'ndan Selin Dağıstanlı'ya sorular sorduk, yaşananlar ve yaşanacakları konuştuk.
Buyurun sohbetimize siz de katılın...
Başbakan'ın Uludere katliamı-kürtaj benzetmesi ve daha sonra yasaklamaya dair açıklamaları üzerine kürtaj kampanyasının kıvılcımları atıldı. Kampanyada aktif olarak yer alan kadınlardan biri olarak, kampanya nasıl başladı ve oluştu, bir de sizden dinleyebilir miyiz?
Başbakan 25 Mayıs'ta Nüfus ve Kalkınma Konferansı'nda "genç ve dinamik bir nüfusa ihtiyacımız olduğunu, en az üç çocuk istediğini, sezaryenle doğuma karşı olduğunu ve kürtajı cinayet olarak gördüğünü" söyledi.
Bu sözlerinin üzerine kamuoyundan gelen tepkilere 27 Mayıs'ta AKP [Adalet ve Kalkınma Partisi] Kadın Kolları 3. Olağan Kongresi'nde cevap verdi. "Milletimizi dünya sahnesinden silmek isteyenlerin sinsi planlarını" bize hatırlattı ve o talihsiz "her kürtaj bir Uludere'dir" açıklamasını yaptı. 29 Mayıs'ta da kürtaj yasası çıkartacağını açıkladı.
Bu açıklamaların ardından Sağlık Bakanı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı, TBMM [Türkiye Büyük Millet Meclisi] İnsan Hakları ve Sağlık Hakları Komisyonu Başkanı'ndan korkunç açıklamalar gelmeye devam etti.
80'lerden beri yasal bir hak olan kürtajın nasıl bir cinayet, nasıl bir vicdansızlık olduğunu dinlemeye başladık. Hatta tecavüz sonrası oluşan gebeliklerde bile kürtaja izin verilmeyeceğinden bahsediliyor, doğacak bebekler yerine kadınların kendilerini öldürmeleri salık veriliyordu. Toplu bir akıl tutulması yaşanıyordu!
Peki AKP'nin kürtajla ilgili açıklamalarına kadar durum nasıldı?
Aslında son yıllarda kürtaja erişim pek de mümkün değildi. Kürtaj yapan devlet hastanesi bulmak neredeyse imkânsızken (Örneğin; İstanbul'da iki-üç devlet hastanesinde kürtaj yapılıyor) özel hastane sayısı da giderek azalıyordu.
Fakat kürtajın bu kadar net bir şekilde cinayet olarak tanımlanması ve aleni bir yasak getirilmesini beklemiyorduk. Bu açıklamalar birbiri ardına gelirken feministler, doktorlar, çeşitli kadın örgütleri ilk elden eylemler ve açıklamalar yapmaya başlamıştı ancak bu toplu ve güçlü bir ses çıkarılması gereken bir konuydu.
Kazanılmış bir hakkın geri alınmasının çok ötesinde kadınların cinselliğinin denetlenmesi, kendi bedeni ve hayatı üzerindeki söz hakkının ortadan kalkması demekti. İstanbul'da feministler ve kadınların örgütlü olduğu pek çok kadın grubu, kurumu, örgütü bir araya gelip Kürtaj Haktır Karar Kadınların Platformu'nu oluşturduk ve çeşitli eylemler düzenledik. Platformun yürüttüğü kampanyanın tek ve net bir sözü vardı; kürtajın yasaklanamayacağı.
Platform şu ana kadar neler yaptı, onlardan da bahsedebilir misiniz?
Hem Türkiye'nin çeşitli illerinde eş zamanlı olarak hem de sadece İstanbul özelinde düzenlediğimiz geniş katılımlı eylemler oldu. Kendimizi anlatan küçük bildiriler, rozetler bastırdık ve bunları dağıtarak daha çok kadına ulaşmaya çalıştık. Kürtajın yasaklanmasına karşı tepkiler çok yönlü ve çeşitliydi.
Kadınlarla birlikte eylemlere katılmak isteyen ya da kendileri bağımsız eylemlerini düzenleyen erkekler de oldu. Kürtaj hakkı mücadelesi kadın-erkek beraber mi verilir yoksa sadece kadınların yürüteceği bir mücadele midir tartışmaları yürütüldü.
Kürtaj yasağını meşru kılmak için dini, ahlaki, bilimsel pek çok gerekçe ortaya atılırken muhafazakâr kadınlardan da kürtaj yasağına ilişkin itirazlar yükseldi. Bir babaya gönderilen "kızınız hamile" mesajıyla kadınlarla ilgili bilgilerin merkezileşerek gebeliğin nasıl fişlenebileceğini ve bunun sonucunun nerelere varabileceğini gördük.
Bunun üzerine mahremiyet butonu tartışmaları gündeme geldi ancak bu da çok yetersiz ve soruna gerçekçi bir çözüm önerisi olamaz. Sokaktan, kamuoyundan gelen tepkiler ve baskılar sonucu kürtaj yasağına ilişkin sert söylemler yumuşadı. Kürtajla ilgili yapılması planlanan düzenlemelerin kadınların sağlığı açısından da önemli olduğu, tamamen yasaklanmayacağı sadece belli düzenlemeler yapılacağı konuşulmaya başlandı ve yaz başında gazetelerde bir yasa taslağı dolaşmaya başladı.
Hükümetten yasal bir açıklama edinemediğimiz, fakat medyadan bilgilerle haberdar olduğumuz bu yasa taslağına nasıl tepki verdiniz?
Bu yasa taslağı, "kürtajı yasaklıyoruz" demeden, ücretsiz ve güvenilir kürtaja erişimi ciddi anlamda zorlaştıran ve uygulamada kürtaja fiili yasak getiren bir yasanın habercisiydi. Biz de bu süreçte Kürtaj Haktır Karar Kadınların Platformu olarak yaratılmaya çalışılan olumlu havanın nasıl bir aldatmaca olduğunu ve gerçekte bizi nelerin beklediğini anlatmak adına şu anda, yasa taslağında yer alan bazı maddelerin çarpıcı yönlerini göstermeyi hedefleyen küçük spot videolar hazırlıyoruz.
Bunun yanı sıra kürtaj olmak isteyen kadınlara rehberlik edecek, kendilerini yalnız hissetmelerini engelleyecek, doğurmaları yönünde onları zorlayan sisteme karşı anne olmaya mahkûm olmadıklarını hatırlatan ve en önemlisi kürtaj yaptırmak istediklerinde ellerini güçlendirecek bilgiler içeren bir broşür hazırlıyoruz.
Kürtaja dair yasa taslağı üzerinde hala çalışılırken yıldırım hızıyla sezaryen yasası geçti bile. Buna dair kampanya platformunun tavrı ve tepkisi nasıl oldu?
Aslında kürtajın yasaklanması ve sezaryene ilişkin düzenlemeler eşzamanlı olarak gündeme geldi. Kürtaj yasağı gibi çok daha vahim bir başlık varken, biz daha çok sözümüzü kürtaj yasağı üzerinden kurduk. Sezaryen sonuç olarak bir doğum yöntemi. Doğum yapacak her kadın doktoru tarafından etraflıca bilgilendirilmeli.
Doktorun tıbbi olarak uygun gördüğü ve doğum yapacak kadının da kabul ettiği bir yönteme karar verilmeli. Bir kadının hangi doğum yöntemiyle doğuracağı yasa yoluyla karar verilecek bir şey değil.
Oysaki yeni çıkan yasaya göre, 'tıbbi gereklilik' olmadan sezaryenle doğum yapmak yasak. Yasa uygulamaya girdiğinden beri normal doğuma zorlanan kadınların veya bebeklerin ölüm haberleri gazetelerden eksik olmadı. Kadınların ve bebeklerin hayatını riske atan bu yasağın mutlaka kaldırılması gerekir.
Kadınların hem kampanya platformuna hem de destekçi olarak kampanyaya katılımları, tepkileri nasıldı?
www.kurtajhaktir.com web sitesinden de görüleceği üzere farklı illerden çok sayıda kadın örgütü ve feminist gruplardan oluşan bir platform bu. Ancak bireysel katılımlar da oldukça fazla. Kadınların günlük yaşamlarını ve cinselliklerini bu kadar doğrudan etkileyen bir konu olduğu için çok fazla kadın bu yasağa karşı çıkmak adına sesini yükseltti.
Nüfus politikaları doğrultusunda kadın bedeni ve doğurganlığını araçsallaştıran, kadınların cinselliğini sadece üreme üzerinden tarif eden ve denetlemeye çalışan, kadınların bedenlerine ve doğurganlıklarına müdahale etmeyi kendine hak gören erkek egemen zihniyet karşısında kadınlar kendi bedenlerine sahip çıktılar.
Sokaklardan sosyal medyaya ve eş-dost sohbetlerine varıncaya kadar kadınların haklı öfkesini görmek mümkündü. Öte yandan kürtajı cinayet olarak nitelendirmeseler bile yasaklanmasını savunanlar da vardı. Anneliğin bu kadar yüceltildiği, kadın olmanın gereğinin kendini vakfetmekten geçtiğinin her fırsatta öğretildiği ve hatırlatıldığı bir toplumda yaşadığımız düşünülürse çok da şaşırmamak gerek.
Son olarak, bundan sonra platform hükümetin atacağı adımları nasıl takip edecek, önümüzdeki döneme dair öngörüleriniz ve planlarınız neler diye sorayım...
Aslında başbakanın bizzat kürtajın bir cinayet olduğunu açıklaması ve kürtaj yasağının gündeme gelmesi bile uygulamada çok ciddi kısıtlamalara neden oldu. Yani yasa çıkmadan da bir ölçüde amacına ulaşmış oldu.
Kürtaj olmaya giden kadınlar, çeşitli doktor ve hastanelerden "Başbakan cinayet derken ne kürtajı!" cevabını duymaya başladılar. Meclis açıldığında kürtaj yasasının gündeme gelmesi bekleniyordu.
Ancak Suriye'deki savaş, açlık grevleri gibi sıcak gelişmeler devam ederken kürtaj yasasının yakın zamanda gündeme geleceğini pek sanmıyoruz.
Ancak yasa değişikliği olmasa bile, uygulamaya yönelik bazı yönetmelik ve tüzük değişiklikleri söz konusu olabilir. Ya da hazırlanmış olan yasanın hızlıca meclisten geçirilmesi de muhtemel. Her iki durumda da az önce bahsetmiş olduğum video ve broşür gibi araçlarla kadınlara sesimizi duyurmaya ve bu konunun takipçisi olmaya devam edeceğiz. (NB/ÇT)